Çocukların okuma alışkanlığı kazanması konusundaki tartışmasız aile etkisini biraz evirip çeviren Chabbert, ‘Ben Bir Kitapsavarım’da komik mi komik bir hikâye çıkarmakla kalmıyor, yetişkinlerin de bu hikâyeden paylarına düşeni almalarını istiyor.
‘Bir Avuç Deniz’ ile tanıdığımız Ingrid Chabbert ve Guridi ikilisi muhteşem bir dönüşüm hikâyesiyle yeniden bizlerle. Çocukların okuma alışkanlığı kazanması konusundaki tartışmasız aile etkisini biraz evirip çeviren, olaya değişik açılardan bakan Chabbert, ortaya komik mi komik bir hikâye çıkarmakla kalmıyor, yetişkinlerin de bu hikâyeden paylarına düşeni almalarını istiyor.
Şöyle ki, Albert’ın annesi, babası ve ablası gerçek birer kitap kurdu. Her yerde ve koşulda bıkıp usanmadan okuyorlar. Zavallı Albert bazen ailesinin kitapları ondan daha çok sevdiğini düşünüyor. Annesi merdiven inip çıkarken bile okuyor, babası ayda tamamı resimsiz 23 kitap okuyor ve ablası Albert önündeki bezelye yemeğinin içinde uyuyakalana kadar, durmaksızın okuduğu kitaplardaki kahramanlardan söz ediyor. Bu noktada bir parantez açıp Albert’ın ailesinin kelimelerle tarif edilemez okuma tutkularını Guridi’nin birbirinden komik, eşsiz çizimlerle kusursuzca anlattığını eklemek gerek.
Hal böyle olunca Albert’ın da iyi kötü bir okur olduğunu düşünüyor insan ama gelin görün ki gerçek hiç de öyle değil. O kendini tam bir ‘kitapsavar’ olarak tanımlıyor. Hem de öyle lafın gelişi değil sapanıyla kütüphanedeki kitapları tek tek avlayan bir kitapsavar. Kitapların resimlerine bakamıyor, kokularına dayanamıyor, televizyon izlemek ya da bilgisayar oyunlarında ejderha kovalamak dururken okumanın zaman kaybı olduğuna inanıyor. Bu arada oyundaki ejderhayı kendisine kitap uzatan babası olarak hayal ettiğini de söyleyelim.
Peki, nasıl oluyor da böyle kitapsever bir aileden Albert gibi bir kitapsavar çıkıyor. Bu konuda model olmanın önemi her fırsatta vurgulandığına göre Albert’ın kitaplarla ilişkisini belirleyen ne olabilir diye düşünmeden edemiyoruz. Neden diğerlerinin hayatlarının her anında var olan kitapları Albert öcü gibi görüyor? Bazen ailesinin kitapları ondan daha fazla sevdiklerini düşünüyor, demiştik. Belki bunun da etkisi vardır ama derinlerde yattığı belli bambaşka bir sebep çok geçmeden ortaya çıkıyor.
Anne-babasının ona her fırsatta hediye ettiği ama belli ki gerisiyle pek ilgilenmedikleri kitapları bahçedeki kulübeye saklıyor Albert. Yine bir gün kulübeye gittiğinde ise gözlerine inanamıyor, çünkü bir tavşan orta yere kurulmuş onun kitaplarını okuyor. Önce kızıp söyleniyor ama sonra dayanamayıp günlerce izliyor tavşanı; bazen kahkaha atarken yakalıyor onu, bazen gözyaşlarını silerken, kimi zaman düşüncelere daldığını, kimi zaman heyecanla zıp zıp zıpladığını görüyor. Ve işte o zaman kitapları bu kadar etkileyici kılanın ne olduğunu merak edip hayatında ilk kez bir kitabın kapağını açıyor.
Usulca kitabına dalarken de bizlere iki seçenek sunuyor, ‘Ben Bir Kitapsavarım’ı bir çocuğa hediye edebilir, üstüne övgüler düzebilir, bir an önce okumasını önerebilirsiniz. Ya da onunla birlikte okuyup üstüne konuşabilir, tartışabilir, yarattığı duyguları paylaşabilirsiniz, karar sizin.
BEN BİR KİTAPSAVARIM
Ingrid Chabbert
Resimleyen: Guridi
Çeviren: Aslı Candaş
Uçanbalık Yayınları, 2020
44 sayfa, 35 TL.