Dolar 32,4155
Euro 34,8206
Altın 2.430,28
BİST 9.974,41
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 17°C
Az Bulutlu
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Sal 15°C
Çar 17°C
Per 19°C
Cum 18°C

NECDET SARAÇ YAZDI: BAŞKA BİR TÜRKİYE MÜMKÜN

NECDET SARAÇ YAZDI: BAŞKA BİR TÜRKİYE MÜMKÜN
28 Ocak 2022 14:47 | Son Güncellenme: 29 Ocak 2022 13:32
419

HABERMAX.Pazartesi günü Adana’da, CHP İl Örgütünün Uğur Mumcu, Gaffar Okan, İsmail Cem
ve Aydın Güven Gürkan’a ithafen ;4 Güzel İnsanı Anıyoruz; başlığıyla düzenlediği
toplantıda Yaşar Seyman ve Müslüm Sarı ile siyasi cinayetlerin olmadığı, keyfiliğin
değil hukukun belirleyici olduğu, yan yana yaşama kültürünün ve sosyal devletin öne
çıktığı başka bir Türkiye’nin mümkün olduğu “hayalini” konuştuk…

“Hayal” diyorum çünkü Türkiye uzunca bir süredir olması gerekenin çok uzağında bir
Türkiye resmi çiziyor! Bırakın Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e uzanan siyasi
cinayetlerin arka planının çözülmesini, herkesin bildiği gerçekler bir ön kabul gibi “sır”
olarak kabul ediliyor. 21. Yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz bu dönemde
etnik ya da dini kimliklerin değil eşit yurttaşlık kimliğinin öne çıktığı, demokrasiyle
taçlandırılmış Cumhuriyetin ikinci yüzyılını konuşmak bir yana iftiralarla beslenmiş
kin, nefret söylemleri, linç ve katliam istekleri ile buluşuyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı
Sezen Aksu’nun beş yıl önce albümleştirdiği bir şarkı üzerinden hem de bir camide “o
uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir” diyor. Cumhurbaşkanı
bunu deyince birileri de hem de “Adliye Sarayı” önünde üstelik İçişleri Bakanı’nı da
referans göstererek “İçişleri Bakanımızın da dediği gibi beyinlerine sıkacağız,
kafalarına. İnlerinde hepsini ezeceğiz. Şehitlere laf söyleyenlerin dillerini keseceğimizi
buradan ilan ediyoruz” deme cesaretini gösterebiliyorlar…
Önce camide sonra Adliye önünde bu açıklamalar yapılınca, önce bunu söyleyen kişi
ya da kişiler dokunulmaz kılınıyor, sonra da suç ve suçlunun normalleştirmesi
sağlanıyor. Bu tablo toplumun bir bölümünde bir ön kabul yaratılıyor, böylece hukuk
ve demokrasi değil, hukuksuzluk ve sokak hukuku meşrulaştırılıyor! Hukuksuzluk
meşrulaşınca iftira da, pusu da siyasi ve fiziki linç de meşrulaşıyor!
Derdim ne karamsar bir tablo çizmek, ne de kimseyi korkutmak ama gerçek bu.
Gerçek böyle olmasa Türkiye’nin ezici bir bölümü kısık sesle konuşmak yerine “siz ne
diyorsunuz” diye sesini güçlü bir biçimde yükseltir, uzunca bir süredir varlığı tartışılır
hale gelen toplumsal vicdan ayakları üzerinde dikilirdi…
Belli ki Türkiye daha karanlık ve kaotik bir tünele sokulmak isteniyor. Ülkede varolan
kutuplaşma derinleştiriliyor, açıklamalar gösteriyor ki muhalefet üzerine tam bir
tahakküm planlanıyor! İktidar muhalefeti terörize ederek, konuşanları da sindirerek,
kontrollü seçimin taşlarını döşemek istiyor. Sezen Aksu’ya, Tarkan’a, Fazıl Say’a
yapılan hamleleri böyle okumak gerekiyor…
Yine aynı şekilde her fırsatta TELE1’in, HALK TV’nin, KRT’nin, FOX TV’nin
cezalandırmasını, RTÜK’ün ve BİK’in iktidarın sopası gibi olmasını da böyle okumak
gerekiyor…
Teorik olarak daha uzun bir süreyi kapsa da, en azından 2019 yerel seçimleri sonrası
pratik hayatta da siyasi ömrümü tamamlayan iktidar, devletin bütün olanaklarını
kullanarak, her sıkıştığı dönemde denediği taktiği yeniden devreye sokmaya
çalışıyor: Karşıtlık yarat, ötekileştir, kutuplaştır ve herkesi “Bizden yana mısın,
karşıdan yana mısın” diye seçim yapmaya zorla ve genel seçimleri de böyle bir
atmosferde yapmayı arzula!
İktidarın bu aczi, Erdoğan ve partisi AKP’yi kaçınılmaz bir biçimde statükocu yapıyor,
statükoyu korumak ise otoriterliği zorunlu kılıyor. Yaratılan bu siyasi iklim, muhalefeti
de bir biçimde bu kısır ve çorak tartışmanın içine çekince Türkiye’de yeni fikri

2
açılımların, yeni politik yönelimleri ve buna uygun planlamaların, stratejik yönelimlerin
önü kesiliyor.
İstanbul’a yağan kar olası bir afet anında hazırlıkların ne kadar yetersiz olduğunu
gösterirken, Türkiye bu gerçeği konuşmak ve yeni bir stratejik planlamayı tartışmak
yerine, siyasal iletişim dili iyi kurulmadığı ve süreç iyi yönetilemediği için tam da
ikitdarın istediği gibi hep beraber, bir fotoğraf karesinde ve yenen bir yemeğin içinde
kaybolup gidiyoruz…
Bu gerçeği görmek, bir iki adım geri çekilerek, eşit yurttaşlığı, eşit hizmeti, kamucu,
halkçı sosyal devleti savunanların ideolojik-politik üstünlüğünü görmeyi, döne dolaşa
siyasette de, ekonomide de, “doğal afetlerde” de “Başka Türkiye’nin mümkün”
olduğunu kısık sesle değil yüksek sesle ve güvenle anlatmaktan geçiyor…
Siyasette toplumun yüzde yüzünü ikna etmek, peşinden sürüklemek mümkün değil,
bu nedenle “kimin ne dediği” değil, “Başka Bir Türkiye” hayal edenlerin ne dediği
önemli!
26 Ocak 2022, İstanbul
Necdet Saraç

Paylaşın:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj Gönder
Merhaba, yayınlanmasını istediğiniz mesajınızı bize iletin, yayınlayalım.