AHA.Salgın müthiş bir şekilde yükseliyor, ama sen bu gerçeğe inat, akla ve bilime meydan okuyarak salonu tıklım tıklım doldurmuşsun ama sanki bunu başkası yapmış gibi davranıyorsun. Binlerce kişinin doldurduğu salonda “mesafeye ve maskeye dikkat edelim” diye “uyarıda” bulunuyorsun. Yaptığı uyarıya kendisi de inanmayan AKP Büyük Kongresi’nin Divan Başkanı bu “uyarısıyla” aslında AKP’nin de mevcut durumunu özetliyordu: AKP memleketin ekonomi, hukuk gibi temel sorunlarına da, salgına da aynı şekilde yaklaşıyor. Her konuda hem müthiş bir çifte standart, hem de yalan var…
Siyasette güç gösterisinin her zaman önemli olduğu, yığınları alanlara ya da salonlara toplayarak heyecanlandırmanın özgüveni artırdığı, “çekim merkezi” olmayı, o olmuyorsa ayakta kalmayı sağladığı ve siyasi ömrü uzattığı bilindiği için AKP’de haftalardır kongreler üzerinden güç gösterisi yapıyordu…
Kongreyi izleyince son zamanlarda AKP’nin en önemli kozuna, hatta stratejik hamlesine dönüşmüş olan güç gösterisinin de artık işe yaramadığını gördüm. Salonun “lebaleb” olması da sonucu değiştirmedi. Erdoğan’ın konuşmasında da ne heyecan ne de yenilik vardı.
AKP’ye yakın gazetelerin bile başlık atmakta zorlandıkları bir kongreydi. Erdoğan’ın yine güç gösterisine uygun olarak 75 kişiye çıkardığı MKYK için atılan “Yeni MKYK’nın şifrleri”, “MKYK’da dikkat çeken isimler” gibi başlıklar belki merak uyandırdı ama heyecan yaratmadığı kesindi. Kaldı ki ortada bir seçim de zaten söz konusu değildi, Erdoğan kimi istemişse onu listeye almıştı.
2023 MANİFESTOSU ?
Erdoğan’ın kongre öncesi “2023 Manifestosu”nu açıklayacağım demesi, Mahir Ünal’ın “Bugüne kadar yaptığımız her şey aslında hazırlıktı. Hazırlıklarımızı tamamlamamız 19 yıl sürdü ve asıl şimdi başlıyoruz” açıklamasının kongreye hiçbir yansıması olmadı.
Erdoğan illeri uzun uzun selamladıktan sonra, klasik konuşmasını yaptı ve inanıyorum yalnızca muhalefetin değil, bir çok AKP’linin de duymaktan usandığı ve ağırlığını inşaatın olduğu yatırımları anlattı. Artık bıktırıcı hale gelen “Bay Kemal” ve “tek parti faşizmi” vurguları ise görebildiğim kadarıyla ne kendisini ne de salonu heyecanlandırdı…
Yani ortada bir sürpriz yoktu. Çünkü AKP Kongre’si kongrenin ana slogan olarak ilan ettiği ile “Güven ve İstikrar” sloganı ile zaten “yeniliğe kapalıyım, tek derdim statükomu korumak, iktidarda kalmak” demişti. Erdoğan’ın inandırıcılıktan ve heyecandan uzak konuşması da bu yaklaşımı perçinledi…
Sorunları artık yalnızca “dış mihraklara” havale etmek kendi beceriksizliğin üzerini örtmediği gibi, sorunları da ortadan kaldırmıyor. Her alanda duvara çarpıp tuz buz olan öngörüsüzlük ortadayken, yoksulluk ve işsizlik tavan yapmışken Erdoğan’ın “Siz içeride birilerinin ‘battık, bittik, yıkıldık, öldük’ diye terane tutturduğuna, kendi ülkelerini kötüleme yarışına girdiklerine bakmayın” demesi de inandırıcı olmuyor, çünkü Merkez Bankası değişiklikleri de, yargıya müdahaleler de kendi işi olduğu ortada…
AKP dün partiydi! Bugün 973 ilçenin 715’inde, 81 ilin 52’sinde başkanları değiştirmek de, MKYK’da 47 yeni isme yer vermek de AKP’yi parti yapmıyor. İstifa kavramının içini boşaltan, “istifa” yerine “görevden af isteme” kavramını kullanan bir siyasi kültürde, göreve kimi getirirsen getir sonuç değiştirmez!
AKP bugün bir kişi partisine dönüşmüştür ve Türkiye için söyleyecek ne yeni bir sözü ne de yeni bir hikayesi kalmıştır. Siyasi raf ömrü biten AKP’nin, ne hukuk da, ne ekonomide reform yapması mümkün değildir. Yeni Anayasa ile ilgili iddialar ise, 2010 ve 2017 referandumlarında olduğu gibi yalnızca laf!
Kendi seçmeni karşısında bile inandırıcılığı giderek ortadan kalkan AKP için bu kongre ne olursa olsun “beni iktidarda tutun” kongresidir. Son bir haftadır yapılan siyasi ve ekonomik operasyonlarla, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışla ve MKYK’ya alınan bir takım isimler üzerinden verilen mesaj “demokrasiye” değil, cemaatlere, tarikatlara verilen “94 ruhuna dönme” mesajdır. Erdoğan’ın “Güven ve İstikrar”dan da anladığı budur…
24 Mart 2021, İstanbul
Necdet Saraç