HABERMAX. ABD ile Rusya arasında süregelen alt düzey görüşmelerin giderek daha ciddi bir hal aldığını belirten Okuyan, “Ancak ABD sermayesi içinde Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili farklı eğilimlerin olduğu çok açık. Ukrayna meselesini arka plana iterek yeni cepheler açacaklarını öngörüyorum” dedi.
Okuyan, ABD seçimlerini Donald Trump’ın kazandığını hatırlattı, oluşturduğu yeni kabineye dikkat çekti ve “Kabinedeki isimlerin neredeyse tamamı militarist ve İsrail yanlısı. Ayrıca kabinede iş dünyasının güçlü temsilcileri de var. ABD’de bu durum yeni değil, ancak Trump bunu bir adım öteye taşıdı. Örneğin Elon Musk sadece bir örnek” ifadelerini kullandı.
ABD’de savaş sanayisi ile silah sektörünün çok boyutlu ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Okuyan, “Bu sektördeki tercihlerin ve eğilimlerin, sermaye içi dengelerin değişmesiyle birlikte yeniden şekilleneceği aşikar. ABD’nin güçlü şirketleri arasında yeni bir yer değişikliği sürecine tanık oluyoruz” dedi.
Okuyan, Trump yönetiminin politikalarına ilişkin şöyle konuştu:
“Kısa vadede NATO ile ilişkiler radikal biçimde değişmeyecektir. Trump’ın radikal söylemleri her başlıkta kolayca politikaya dönüşemez. Ancak ekonomik politikalar, dış politika ve askeri operasyonlarda bir değişim olacağı net. Bu değişimin yönü bilinmez değil. Rusya ile olan mücadele, Çin’e kaydırılacak.
Trump, seçim kampanyasında ABD’yi yeniden bir sanayi devi yapma vaadinde bulundu. ABD sermayesinin bu yönde talepleri var. Bunun için Çin’e kayan üretimi engellemeyi ve üretim gücünü artırmayı hedefliyor. Bu politikalar, bölgemizi ve dünyayı derinden etkileyecek.”
Avrupa’da dikkat çeken eğilim: Ukrayna’nın toprak kaybının kabul edilmesi
Devam etmekte olan Rusya-Ukrayna savaşına da değinen Okuyan, meselenin sadece ABD’de değil, Avrupa’da da tartışıldığına işaret ederek, “Burada dikkat çeken ortak nokta, Ukrayna’nın toprak kaybının kabul edilmesi yönündeki eğilim. Fiili durumu kanıksayarak, ‘Bu topraklar Ukrayna’ya ait ama mevcut gerçek bu’ demeleri olası” dedi.
Kemal Okuyan söz konusu eğilimin hayata geçirilebilmesinin Ukrayna’da iktidar değişikli olmadan mümkün gözükmediğini belirtti ve “Zelenskiy’nin konumu bu süreçte kilit rol oynayabilir” yorumunda bulundu.
“Avrupa, Ukrayna’nın geri kalanını NATO’ya dahil etme gibi çözümler arıyor” diyen Okuyan, sözlerini “Karşılığında ise Suriye’de Rusya’dan tavizler koparılabilir. Bu tür müzakereler henüz kamuoyuna yansımamış durumda, ancak kapalı kapılar ardında konuşulduğu kesin” ifadeleriyle sürdürdü.
‘Tek güç Filistin ve Lübnan’daki direniş hareketleri’
İsrail’in 7 Ekim saldırılarından sonra işgal politikalarını hızlandırdığına ve Batı Şeria ile Lübnan’a yönelik ilhak planları olduğuna değinen Okuyan, “Dünyada buna Filistin ve Lübnan halkları dışında karşı çıkan kimse yok. İsrail bu sessizliğe güveniyor” dedi.
“Kamuoyunu baskı altına almakta başarılılar; Avrupa, Filistin yanlılarına vize veriyor, Lübnan ve Filistin’den çıkışları kolaylaştırıyor. İsrail, avantajlı bir konumda olduğunu düşünüyor” diyen TKP Genel Sekreteri sözlerine şöyle devam etti:
“Trump’ın başkan seçilmesi, İsrail için yeni bir fırsat. Trump, İsrail’in daha fazla desteklenmesi gerektiğini açıkça dile getiriyor ve kabinesini neredeyse tamamen İsrail yanlısı isimlerden oluşturuyor. Ortadoğu’da İsrail’in yayılmacı politikalarına karşı halk direnişi dışında bir güç görünmüyor. Ne Rusya ne Çin ne de Batılı ülkeler bu durumu durdurma niyetinde. Ancak Filistin ve Lübnan’daki direniş hareketleri, zinciri kırabilecek tek güç olarak varlığını sürdürüyor. Bu süreç, halkların örgütlü mücadelesine ve dayanışmasına bağlı.’
