AHA.1950’lerden bu yana neredeyse bütün iktidarların değişmeyen en önemli siyasi çizgisi, dış politikayı bir iç politika malzemesi olarak kullanılmaları ve her sıkışmada, en son Joe Biden örneğinde olduğu gibi, işaret edilen ama adı bir türlü konulmayan “dış mihrak” vurgusu yapmaları!
Türkiye gibi Jeopolitik önemi olan bir ülkeye yönelik “dış mihrakların” müdahalesi “sırmış” gibi sunulsa da hiç biz zaman sır olmadı…
SORGULAYINCA SONUÇ DEĞİŞİYOR!
Joe Beiden’ın bağımsız ve egemen bir ülkeye karşı söylediği sözler kabul edilir olmasa da asıl sorun hamaset de, ajitasyon da değil, emperyalizme karşı alınacak tavır da düğümlenmektedir. Sorgulanması gereken asıl sorun budur?
Biz “dış müdahalelere” neden bu kadar açığız?
ABD’nin gerek doğrudan, gerekse de NATO üzerinden Türkiye’de akla gelebilecek her alanda, siyasetten ekonomiye, silahtan ilaca, akademiden tarikatlara ve cemaatlere kadar etkisinin nedenlerini sorgulamayacak mıyız?
ABD’nin özellikle 1950’den sonra Türkiye’de ve bölgede “Yeşil Kuşağın” örgütlenmesine ve FETÖ’ye verdiği desteği sorgulamadan “anti-emperyalizm”den bahsedilebilir mi?
ABD’nin 1950’den bu yana askeri birliğin yanı sıra zaman içinde “siyasi bir ittifak” dönüşen NATO üzerinden Türkiye üzerindeki etkisinin “dış mihraktan” daha çok görünen ve görünmeyen yüzüyle “kurumsal ve yapısal” ilişkisini sorgulamadan “anti-Amerikancı” olunamayacağını sorgulamayacak mıyız?
Türkiye kamuoyunu etkilemek için her fırsatta “anti-Amerikancılık” yapanların, Kaddafi operasyonunda İzmir’i NATO üssü olarak kullandırdığını, Kürecik’in ABD çıkarları için İran’a ve Rusya’ya karşı, İncirlik’in de bütün bölgeye karşı önemli bir ABD üssü olduğunu sorgulamayacak mıyız?
Bu kadar afra tafra yaparken, 2,5 milyar dolar verdiğimiz S400’lerin, 1 milyar 200 milyon dolar verdiğimiz F35’lerin akıbetlerini sorgulamayacak mıyız?
Bunları sorguladığımızda Sanders’ı tasfiye etmek için “Derin Amerika”nın öne çıkardığı Biden’la, sağ popülizmin ve vahşi kapitalizmin sembolü Trump arasındaki farkın hızla yok olduğunu göreceğiz…
Bunları sorguladığımızda “dış mihrakların” müdahalesinden uzak kalabilmenin yolunun hamasetten değil, güçlü bir demokrasi, hukuk ve kamucu bir ekonomiden geçtiğini göreceğiz…
20 Ağustos 2020
Necdet Saraç