Necdet Saraç’tan Kritik Analiz: Boykot, Toplumsal Tepki ve İktidarın Tepkileri

HABERMAX. Gazeteci, yazar ve televizyon yorumcusu Necdet Saraç, Türkiye’deki son siyasi gelişmeleri ve toplumsal hareketleri derinlemesine incelediği bir yazı kaleme aldı. Yazısında, özellikle boykot hareketleri, Maltepe mitingi ve ön seçimlere yönelik iktidar blokunun tepkilerini ele aldı. Saraç, hükümetin bu eylemleri küçümseme ve bastırma çabalarının, aslında bu hareketlerin gücünü kabul etmek zorunda kaldığını ortaya koydu. Ayrıca, Türkiye’deki toplumsal muhalefetin giderek daha fazla güç kazandığını ve bu güç ile iktidarın baskılarının etkisiz kalmaya başladığını vurguladı.

Saraç, yazısında boykotun ve benzer toplumsal hareketlerin iktidarın hesaplarını alt üst ettiğini belirtti. Özellikle, boykot çağrısının ekonomik sonuçlarından ziyade, siyasi etkisinin çok daha büyük olduğunu söyledi. Boykotla ilgili olarak, “Boykot tutmadı” söylemlerinin, aslında iktidarın bu eylemleri bastıramadığının bir göstergesi olduğunu ifade etti. Hükümetin medya ve devlet organları aracılığıyla bu eylemleri küçümsemeye çalışmasının, toplumun büyük bir kısmının bu hareketlere katıldığını ve destek verdiğini gizleyemediğini belirtti.

Necdet Saraç, boykotun sadece bir günlük bir eylem olmasına rağmen, büyük bir etki yarattığını ve bu hareketin ardında yatan toplumsal rahatsızlığın çok daha derin olduğunu vurguladı. Boykotla ilgili olarak özellikle iktidarın medya organlarının, “Boykot tutmadı” şeklinde yansıttığı haberlerin ve RTÜK’ün müdahalesinin, toplumsal direncin yükseldiğini gösterdiğini ifade etti. Saraç, bu tür baskıların sadece toplumsal tepkinin büyümesine yol açtığını ve halkın iktidara karşı daha sert bir tutum almasına neden olduğunu belirtti.

Maltepe Mitingi ve Ön Seçim: Toplumsal Hareketin Gücü

Maltepe mitingine yapılan eleştiriler de yazıda geniş bir yer buldu. İktidar kanadının, Maltepe mitinginin katılımını küçümseyerek 2 milyon kişi yerine yalnızca 150 bin kişilik bir katılım olduğunu iddia ettiğini yazan Saraç, bu yaklaşımın halkın gerçek gücünü ve kararlılığını görmezden gelme çabası olduğunu belirtti. Saraç, bunun yanı sıra, ön seçime katılımın düşük olmasına rağmen, bu süreçlerin önemli toplumsal mesajlar verdiğini ve siyasi atmosferi değiştirdiğini kaydetti.

Saraç, bu tür mitinglerin ve ön seçimlerin yalnızca birer siyasi etkinlik değil, halkın kendini ifade etme şekli olduğunu ve bunun, iktidarın baskılarına karşı önemli bir karşı duruş sergilediğini ifade etti. Özellikle üniversite öğrencilerinin ve sanatçılarının bu süreçte daha fazla politikleşmesinin, iktidarın beklemediği bir durum olduğunu vurguladı. Bu gelişmelerin, toplumun farklı kesimlerinden gelen muhalefetin ortak bir çatı altında birleşmesine olanak sağladığını belirtti.

İktidarın Tepkileri ve Sonuçları

Saraç, iktidarın bu toplumsal hareketlere karşı verdiği tepkilerin, sadece bastırma çabası olarak kalmadığını, aynı zamanda bir tür korku ve panik hali yarattığını öne sürdü. İktidarın, boykot ve benzeri eylemlere karşı gösterdiği sert tutumun, aslında bu hareketlerin yaygınlaşmasını engellemeye yetmediğini belirtti. Bakanların, medya organlarının ve RTÜK’ün bu tür eylemlere karşı yaptığı açıklamalar, toplumda “bu hareketler tehlikeli” algısı oluşturmaya çalışsa da, bu hareketlerin etkisi arttıkça, baskıların daha da güçsüzleştiğini ifade etti.

Özellikle Cem Yiğit Üzümoğlu ve Aybüke Pusat gibi dizi oyuncularının işten çıkarılması ve sanatçılara yönelik hedef gösterme çabalarının, toplumsal muhalefetin daha da büyümesine yol açtığını belirten Saraç, bu tür baskıların etkisiz kalacağını vurguladı. Bu noktada, iktidarın medya ve devlet gücünü kullanarak baskıyı artırma çabalarının, toplumsal hareketin dinamiklerini değiştirmediğini söyledi.

İktidarın Seçeneği: Geri Adım mı, Otoriterleşme mi?

Saraç, yazısının sonunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki önemli seçenekle karşı karşıya olduğunu belirtti. Birincisi, yaşanan toplumsal huzursuzluğu gidermek amacıyla geri adım atarak, haksız yere tutuklanan öğrenciler başta olmak üzere, mağdur olan kişileri serbest bırakmak. İkincisi ise, otoriterleşme yoluna giderek baskıları daha da arttırmak. Saraç, Erdoğan’ın bu süreçte ikinci seçeneği tercih etmesinin olasılığının yüksek olduğunu ifade etti.

Ancak, toplumsal hareketlerin ve halkın giderek daha güçlü bir şekilde karşı duruş sergilemesinin, bu seçeneğin uzun vadede sürdürülebilir olmayacağına dikkat çeken Saraç, “Bu süreçte yapılacak tek şey, anayasadan kaynaklı demokratik hakları daha da büyütmek ve bu hareketleri sürdürülebilir kılmaktır” dedi. Ayrıca, özellikle Ekrem İmamoğlu’na özgürlük için atılacak adımların, toplumsal eylemlerin ve muhalefetin daha güçlü hale gelmesine olanak sağlayacağına inandığını söyledi.

Sonuç: Toplumun Gücü ve Gelecek Perspektifi

Saraç, yazısının sonunda, toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından desteklenen eylemlerin, iktidarı sarsma potansiyeline sahip olduğunu belirtti. Toplumsal hareketlerin, özellikle gençlerin ve sanatçıların katkılarıyla büyüdüğünü ve halkın daha fazla hak ve özgürlük talep ettiğini kaydetti. “Toplumun gücü, iktidarın sonunu getirebilir” diyerek, toplumsal hareketlerin iktidarı değiştirebileceğini ve demokratik bir süreç için bu mücadelelerin önemli olduğunu ifade etti.

Paylaşın: