HABERMAX.Türkiye Komünist Partisi (TKP), 15-16 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirdiği Türkiye Konferansı’nın ardından siyasal ve örgütsel değerlendirmelerin yer aldığı ve konferans delegasyonu tarafından onaylanarak karar altına alınan bir ana rapor ve yanı sıra alınan kararların bir özetini kamuoyuyla paylaştı.
“Seçimlerin Ardından TKP’nin Devrimci Görevleri: Siyasal ve Örgütsel Bir Bilanço” başlığını taşıyan konferans ana raporu, seçimlerle birlikte ortaya çıkan gelişmelere, TKP’nin seçim dönemindeki çalışmalarına, aldığı sonuçlara ve önümüzdeki dönemki siyasal ve örgütsel hedeflerinin doğrultusuna odaklanıyor.
TKP düzen siyasetine dair değerlendirmelerinde, 2002 sonunda iktidara gelen AKP eliyle sürdürülen karşı-devrimci operasyonun 2023 itibariyle sermaye düzeninin yeni bir siyasal ve ideolojik zemine kavuşması anlamında başarıya ulaştığını tespit ediyor ve bu tespitin bundan sonra işçi sınıfının ve devrimci hareketin müdahaleleri olmaksızın, burjuva siyasetinin iç gerilimlerinin ürünü olarak bu zeminin sorgulanması ya da radikal biçimde değişime uğramasının olanaksız olduğunu ifade ediyor.
AKP’nin kendi imzasını taşıyacak ve AKP Türkiyesi’ni tescil edecek bir Anayasa hazırlığının ise topyekun karşısında durulması gerektiği belirtilen raporda, “Anayasa’yı içerik itibariyle tartışmak dahi çok büyük bir yanlış olacaktır. Devrimci, yurtsever, komünist güçlerin Anayasa gündemi ile ilgili yapmaları gereken, toplumcu bir anayasa fikrini öne çıkarmak ve bu Meclis’in gündeme getireceği Anayasa taslağını bir bütün olarak reddetmektir.” ifadeleri yer alıyor.
Paylaşılan rapor özetinde AKP’nin seçim başarısının ve üç Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın hemen hemen aynı oyu almasının, Türkiye toplumunun ideolojik-siyasi tercihlerinin sabitlenmesinden değil, her iki ittifaka da oy veren toplumsal kesimlerin tamamını etkileyen derin bir sarsılma yaşandığı; halkın hayat pahalılığı karşısındaki çaresizliği ve bu çaresizliğin üstüne gelen yıkıcı deprem olduğu belirtiliyor.
TKP önümüzdeki dönem için örgütlenme hedefiyle hareket edeceği kitleyi ise şöyle tanımlıyor:
“TKP, son yıllarda enerjisi ve özgüveni azalıp soyut bir özgürlükçülüğe teslim olsa da kentli Cumhuriyetçi birikimin içindeki sınıfsal ayrımları belirginleştirmeye dönük çabalarını devam ettirecektir. Ancak daha muhafazakar mavi yakalı işçileri ve Anadolu’nun dört bir yanına yayılmış geniş bir emekçi toplamı laik-bağımsız bir ülke, devletçi-planlı ekonomiye dayalı bir programa ikna etmek için daha etkili araçlara ve yenilenmiş bir dile gereksinim olduğu da görülmektedir. Türkiye Komünist Partisi, laikliği milyonlarca yoksulun inanç sistemleriyle bir karşıtlık ilişkisine girmeden tavizsizce savunacak, anti-emperyalist konumlanışını ve devletçi-planlı bir ekonomi hedefini yurttaşlarımızın “güçlü ve istikrarlı Türkiye” arayışı ile buluşturacak yaratıcılığa ve samimiyete fazlasıyla sahiptir. Sosyalist devrimin emekçi halkımız açısından güncel ve meşru bir seçenek haline gelmesi ancak bu doğrultuda atılacak adımların ürünü olacaktır.”
“Sömürü ilişkilerini sorgulamayan, burjuva demokrasisi ile radikal demokrasi arasındaki etkileşim üzerine kurulu özgürlükçü söylemin Türkiye’de sosyalizm mücadelesi açısından ciddi bir engele dönüştüğü kabul edilmelidir.” denilen raporda, dünya devrimci hareketinin mutlakiyetçi yönetimlere ve sonrasında faşizme karşı demokrasi ve özgürlükleri savunmak, bunun da ötesinde devrimci bir yükselişi hürriyet kavgası ile iç içe geçirmek konusunda engin bir deneyime sahip olduğu belirtiliyor.