‘Neoliberal politikalar ve emperyalist müdahaleler Suriye’yi çıkmaza sürükledi’
Suriye’nin Rusya, İran, Hizbullah’ın desteğiyle ve Suriye halkının mücadelesiyle cihatçı saldırıları durdurduğunu söyleyen Okuyan, ancak ülke ekonomisinin kötü durumda olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Esad yönetimi, Batı ile anlaşma yolları arıyor. Biz, Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalelere, Türkiye’nin işgaline ve cihatçı grupların desteklenmesine başından beri karşı çıktık. Ancak bu tutumumuz Esad yönetimini yüceltmek için değil, Suriye’nin bölünmesine karşı durduğumuz içindi.
Neden ilk Suriye’de gösteriler başladı? Esas neden Suriye’nin neoliberal politikaları ağırlık kazanmasıyla başladı. ABD bunu kullanarak halkı ayaklandırdı. Suriye’de neoliberal politikaların yarattığı sorunlar, emperyalist müdahalelerle birleşerek halkı büyük bir çıkmaza sürükledi.
Yeni pazarlar arayan Rusya ve Çin, Suriye ekonomisinin rahatlaması için hiç bir şey yapmıyor. Geçmişte Sovyetler böyle değildi. Türkiye’deki örnekleri hatırlayalım. İskenderun Demir Çelik Fabrikası, Aliağa Rafinerisi gibi örneklerde farklı bir yaklaşım vardı. Sovyetler, Türkiye ile olan ilişkilerinde Türkiye’nin emperyalizm ile olan bağımlılığını azaltan örnekler yaratmaya çalıştı geçmişte. Ama bugün Rusya ve Çin’in Suriye politikasında böyle örnekler yok.”
‘Türkiye, Suriye’deki Kürt bölgesinin de hamiliğini yapabilir miyim diye bakıyor’
“Bugün Suriye’nin birden fazla sorunu var” diyen Okuyan, “Suriye bölünmüş durumda. Ülkede tarımı yağmaladılar, fabrikaları söküp götürdüler, tarihi alanları yağmaladılar. Suriye’nin Kürt sorunu var. Kürtler yok sayılamaz ama bir yandan da ABD ile işbirliği yapan bir bölge var. Bunlar belli açılardan karmaşık meseleler” dedi.
Kemal Okuyan sözlerine şöyle devam etti:
“Esat yönetiminin bunları çözme kapasitesi var mı, bilemiyorum. İsrail’in Suriye’ye dönük planları var. Özellikle oradaki Kürt varlığına göre adımlar atıyorlar. Kürt siyasetinde bir tür İsrailcilik gelişiyor diğer yandan.
Şuna itirazım var. Kürtler İsrail’le ittifak yapıyor diye eleştirenlerin her şeyden önce Filistin’e sahip çıkması lazım, NATO’ya karşı çıkması lazım. Ama diğer yandan Kürt siyasilerin İsrail ile kurulan ilişkilerini de görmek gerekiyor.
Türkiye’nin paniği nedir? İsrail’in burada Kürtlerle kuracağı ittifakları tehdit olarak görüyor. Acaba Irak’taki Kürt bölgesi gibi acaba Suriye’deki Kürt bölgesinin de hamiliğini yapabilir miyim diye bakıyor. Ama buraya bakan bir de İsrail var. Burada çıkarlar çatışabilir, ortaklaşabilir. Bunu zaman gösterecek.”
‘Esas soru şu: Türkiye Cumhuriyet meşru mudur, değil midir?’
29 Ekim’de İstanbul’da TKP tarafından düzenlenen etkinlikte Kürt sorununa ilişkin yaptığı açıklamaların sosyal medyada yeniden gündeme gelmesi hakkında da konuşan Okuyan, “Bunu çok uzatmayacağım. Videolar çekildi, yazılar yazıldı. Partimiz kongrede de buna dair içerikler üretti. Biz sözümüzü söyleriz. Evet, bu sorun Türkiye sınırları içinde çözülmeli diyoruz ve çözeriz diyoruz” ifadelerini kullandı.
