AHA.Banka içinde adamı olmayanların büyük banka soygunları yapamadığını bildiğimiz zaman. Neye niyet neye kısmet. Televizyonda iki programda kripto paralara dikkat dedim, buradaki mevzuat eksikliğine, aracı düzensizliğine ve güvensizliğine dikkat çektim.
Sonuç ortada.
2 milyar dolarlık kripto para vurgunu.
Düne kadar adını sanını duymadığımız bir çocuğa, neredeyse yarım milyon kişi sorup soruşturmadan parasını emanet etmiş, güvenmiş, 2 milyar dolar vermiş.
Memleketin haline bakın ki, millet geleceğini nerelerde arıyor, geleceğini çoluk çocuğunun rızkını kimlere emanet ediyor.
Aslında durum pek de bilmedik bir durum değil ve bana pudra şekerci Kürşat Ayvatoğlu’nu hatırlatıyor.
Model farklı gibi görünse de, prototip aynı.
Ya siyasete, iktidara yakın ol ya da yakınmış gibi bir görüntü ver.
Böylelikle güçlü ve sınırsız iktidarın ortağı gibi görün.
Sonra bunu paraya tahvil et.
Görüntü de benzer.
Daracık paçaları ayakkabıdan beş santim yukarıda dar pantolon.
Tercihen yakası açık gömleğin üzerine giyilmiş kısa ceket.
Kısa ceketin eteğinin saklayamadığı büyükçe bir basen.
Ayakta kalın tabanlı, duruma göre çakma ya da hakiki Prada ayakkabı.
Yüzde kirliden biraz uzunca koyu renk bir sakal.
Kolda yine vurgunculukta ulaşılan noktaya bağlı olarak çakma ya da hakiki nal kadar bir saat.
Bunlar bu dönemin sözde “genç işadamı” portesidir.
Altyapısı olmayan, gerçek bir başarıya ya da bilgiye dayanmayan, siyasi güç sayesinde ya da vehmiyle erişilmiş hak edilmemiş, yalan üzerine kurulu bir zenginliğin fotoğrafıdır.
Bunlar şimdilik Kürşat Ayvatoğlular, Faruk Fatih Özerlerdir.
Ama arkası vardır.
Bunlar “Kindar ve Dindar” diye çıkılan yolda ulaşılan nesildir.
Kripto para vurguncusu Thodex, aylar önce reklam kampanyası yapmış.
Kampanyada yer alan yüzler Türkiye’nin güzel kadınları olmuş.
Ve bu kampanya yapılırken, bir sosyal medya hesabı, Heykelkafası 2020 Aralık ayında şahane bir yorum yapmış.
Şöyle demiş: “Benim favorim Thodex, bu kadar ismi topladığına göre sağlam vurgun yapacak.”
Ve 4 ay sonra haklı çıkmış.
Thodex sağlamdan da öte, Cumhuriyet tarihinin en büyük vurgununu yapmış.
Benim merak ettiğim ise şu.
Bu ülkenin düzenleyici otoriteleri, mali polisi, Maliyesi, SPK’sı bir sosyal medya hesabı kadar olamıyor mu?
Bu durum dikkatlerini çekmiyor mu? Bir inceleme, bir takibat yapılmıyor mu, en azından izlenmiyor mu?
Yoksa birkaç güçlü siyasetçi ile çektirilen birkaç fotoğraf tüm bunlardan kurtulmak için yetiyor mu!
Fotodokunulmazlık diye bir şey mi icat oldu!
Türküz Türkü çığırırız
Nagehan Alçı diye gireceğim yazıya hepiniz “Ekrem İmamoğlu” diye devam edeceksiniz, biliyorum.
Yok yok, yazacağım mesele Ekrem İmamoğlu ile Nagehan Alçı arasında dün akşam bir kez daha herkesi eğlendiren diyaloglar değil.
Ekrem İmamoğlu, Nagehan Alçı ile ekrana çıkmaya bayılıyor.
Zayıf nokta gibi göründüğü için sürekli oradan çalışıyor ve prim yapıyor.
O yüzden konum o değil.
Ben Nagehan Alçı’nın geçenlerde yazdığı bir yazıya takılıp kaldım.
Türkü formunun artık bittiğini, türkü yazmanın ya da derlemenin bilgisayar çağında hala daktilo kullanmaya benzediğini iddia ettiği yazısına.
Alçı böyle manasız bir yazı kaleme alacağına, “Kardeşim ben türkü sevmem. Türkü bana köylülüğü hatırlatıyor. Ben köylülük sevmem” deseydi söylediklerini kişisel bir beğeni olarak düşünüp tek kelime edemezdik.
Ama “Türkü çağdışıdır” anlamına gelen sözleri ciddi bir cehalettir.
Türkü çağdışı falan değildir.
Amerika’da biri çıkıp “Country müzik çağdışıdır” derse, hele hele bunu bir de saygın bir gazetede yazarsa millet buna kıçıyla güler.
Keza İngiltere’de biri çıkıp “Balad bitmiştir. Balad daktilo ile yazı yazmak kadar manasızdır” derse odunla döverler.
Türkü form değiştirebilir.
Tek seslilikten çok seslilik arayışlarına geçebilir.
Kullandığı enstrümanlar değişebilir, farklılaşabilir.
Yeni ritmler, yeni formlar deneyebilir.
Ama türkü bitmez.
NOT: 20 tanesi aynı anda çalan saz sesine bayılmam. Oturup saatlerce türkü dinlemem. Ama Türkülerimizin sözlerine, manasına hasta olurum. Her gün en az bir Neşet Ertaş şarkısı dinlemez isem, bir Mahsuni Şerif dizesi duymaz isem mutfakta yemek yaparken kendimi bir halk ezgisi mırıldanırken bulmaz isem kendimi kötü hissederim.