HABERMAX. Yozgat’ın Çekerek ilçesi, yerel yönetimlerdeki yolsuzlukların, adaletin işlememesi ve halkın hak arayışının nasıl sokaklara yansıdığına dair çarpıcı bir örnek sunuyor. Çekerek’in eski başkan yardımcısı Serhat Akın, görevi bırakma kararını, ilçedeki yolsuzlukları ve usulsüzlükleri ortaya koyarak aldığını açıkladı. Akın, dönemin başkanının lüks harcamalarına, İstanbul’un en pahalı otellerinde konaklamalarına, son model makam araçlarına ve belediye kaynaklarını kişisel menfaatler için kullanmasına karşı durduğunu belirtti. Bir ilçede, hatta bir kasabada bile halkın her şeyden haberdar olduğu bu tür usulsüzlükler, devletin denetim mekanizmalarının ne kadar zayıf olduğunu gözler önüne seriyor.
Çifte Standartlı Medya ve Siyasi Habercilik: Serhat Akın Örneği Üzerinden Bir Değerlendirme
Türkiye’de son yıllarda medyanın ve siyasi haberciliğin nasıl bir çifte standartla işlediği, çoğu zaman halkın gözünden kaçan bir gerçek olarak kalmaktadır. Bu durum, en basitinden yerel bir yönetici olan Serhat Akın’ın açıklamaları ve deneyimleriyle bir kez daha gözler önüne serilmektedir. Akın’ın Çekerek’teki yolsuzlukları ve adaletsizlikleri dile getirmesi, ülke genelindeki medya tutumunun ve siyasi haberciliğin nasıl iki farklı şekilde işlendiğini ortaya koyuyor. Bu yazıda, Akın üzerinden yürütülen haber anlayışı ve uygulanan çifte standartlar ele alınacak.
Serhat Akın, Çekerek’in eski başkan yardımcısı olarak, ilçedeki yolsuzlukları ve usulsüzlükleri kamuoyuyla paylaştı. İddiaları, yerel yönetimlerdeki en temel etik sorunları gözler önüne serdi. Akın, dönemin başkanının lüks harcamaları, kişisel çıkarları için belediye kaynaklarını kullanması, meclis üyelerinin çocuklarını işe alması gibi bir dizi skandalı gün yüzüne çıkardı. Ancak, tüm bu açıklamalara rağmen, medya bu olayı sadece yerel düzeyde ele aldı ve geniş çapta gündem yapma konusunda isteksiz davrandı.
Türkiye’deki medya, genellikle siyasi bağlantılarına göre bir yaklaşım benimsemekte. Cumhur İttifakı’na bağlı belediyelerdeki yolsuzluklar veya usulsüzlükler genellikle göz ardı edilirken, muhalefet partilerinin belediyeleri hakkında ise anında medya kampanyaları başlatılmakta. Serhat Akın’ın açıklamaları, bu çifte standartlı tutumun ne kadar belirgin olduğunu gösteriyor. Akın’ın ifşaları, adeta yerel yönetimlerdeki çürümeyi ortaya koyarken, medyanın büyük kısmı bu konuya sessiz kalmayı tercih etti. Hâlbuki, aynı türden skandallar, muhalefet belediyelerinde yaşandığında, medya adeta bir linç kampanyası başlatır gibi haberler üretir.
Serhat Akın’ın, belediye başkanını eleştirip istifa etme kararını duyurması, aslında Türkiye’deki politik medyanın ne kadar taraflı işlediğini gözler önüne seriyor. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yapılan medya linçleri, tüm ülke tarafından izlenirken, aynı sertlikte bir eleştiri veya soruşturma, Cumhur İttifakı’na bağlı belediyelere yönelik yapılmamaktadır. Bir yandan, muhalefet belediyelerinin hata ve eksiklikleri büyütülerek kamuoyuna sunulurken, iktidar partisinin yönetimindeki belediyelerdeki benzer sorunlar, ya hiç gündeme gelmemekte ya da küçük bir haber olarak geçiştirilmektedir.
Medyanın bu çifte standartlı yaklaşımı, halkın güvenini zedelemekte ve adaletsizlik algısını güçlendirmektedir. İnsanlar, adaletin ve eşitliğin yalnızca kâğıt üzerinde var olduğunu, gerçekte ise güçlülerin her zaman korunduğunu düşündükçe, kamuoyunda büyük bir güvensizlik doğmaktadır. Serhat Akın’ın yaşadığı ve gündeme taşıdığı olaylar, medya ve siyaset arasındaki bu kırılmanın ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, Serhat Akın örneği üzerinden yürütülen bu değerlendirme, Türkiye’deki haber medyasının ve siyasi haberciliğin çifte standartlı yapısını ortaya koymaktadır. Medyanın, siyasi görüşlerine göre şekillenen tutumları, halkın adalet anlayışını ve güvenini ciddi şekilde sarsmaktadır. Yolsuzluklar ve usulsüzlükler, hangi siyasi görüşten olursa olsun, adil bir şekilde gündeme taşınmalı ve her kesime eşit bir şekilde eleştiri yapılmalıdır. Aksi takdirde, halkın adalet arayışı sokaklara taşınmaya devam edecek ve medya, bu denetimsizliğin bir parçası olmaya devam edecektir.