“Burada temel tartışma Türkiye Cumhuriyeti meşru mudur değil midir tartışmasından geliyor. Kimileri bu tartışmalar devam ederken bize milliyetçi diyor, başka şeyler diyor. Umurumuzda değil. Milliyetçilikle ne alakalası var? Devrimciyiz biz” diyen Okuyan, şöyle konuştu:
“Esas soru şu: Bundan 100 yıl önce ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyet meşru, mudur değil midir? Buna meşru değil diyenler var. Biz ise bu tür sorgulamaların meşru olmadığını düşünüyoruz. Evet, bu cumhuriyetin kabahatleri var. Biz de görüyoruz bunu. Çünkü burada sınıfsal tercihler var. İlerlemeyen cumhuriyetin geriye düşmesi var. Ama bu ülkeyi, bu zeminde değiştirmek ve daha ileriye götürmek üzere bir irademiz var. Ayrıca değiştirmek istediğimiz bu ülkeyi seviyoruz.
Bu başlangıç notası kabul edilmiyorsa bu söylenmeli. Bunu böyle ifade etsinler. Evet, bir Kürt sorunu var bu ülkede ama bu sorunu bu ülkede çözmemiz mümkün. Ve kanlı bir hesaplaşmaya gidilmemesi için mücadele diyoruz. Bizim çözümüzde kardeşlik var, eşitlik var.”
Okuyan, “Aşiret mi kaldı diyenler” olduğunu hatırlatarak, “Aşiretlerin dönüştüğünü görmüyorlar mı? Bu kadar tarikat nerden çıkıyor? Bu aşiretlerden büyük patronlar çıkmadı mı? İnşaatta, tekstilde, turizmde öne çıkan Kürt patronlar aşiretlerin dönüşümü ile olmadı mı? Bu ülkede hala önemli bir bölgede seçimlerde adayları aşiretler belirliyor. TKP’nin gösterdiği adaylara aynı aşiretler, adaylıktan çekilin baskısı kuruyor. Evet, tüm aşiretler aynı değil ya da hepsi toprak sahibi değil. Ama aşiret sistemi yok demek mümkün mü?” dedi.
‘Kağıt toplamak diye bir yaşam tarzı mı olur?’
İzmir’de 5 çocuğun yaşamını yitirdiği yangının ardından Özlem Zengin’in, çocuklarını kaybeden anne hakkında yaptığı “yaşam tarzı” şeklindeki açıklamasıyla ilgili Gökhan Kazbek’in sorusu üzerine Okuyan şunları söyledi:
“Bunlar suni gündem değil. Bu konular çok gerçek gündemler. Çocuklar özel hastanelerde öldürülmüş kâr amacıyla. Sağlıkta ticaret olmaz dedik işte sonucu bu. Sonra kağıt toplayan bir anne ve evde kalan beş çocuğun yanarak ölmesi. Ve aynı günlerde tartışılan bir teğmene yönelik hakaret meselesi. 24 yaşında bir kadına ağza alınmayacak sözler söyleniyor. Adalet Bakanlığı tepkiler gelince durdurmuş bu kararı (kovuşturmaya yer yok kararını). Ne önemi var? Bunlar oluyor bu ülkede.
Çocuklar ölüyor, bir bakan tutuyor annenin yaşam tarzı diyor. Para verdik diyor. Ne demek bu? Sen kimsin? Ne hakla bunu söylüyorsun? Bu ülkenin kaynaklarıyla bu ülkenin emekçileri için yoksulluğu kaldırmak senin görevin. Kağıt toplamak diye bir yaşam tarzı mı olur? Beş çocuğu kendi başına bir barakada bırakmak diye bir yaşam tarzı olur mu? Evet insanlar eğitimsizlikten kaynaklı rahatsız edici tercihler yapabilir. Ama bunların arkasında ekonomik sorunlar var. Konu sadece eğitim değil. Sınıfsal. Bugün kırmızı ışıkta durmadan trafiği riske atanlar en lüks araçların sahipleri değil mi?”
‘Bu ülkeyi değiştirmemiz lazım’
Bu ülkeyi mücadele ettiği için sevdiğini belirten Okuyan “Ama böylesi örneklerle karşılaşınca insanın içi gidiyor. İnsanlıktan çıkmış bir toplum yaratmaya çalışıyorlar” dedi. Okuyan “Bu ülkeyi değiştirmemiz lazım. İnsanımızı bir çöplüğe çevirmeye çalışıyorlar. Tarikatlar ve holdingler bu ülkeyi mahvediyor demiştik. Şu an tam olarak buradayız” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “laiklik” konusundaki açıklamalarına ilişkin soru üzerine ise Okuyan “Her şeyi geçtim. Demin konuştuğumuz ülke tablosunda, böyle bir eğitim bakanı olan bir ülkede bunlar olur, bu kadar net” dedi. Okuyan “Laiklik başka bir şey. Bakanın her şeyi getirip ibadet özgürlüğüne getirmesi kasıtlı. Bu bir inanç hakkı. Ama laiklik değil. İkisi farklı şeyler. Bu ülkeye, bu eğitim bakanı yakışıyor. Ama bizim istediğimiz ülke bu değil. Ve bizim değiştirdiğimiz ülkede böylesi bakanlar olmayacak” şeklinde konuştu.
