Yerel seçimlerde kazanan her zaman halktır; çünkü halkın iradesi, en nihayetinde başarıyı ve başarısızlığı belirler. Ancak, kazanmanın da bir süreci, emeği vardır. Çekmeköy’deki seçim sürecini sadece sonuca bakarak değerlendirmek, büyük bir haksızlık olur. Sahada olan, sokak sokak, ev ev dolaşarak insanlarla birebir iletişim kuran, projelerini anlatan, halkın taleplerine kulak veren ve onlara değer veren Başkan, işte bu nedenle kazanmıştır. Bu süreçte, halkla olan bağını kuvvetlendiren, samimi bir şekilde çalışan isimlerin zaferi, sadece bir partinin değil, aynı zamanda tüm Çekmeköy halkının ortak başarısıdır.
Ancak sonrasında, sahada tek bir adım bile atmayanların, kazanmanın ardından kendilerini “zafer sahibi” olarak görmeleri bir başka dikkat çeken nokta oldu. Herhangi bir çalışmada, sahada veya alanlarda olmayanlar, seçim gecesi kazanılan zaferin hemen ardından kahvaltı masalarında bir araya gelerek “kazandık” diye naralar atıyorlarsa, burada bir sorun var demektir.
Seçim sürecinde, kazanma adına gerçekten emek verenlerin, sahada olmadan sadece gelişmeleri takip edenlere ve bazı “ekiplere” kazanan diye etiket yapıştırılmasını anlamak zor. “Kazandık” naraları atan bazı isimlerin, aslında hiçbir katkı sağlamadan zaferi sahiplenmeye çalışması, çelişkili bir durum yaratıyor. Çünkü bir partinin ya da adayın başarısında sadece seçim günü değil, seçim sürecindeki emek ve fedakarlık büyük rol oynar. Çekmeköy’deki seçimde sahada olanların ve halkla sürekli diyalog halinde olanların katkılarını yok saymak, asıl kazananları göz ardı etmektir.
Görünen o ki, bazıları kazandıkları zaferi kutlamakta bir hayli hevesli, ancak bir başka önemli gerçek ise CHP basınının bu başarıyı nasıl görmezden geldiği. İster istemez bu da düşündürücü bir durum oluşturuyor. Kazananın kim olduğunu kabul etmek, kazanmanın ardından kutlamak ve başarıyı takdir etmek yerine, sadece bir “başka partinin” başarısını göz ardı etmek, siyaset ve gazetecilik arasındaki ilişkiyi bozan bir tutum sergilemek anlamına gelir.
Çekmeköy’deki seçimdeki başarı, hem halkın desteği hem de sahada emek verenlerin başarı hikayesinin bir sonucudur. Ancak bu başarıyı sadece “takipçiler” üzerinden değerlendirmek, siyasetin ve medyanın işleyişini ve halkla kurulan bağı göz ardı etmek demektir.
Halkın ve partisinin gerçek emek veren temsilcilerine saygı göstermek, başarıyı sadece seçim günüyle sınırlı tutmamak gerekir. Çekmeköy’de kazanan, sadece “kahvaltı masasında zafer narası atanlar” değil, her gün çalışan, halkla birlikte olan ve projeleriyle katkı sunanlardır. Bu nedenle, “kazanmadık, sadece takip ettik” demek, bu tür bir zaferin gerçek sahiplerinin en başta kendileri olmasını sağlayacaktır.
Ve unutmamalı, Çekmeköy’deki seçimde kazanan halkın iradesiydi; bu iradeyi doğru okuyan ve emek verenler, her zaman hak ettikleri başarıyı elde eder.