Dolar 38,2780
Euro 43,3911
Altın 4.041,06
BİST 9.312,13
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Çok Bulutlu
İstanbul
16°C
Çok Bulutlu
Per 19°C
Cum 21°C
Cts 18°C
Paz 16°C

Ekrem İmamoğlu’ndan Silivri’de Sert Çıkış: “Bu Vahşi İhtiras Neden?”

Ekrem İmamoğlu’ndan Silivri’de Sert Çıkış: “Bu Vahşi İhtiras Neden?”
7 Nisan 2025 16:19
398

HABERMAX. Ekrem İmamoğlu’nun Silivri Cezaevi önünde yaptığı ve iktidara yönelik “derhal bırakınız” çağrısıyla öne çıkan açıklaması, aslında Türkiye’deki yargı süreçleri ve tutukluluk halleri üzerine süregelen tartışmaları daha da alevlendiren bir nitelik taşıyor. İmamoğlu’nun sözleri, sadece İBB bürokratı Mahir Polat’ın özelindeki bir serbest bırakılma talebi olmanın ötesinde, daha geniş bir adalet ve hakkaniyet arayışının, özellikle siyasi mülahazalarla yürütüldüğü iddia edilen yargı süreçlerine yönelik derin bir eleştirinin ifadesi olarak okunabilir.

Mahir Polat Örneği Üzerinden Yargı Eleştirisi:

İmamoğlu’nun vurguladığı gibi, Mahir Polat’ın sağlık sorunları ve özellikle kalp rahatsızlığı, cezaevi koşullarında kalmasının oluşturduğu hayati tehlike, tutukluluğun bir tedbir olmaktan çıkıp cezalandırmaya dönüştüğü yönündeki eleştirileri somutlaştırıyor. Polat’ın “PKK/KCK terör örgütüne yardım etmek” gibi ağır bir suçlama ile karşı karşıya olması ve İmamoğlu’nun “suçsuz olduğuna tüm kalbimizle inanıyoruz” ifadesi, yargılama sürecindeki delillerin ve suç isnadının ne kadar tartışmalı olabileceğine dair bir soru işareti yaratıyor. Bu durum, Türkiye’de özellikle siyasi bağlantıları olan veya muhalif kimlikleriyle bilinen kişilerin yargı süreçlerinde karşılaştığı iddia edilen “siyasi baskı” ve “adaletsizlik” algısını güçlendiriyor.

Gençlerin Durumu ve Hak Kayıpları:

İmamoğlu’nun “pırıl pırıl gençlerimiz” diyerek dile getirdiği ve bayramı ailelerinden uzakta hapishanede geçirdiklerini belirttiği durum, tutukluluğun sadece bireyler üzerindeki değil, aynı zamanda onların sosyal çevreleri ve gelecekleri üzerindeki yıkıcı etkilerini de gözler önüne seriyor. “Serbest bırakın bu tertemiz gençleri, gitsinler sınavlarına girsinler. Kimsenin meşru haklarını elinden almayın. Yazıktır, günahtır” şeklindeki ifadeler, tutukluluğun orantılılık ilkesiyle ne kadar bağdaştığı ve özellikle henüz yargılama süreci devam eden veya suçluluğu kesinleşmemiş bireylerin eğitim gibi temel haklarının engellenmesinin etik ve hukuki boyutlarını tartışmaya açıyor. Bu durum, ceza hukukunda masumiyet karinesi ilkesinin ne kadar etkin bir şekilde uygulandığına dair endişeleri artırıyor.

“Vahşi İhtiras, Öfke ve Nefret” İle Ne Kastediliyor?

İmamoğlu’nun “Bu vahşi ihtiras, adaletten başka her anlama gelen bu öfke, bu nefret neden? Kime yaranmak için bu kötü uygulamalara devam ediyorsunuz?” şeklindeki sert eleştirisi, iktidarın yargı üzerindeki olası etkisine ve kararların siyasi motivasyonlarla alınabileceği yönündeki yaygın kanaate işaret ediyor. “Vahşi ihtiras”, “öfke” ve “nefret” gibi güçlü ifadeler, İmamoğlu’nun, belirli kişi veya gruplara yönelik yargısal süreçlerin objektif delillere ve hukuki ilkelere dayanmaktan ziyade, siyasi düşmanlığı körükleyen duygusal ve ideolojik motivasyonlarla yürütüldüğünü düşündüğünü gösteriyor. “Kime yaranmak için” sorusu ise, bu tür uygulamaların belirli siyasi çevrelerin veya güç odaklarının beklentilerini karşılamaya yönelik olduğu imasını taşıyor.

Yargıya Verilen Zarar ve Beklenen Tepki:

İmamoğlu’nun “Yüce Türk yargısına verdiğiniz zarar, artık çok ileri boyuta ulaştı” ifadesi, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına yönelik duyulan derin endişeyi yansıtıyor. Bu tür eleştiriler, yargının siyasi etkilerden uzak kalarak adil kararlar verme yeteneğinin zedelendiği ve bunun sonucunda kamuoyunun yargıya olan güveninin azaldığı yönündeki kaygıları dile getiriyor. “Hakkaniyetli tüm yargı mensuplarından milletimiz adına açıklama, tepki bekliyoruz” çağrısı ise, yargı içinde de bu tür uygulamalardan rahatsızlık duyan ve hukukun üstünlüğüne inanan kesimlerin varlığına yönelik bir umudu ve bu kişilerin sessiz kalmaması gerektiği yönündeki bir beklentiyi ifade ediyor. Bu çağrı, yargının kendi içindeki otokontrol mekanizmalarının harekete geçirilmesi ve hukukun temel ilkelerinin savunulması gerektiği yönünde bir toplumsal talebi de yansıtıyor.

Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu’nun Silivri’den yaptığı bu açıklama, Türkiye’deki yargı sisteminin işleyişi, tutukluluk uygulamaları ve siyasetin yargı üzerindeki potansiyel etkisi gibi pek çok önemli konuyu gündeme taşıyor. Mahir Polat ve tutuklu gençler örneği üzerinden yapılan bu eleştiriler, sadece bireysel mağduriyetlere değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesi ve adalet sistemine olan güvenin sarsılması gibi daha geniş sorunlara da dikkat çekiyor. İmamoğlu’nun sert ifadeleri ve yargı mensuplarına yönelik çağrısı, bu konulardaki toplumsal hassasiyeti ve değişim beklentisini de açıkça ortaya koyuyor.

Paylaşın:
Habermax, tarafsız ve şeffaf habercilik anlayışıyla, her görüşe saygı göstererek doğru ve güncel bilgileri sunmayı hedefler. Siyasi ayrım yapmadan, güvenilir içeriklerle okuyucularını bilgilendirir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj Gönder
Merhaba, yayınlanmasını istediğiniz mesajınızı bize iletin, yayınlayalım.