TKP konferans raporunda işçi sınıfı örgütlenmesinde mahalle ve iş yerlerinin öneminin altını şu şekilde çiziyor:
“İşgücünün istikrarsızlığı, esnek ve kuralsız istihdam uygulamaları, yüksek sayılarda ve yaygın kayıtdışılık ve yüksek işsizlik oranı emekçilerin ideolojik-kültürel tercihlerin belirlenmesinde aile, mahalle ve hemşehriliğin hâlâ ağırlığını koruyabilmesiyle sonuçlanmakta ve mahalleleri devrimci bir strateji açısından hayati kılmaya devam etmektedir. Diğer yandan geleneksel işyeri örgütlenmelerini geçersiz kılan bu durumların yaygınlığı, AKP iktidarının son 20 yıldır sendikal örgütlenme ve grev hakkını engellemeye dönük baskıcı müdahaleleri, Türkiye’de siyasi parti ile işçi sınıfı arasındaki ilişkiler açısından ara formları yaşamsal hale getirmektedir. TKP, mahalleler ve işyerlerini emekçilerin örgütlü mücadelesinin birbirini tamamlayan iki mekanı olarak değerlendirir. Semt evleri ve Patronların Ensesindeyiz ağı bu açıdan en yaratıcı ve sonuç alıcı denemeler olmaya devam etmektedir.
TKP açısından odaklanılacak konu, Türkiye’de emekçi sınıfların durumudur. Seçim öncesinde toplumun yoksul kesimlerine belli bir kaynak aktararak belki de büyük patlamalara neden olacak gelişmeleri yönetmeye çalışan AKP iktidarının bugün itibariyle toplumun büyük bir kısmını “kemer sıkma”ya zorlayacak politikalar uygulamaktan başka çaresi bulunmamaktadır. Mehmet Şimşek etrafında yaratılmak istenen utanç verici iyimserlik, iktidarla muhalefet arasında Türkiye burjuvazisinin emekçi halka saldırılarını meşrulaştırma amacı taşıyan örtülü bir ittifak olarak görülmelidir. Bu anlamda TKP ideolojik ve siyasal gündem ne olursa olsun, işçi sınıfının kapitalist sınıf karşısındaki direncini güçlendirmeyi öncelikli görev haline getirmek durumundadır.”
Kürt sorunuyla ilgili de değerlendirmelerin yer aldığı raporda, “Liberal, özgürlükçü, kimlikçi, milliyetçi bir çerçeveye sıkışan Kürt sorununun sınıf ekseninde yeniden tarif edilerek anti-emperyalist, aydınlanmacı bir ideolojik-siyasal çizginin Kürt işçi ve emekçileri arasında ağırlık kazanması için bütün koşullar olgunlaşmıştır. Sınıf çelişkilerini Kürt sorununun bir ayrıntısı olarak gören anlayışların tersine, Kürt halkının sorunlarını sınıfsal bir bağlama yerleştirmek, Türkiye’de eşitlik ve özgürlük mücadelesinin önünü açacaktır. TKP bu anlamda cesur, etkili adımlar atmak, yeni siyasal ve örgütsel kanallar yaratmak ve Türkçülükle Kürtçülüğün birbirini besleyerek Türkiye’nin emekçilerini ortak bir mücadele kültüründen uzaklaştırmasını engellemek zorundadır.” deniliyor.
TKP konferansında önümüzdeki dönem yayıncılık politikaları ve seslenme kanallarıyla ilgili de yeni kararlar aldı. Raporda konuyla ilgili “Sosyalizm mücadelesinin başat gündemlerini delici bir biçimde yansıtan, bu anlamda mücadeleyi ileri çeken, ona öncülük eden, bu anlamda partizan, öte yandan dil ve içerik itibariyle yenilikçi bir yayıncılık için harekete geçilmiştir.” ifadeleri yer alıyor.
TKP’nin konferans kararları ise şöyle:
1. TKP, sosyalizm mücadelesinin önünü açacak bir toplumsal, siyasal ve ideolojik ittifak için arayışında Türkiye’nin aydınlanmacı ve anti-emperyalist birikimini Sosyalist Cumhuriyet hedefine daha da yakınlaştıracak ideolojik ve toplumsal etkileşimlere odaklanacaktır. TÜRKİYE HALK TEMSİLCİLERİ MECLİSİ toplumsal bacağı güçlendirilmiş böyle bir ittifakın aracı olacaktır. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında yurtsever, aydınlanmacı birikim ile sosyalist devrim stratejisi arasındaki etkileşimi güçlendirmeye yarayacaktır. Aynı zamanda her türden milliyetçi önyargı ve yaklaşımın yerine sınıfsal bakış açısını koyarak Kürt emekçilerinin sosyalist Türkiye’nin kuruluşunun önemli bir bileşeni olmasına yardımcı olacaktır. Patronların Ensesindeyiz ağından öncü işçilerin, semt evlerinden emekçilerin, üniversitelerden öğrencilerin, kadın dayanışma komitelerinden kadınların seçildiği, aydınların ve siyasetçilerin yer aldığı gerçek bir Meclis olacaktır.
