HABERMAX. 10 Aralık, bir tarihin ötesinde bir anlam taşır. Bu gün, sadece takvimin bir sayfası değildir; insanlık tarihinin en önemli dönemeçlerinden birinin anımsanmasıdır. Dünya İnsan Hakları Günü, insanların eşit, özgür ve haysiyetli bir şekilde yaşama haklarının savunulması gerektiğinin hatırlatıldığı bir gündür. Ama ne yazık ki, bu haklar birçok coğrafyada, özellikle de Arap Baharı sonrası şekillenen Afrika ve Orta Doğu coğrafyasındaki ülkelerde, ihlal edilmeye devam etmektedir.
Ancak bu yalnızca güneyde yaşanan bir trajedi değil. Bugün dünya genelinde, insanların temel hakları ellerinden alınıyor. Gazeteciler, yalnızca düşündüklerini ifade ettikleri için zindana atılıyor, siyasi muhalefet baskı altına alınıyor. Birçok ülkede, polisler, askerler ve gençler hayatta kalmak için savaşıyor. Ne yazık ki, bazen savaşlar da insan haklarını hiçe saymak için bir bahaneye dönüşüyor. Toplumların kendi evlatlarına, kendi insanlarına uyguladığı şiddet, adaletin yokluğunun göstergesi oluyor.
Ve bir de, her geçen gün daha fazla insana dair eğitim, sağlık, sosyal imkanlar gibi temel haklar erişilemez hale geliyor. İşsizlik, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin derinleşmesiyle birlikte, insanlar göç etmek zorunda kalıyorlar. Batı’ya doğru uzanan yolculuklarda, hayatta kalma mücadelesi verenler gerçekten özgür olabilir mi? Dünya İnsan Hakları Günü tam da bu noktada anlamını buluyor.
Ancak dünya genelinde, insan hakları konusundaki bu vahim tablo karşısında, özellikle de toplumların en ileri kesimleri birçok kez kör, sağır ve dilsiz oluyor. Aydınlar, hak ihlallerine gözlerini kapatıyor; toplumun liderleri, sadece kendi menfaatleri için insan haklarını görmezden geliyor. Oysa bu toplumların en çok ihtiyaç duyduğu şey, hakların savunulması ve insanlık değerlerinin korunmasıdır.
Dünya İnsan Hakları Günü, 10 Aralık’ta anılmakla kalmaz, aynı zamanda insanların eşit haklarla doğduğu gerçeğinin yeniden hatırlatılması gereken bir gündür. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabul edildiği bu özel gün, tüm insanları eşitlik, özgürlük ve haysiyet temellerinde buluşturmayı hedefler. Bildiri, şu temel ilkeleri ortaya koyar: “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyetiyle hareket etmelidirler.”
Bugün, nüfusu 8 milyara yaklaşan bir dünyada, insan haklarının ihlal edilmediği bir gün var mı? Savaşlar, ekonomik krizler, yoksulluk, eşitsizlik, ayrımcılık ve benzeri sorunlarla boğuşan bu dünyada, sadece 10 Aralık’ta değil, her an, her yerde, insanlık onurunun korunması ve hakların savunulması gerektiğini hatırlamalıyız.
Evet, insan hakları herkesin hakkıdır ve bu hakları savunmak, sadece bir günün sorumluluğu değil, her günün mücadelesidir. Çünkü bir insan, ben insanım dediğinde, sadece kendisi için değil, tüm insanlık için insanca bir yaşam talep etmektedir. Dünya İnsan Hakları Günü, sadece tarihsel bir dönüm noktası değil; aynı zamanda bu hakların, her geçen gün ihlal edilmeden yaşanabilmesi için bir uyanış çağrısıdır.