‘Uçum TKP’li değil’
Bu haftaki programda Okuyan’ın yanıtlaması için video yoluyla soru gönderen isim gazeteci Şule Aydın oldu. “Bu hafta benim aklıma bir isim takıldı” diyen Aydın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a çağrısına değinerek, “Sonra birileri daha da el yükseltmeye başladı. Mesela o isimlerden biri dedi ki ‘Öcalan video çeksin, videoyu da DEM Parti grubunda izlesinler’. Sonra kendi yol arkadaşlarına döndü ve ‘Sanki Erdoğan’ın bunlardan haberi yokmuş gibi açıklamalar yapmayın, bunların tamamı devlet inisiyatifidir’ dedi” ifadelerini kullandı.
Aydın, “Özetle hem devlet adına ‘söz söyleme’ hakkına sahip hem de AKP iktidarına Cumhur ittifakı’na oradaki kurmaylara ‘ayar verme’ hakkına sahip bir isim: Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’dan söz ediyorum” dedi ve Okuyan’a şu soruyu yöneltti: “Ben de merak ettim, aynı saflarda mücadele ettiniz mi? O saflarda gerçekleştiremediği için Saray’da karşı devrim hareketine mi katıldı? Yani özetle nasıl bilirsiniz Mehmet Uçum’u?”
Aydın’ın sorusunun ardından Fatih Altaylı’nın “Devlet Bahçeli kim? Türkiye’nin en sağ partisinin lideri. Peki Mehmet Uçum kim? Türkiye Komünist Partisi’nin üyesi. Bir TKP’li ile bir MHP’li birleştiler” sözlerini hatırlatan Gökhan Kazbek, sözü Okuyan’a bıraktı.
TKP’nin düzen ve iktidarla hesaplaşmasında kişilerle uğraşmayı çok tercih eden bir parti olmadığını vurgulayan Okuyan, “Biz sistemle uğraşırız, politikaların bütünüyle uğraşırız. Hangi yetkisi olursa olsun, hangi görevi olursa olsun Mehmet Uçum adı üzerinde danışman, muhatap Erdoğan’dır” dedi.
Kemal Okuyan, geçmişte Türkiye Komünist Partisi veya başka bir siyasi örgütte olmasına karşın günümüzde farklı ideolojik oluşumlar içinde yer alan isimler olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’de 30 yıl önce kimin nerede durduğunu biz sıralarız. Hatta o dönem sol örgütlerde yer alıp da daha sonra AKP’de, Cumhuriyet Halk Partisi’nde, başka siyasi partilerde olan bir sürü kişi var” ifadelerini kullandı.
Fatih Altaylı’nın iddialarına değinen Okuyan, “Ben zamanında şu örgütteydim, bu partideydim’ denilebilir ama çıkıp da sırf gazetecilik yaptığını zannederek TKP’li Mehmet Uçum demek… Mehmet Uçum TKP’li değil” dedi.
Okuyan, Aydın’ın “Uçum’la aynı saflarda mücadele ettiniz mi?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Hayır, hayatımın hiçbir döneminde Mehmet Uçum’la aynı siyasi harekette olmadım. Aynı siyasi ve ideolojik çizgide de olmadım.”
‘Taraflar görüşecek ama mesele içerik’
“Devlet Öcalan’la görüşür mü?” meselesine ilişkin de konuşan Okuyan “Biz içeriğine bakarız. Bugün bir Kürt sorunu var. Kim itiraz edebilir görüşme yapılmasına? Kim görüşecek? Bu meselede taraflar varsa taraflar görüşecek. Ama mesele içeriğidir” dedi.
İmralı görüşmelerinin kapalı kapılar arkasında yapılmasını doğru bulmadıklarını dile getiren Okuyan “İmralı tutanakları açıklanınca tahmin ettiğimiz bir sürü şey doğru çıktı” dedi. Bu meselenin bir magazin şeklinde “TKP ile MHP buluştu” gibi yorumlarla köpürtülmesine tepki gösteren Okuyan “Bu TKP’ye zarar vermez ama yalancılıktır” diye belirtti.