2. TKP kongre ve konferansları tarafından seçilen Merkez Komite ve Parti Meclisi’ne ek olarak partinin merkezi kurullarına MERKEZ YÜRÜTME KURULU eklenmiştir. MYK, partinin siyasi karar ve açılımlarını daha etkili bir biçimde hayata geçirilmesi, parti çalışmalarının somut veriler ışığında değerlendirilmesi ve koordinasyonun sağlanmasından sorumlu yürütme kuruludur
3. Partinin işçi kadrolarının örgütsel, siyasal ve teorik gelişimine yardımcı olmak ve işyeri örgütlenmelerinin sayısının artırılıp güçlendirilmesi için bir okul olarak faaliyet gösterecek, özel eğitim programları geliştirecek, basılı ve görsel materyaller hazırlayacak bir İŞÇİ AKADEMİSİ kurulacaktır.
4. PATRONLARIN ENSESİNDEYİZ aylık dönemler halinde belirlenmiş kapitalist şirketlerin kâr oranlarını, sömürü mekanizmalarını, kirli ilişkilerini, işten çıkarma, mobbing ve benzeri uygulamalarını en etkili şekilde teşhir eden ve bunları parti örgütlerinin de devreye gireceği somut mücadele başlıklarına tahvil eden çalışmalar örgütleyecektir.
5. SEMT EVLERİ’nin sınıfsal bir taraflaşmanın yaratılmasındaki rolü güçlendirilecek ve TKP’nin örgütlenmesi gereken yerleşimlere girmesi için temel araçlardan bir olmaya devam edecektir.
6. Farklı boyutları olan “kadın sorunu”nun emekçi kadın örgütlenmesi/mücadelesi merkezli bir biçimde ele alınması partimiz açısından mutlak bir zorunluluktur. Bu bağlamda, KADIN DAYANIŞMA KOMİTELERİ temel örgütlenme ve mücadele aracı olarak güçlendirilecektir.
7. Tarikatlarla mücadeleye odaklanan merkezi bir görev alanı tanımlanacak, bu bağlamda TARİKATLARIN ENSESİNDEYİZ adıyla bir propaganda ve mücadele aracı geliştirilecektir.
8. Benzer bir görev alanı EMPERYALİZMLE MÜCADELE başlığında tanımlanacaktır.
9. TKP’nin yayıncılık faaliyeti soL Portal merkeze konarak yeniden yapılandırılacaktır. İçerik ve biçim olarak bu yeniden yapılandırmanın en önemli unsuru yayıncılık alanında üretimin artırılması ama çeşitliliğin azaltılarak odaklanmanın sağlanmasıdır. soL Portal, soL TV’yi de kapsayacak bir biçimde yeni dönemin yayın anlamında tekleştiği platform haline gelecek, bir dönüşüm ve sıçrama için gereken kaynak yaratılacaktır.
10. TKP’nin teorik yayını GELENEK, partinin ihtiyaçlarına yanıt üreten gelişkin bir içerikle dijital ortamda ve soL aracılığıyla aylık olarak düzenli yayınlanacaktır.
11. TKP KÜBA DEVRİMİNİN YANINDADIR.
Küba Devrimi 64 yıldır insanlığın gurur kaynağı olmaya devam diyor.
Bu gurur kaynağının hayatta kalması ve ilerlemesi için türlü fedakarlıklarla yaşamsal bir mücadele veren Küba halkı ve Küba Komünist Partisi zor bir dönemden geçiyor. ABD emperyalizmi Küba Devrimine boyun eğdirmek için elinden geleni yapıyor. Devrimin eşit ve özgür bir toplumunun inşası yolundaki hayranlık uyandıran ilerleyişini engellemek ve Küba halkını teslim almak için yoksullukla ve açlıkla tehdit ediyor. Bu saldırının neden olduğu yoksunlukları “insan hakları ihlalleri” bahanesiyle Küba’ya doğrudan müdahalenin zemini olarak kullanmanın yollarını arıyor.
Oysa emperyalizmin hedef aldığı sosyalizm Küba için her şeyden önce egemenliğin teminatı. Bağımsızlığından ve özgürlüğünden asla taviz vermeyen Küba halkının sosyalizm ile kazandığı eşitlikçi ve özgür bir ülkeden geri adım atmaya niyeti yok.
Küba Devriminin olağanüstü gelişkin insani birikimi ve gücüyle, çalışkanlığı, kararlılığı ve yaratıcılığıyla, sosyalizmdeki ısrarıyla bundan sonra da emperyalizmin planlarını boşa çıkaracağından kuşkumuz bulunmuyor.
TKP, emperyalist saldırılara karşı bu inat ve kararlılıkla mücadele yürüten Küba halkı ile dayanışmasını her koşulda sürdürmeye devam edecek. Bu mücadelede her adımını ülkenin sosyalist karakterini koruma önceliğinden asla vazgeçmeden atan Küba Komünist Partisinin devrimci kadrolarının her daim yanında olacak. Küba düşmanlarının yalanlarına ve karalama kampanyalarına izin vermeyecek, sözde Küba dostlarının yersiz ithamlarına karşı Küba gerçeklerini anlatmaya devam edecek.
Yaşasın Küba Devrimi! Yaşasın sosyalizm!