Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Diyanet TV’nin Ramazan Bayramı için özel olarak hazırladığı programlardan biri olan “Bayram Selamı”na konuk oldu.
Bayram süresince ekranlara gelecek olan programın ilk bölümüne katılan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, milletimizin ve tüm İslam aleminin bayramını tebrik ederek, “Cenab-ı Hak, Ramazan Bayramını milletimizin, İslam aleminin ve bütün insanlığın kurtuluşuna, huzuruna vesile eylesin” niyazında bulundu.
Kovid-19 salgını nedeniyle bu yıl farklı bir Ramazan ayı geçirildiğini ifade eden Başkan Erbaş, “Türkiye’de olarak bu süreçte kazandığımız başarıyı, milletimizin sosyal mesafeye dikkat etmesi, evlerinde kalması, Devletimiz tarafından ilan edilen sokağa çıkma kısıtlamasına uyması getirdi” dedi.
Başkan Erbaş alınan tedbirlere devam edilmesinin önemli olduğuna dikkati çekerek, “İki aydır camilerimizde cemaatle namaz kılamıyoruz. Bu kadar büyük fedakârlık yaptık. Bugün bayram, sevdiklerimizden uzak kaldık, sadece telefonlarla, görüntülü iletişim vasıtalarıyla görüşebiliyoruz. Kimse kimsenin kapısını çalamıyor. Bu kadar fedakarlık yaptık. Biraz daha sabredelim. Sabır olmadan bunlar olmaz” diye konuştu.
Bugün dünyanın salgın bir hastalıkla imtihan olduğunu belirten Başkan Erbaş, “İnşallah bu imtihanı kazanma noktasında, bir Müslüman duruşu olarak tedbirlere uyacağız, tevekkülümüzü, duamızı ve ibadetlerimizi yapacağız. Özellikle bu bayram günlerinde tefekkürle, tedebbürle, tezekkürle günlerimizi hayra dönüştüreceğiz” ifadelerini kullandı.
“Camiler aynı zamanda mekteptir”
Başkan Erbaş, her bir din görevlisinin aynı zamanda muallim olduğunu dile getirerek, “Milletimizin çocuklarına Kur’an-ı Kerim’i, temel dini bilgileri öğretme noktasında çok büyük vazife icra ediyorlar. Camiler aynı zamanda mekteptir. Biz camilerimizi daha çok ilim, irfan, bilgi, hikmet merkezi haline getirmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
“Bu topraklarda bin yıldır barış içerisinde bir arada yaşıyoruz”
İzmir’de bazı camilerin minarelerinden yapılan provokasyonları da değerlendiren Başkan Erbaş, şunları söyledi:
“Camiler, minareler bizim en önemli değerimiz. Biz canımızı ortaya koyar koyuyoruz bu değerlerimiz için. Binlerce şehidimiz niye şehit oluyor, binlerce gazimiz niye gazi oluyor? Vatan, bayrak, ezan, cami için. Mabetlerimizin göğsüne namahrem eli değmemesi için canımızı ortaya koyuyoruz. Bir millet, bir toplum birbirinin farklı ırktan, farklı renkten, farklı inançtan, farklı mezhepten oluşuna saygı gösteriyor ve inanç değerlerine zerre miskal zarar verecek bir davranış içerisine girmiyorsa o toplumda huzur olur. İnsanlar farklı inançlardan, farklı ırklardan olabilir, bu farklılıkları zenginlik olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Bizim medeniyetimiz bu tecrübeye sahip. Biz bu topraklarda bin yıldır Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve kendi içlerinde farklı mezheplerle bir arada barış içerisinde yaşıyoruz. Dolayısıyla bu ilkelere riayet ederek hangi düşünceden, hangi ideolojiden olursa olsun, hepimizin vatan olarak kabul ettiği bu sınırlar içerisinde birbirimize saygı göstererek yaşamaya devam etmek zorunluluğumuz var. İşte o zaman barış olur, o zaman huzur olur”
Diyanet İşleri Başkanlığı haber sitesi