HABERMAX. Doğanın canlanmaya başladığı bahar ayları, birçok kişi için ne yazık ki burun akıntısı, göz yaşarması, hapşırık krizleri ve yorgunlukla eş anlamlı hâle geliyor. Artan polen miktarı, rüzgârla taşınan alerjenler ve değişen sıcaklıklar; özellikle alerjik bünyeye sahip bireylerde hayat kalitesini ciddi oranda düşürüyor.
“Aynı hastalık, farklı sebeplerle ortaya çıkabilir”
Günümüzde birçok insan benzer alerjik belirtiler yaşasa da bu durumun arkasındaki nedenler oldukça farklılık gösterebiliyor. Uzm. Dr. Nazan Çukadar bu durumu şöyle açıklıyor: “Aynı alerjik tanıya sahip iki kişiden biri glüten tüketimi nedeniyle semptom yaşıyorken diğerinin semptomlarının kaynağı bir diş dolgusuna bağlı olabilir. Bu yüzden her hastayı kendi içinde değerlendirmek gerekiyor. Tek tip ilaç tedavisi yalnızca semptomları geçici olarak bastırabilir ama kök neden çözülmediği sürece alerjiler devam eder.”
“Modern tıp etkili ama sınırlı kalabilir”
Klasik tıp yöntemlerinin pek çok hastalıkta hızlı ve etkili çözümler sunduğunu belirten Uzm. Dr. Çukadar, söz konusu kronik ve tekrarlayan hastalıklar olduğunda daha bütüncül bir yaklaşımın gerekli olduğunu vurguluyor. Çukadar’a göre kalp krizi veya akut enfeksiyon gibi durumlarda ilaçlar hayati rol oynar. Ancak alerji gibi kronik rahatsızlıklarda yalnızca belirtileri baskılamak yeterli değildir. Semptom geçse bile neden ortadan kalkmamışsa vücut yeniden tepki verir.
Enerji meridyenlerinden bağırsak sağlığına: Alerjiye farklı bir bakış
Uzm. Dr. Nazan Çukadar, vücuttaki enerji dengesizliklerinin de alerjilere zemin hazırlayabileceğini belirtiyor. “Karaciğer, akciğer, böbrek gibi organlarımızın enerji meridyenlerinde zayıflık varsa vücut dış etkenlere karşı daha savunmasız hâle gelebilir. Akupunktur gibi tamamlayıcı tıp uygulamalarıyla bu enerji noktaları uyarılarak bağışıklık dengesi yeniden sağlanabilir.” diye ekliyor.
Bu bağlamda yalnızca ilaç tedavisi değil, aynı zamanda sağlıklı bağırsak florasının korunması, doğru beslenme, toksinlerden arınma, düzenli uyku ve stres yönetimi gibi unsurlar da alerjiyle mücadelede önem kazanıyor.
Alerji bir mesaj olabilir
Uzm. Dr. Nazan Çukadar, alerjinin çoğu zaman vücudun bir alarmı olduğunu savunuyor. Alerjiler, bedenin bize bir şeylerin yolunda gitmediğini haber verme şeklidir. Belki beslenme düzenimiz, belki yaşadığımız çevre, belki de zihinsel yüklerimiz sağlığımızı etkiliyor olabilir. Bu yüzden yalnızca ilaçla değil, hayat tarzımızı gözden geçirerek de çözüm aramalıyız.
Yaşam tarzı, bağışıklığın temelidir
Vücudun her gün binlerce yeni hücre ürettiğini hatırlatan Dr. Çukadar, bu süreçte kaliteli yapı taşları verilmesinin hayati önem taşıdığını belirtiyor: Temiz su, doğal beslenme, düzenli uyku, sağlıklı sosyal ilişkiler ve pozitif düşünceler… Tüm bunlar bedenin doğal savunmasını güçlendirir. Alerjiyle başa çıkmak için reçetelerin ötesine geçmeli ve yaşam biçimimizi gözden geçirmeliyiz. Çünkü sağlıklı bir bağışıklık sistemi yalnızca fiziksel değil, zihinsel ve ruhsal dengenin de sonucudur.
Alerjilere karşı en büyük silah: Bilgi, farkındalık ve umut
Çamlıca Erdem Hastanesi’nde görev yapan Dr. Nazan Çukadar, hem hekimlerin hem de hastaların farklı yaklaşımlara açık olması gerektiğini belirtiyor ve şöyle tamamlıyor: “Alerjiyle mücadelede en büyük gücümüz bilgiyi doğru kullanmak ve umudu kaybetmemek. Tıbbın sunduğu farklı yolları bir arada kullanabildiğimizde alerjinin yalnızca bir rahatsızlık değil, aynı zamanda bir uyarı olduğunu da anlayabiliriz. Şifa bazen bir reçetede değil, yaşamın ta kendisinde gizlidir.”