HABERMAX.Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından paylaşılan makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın üçüncü çeyreği sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 21 milyar dolar oldu. Dünyada yükselen faizlerin talebi yavaşlattığı, bunun da makine ve teçhizat yatırımlarını sınırlayarak küresel durgunluğa yol açtığı bir ortamda Orta Doğu’daki belirsizliğin etkisinin kestirilemez olduğunu belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu “Şu an önemli bir sıkıntımız da, en büyük ihracat pazarımız olan Almanya’daki durağan göstergeler. Bu geçiş sürecini, sürdürülebilirlik konusunda yeni şartlar getiren gelecek döneme adaptasyonumuz için ek süre olarak değerlendirmeliyiz” dedi.
Dünya ekonomisinde ve sektörün ana ihracat pazarlarında yavaşlama devam ederken, son çeyreğe 20 milyar dolar eşiğini geçerek girmeyi başardıkları ve bunu da büyük ölçüde makinelerin teknoloji sınıflarındaki yükselmenin etkisiyle yakaladıkları için memnun olduklarını dile getiren Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, Türkiye’nin dünyayı kasıp kavuran iki savaşın tam ortasında inanılması güç bir sınav verdiğini belirterek şunları söyledi:
“Gelişmiş ülke merkez bankalarının ne karar vereceğini ve bunların iktisadi aktiviteler ile yatırımlara ne gibi etkileri olacağını öngörmeye çalışırken yakın coğrafyamızda maalesef yeni bir savaş başladı. Yükselen faizlerin talebi yavaşlattığı, bunun da makine ve teçhizat yatırımlarını sınırlayarak küresel durgunluğa yol açtığı bir ortamda Orta Doğu’daki belirsizliğin nasıl etkileri olacağını kestirmek güç. Normal akışı içinde yatırımlarda yeniden artışın yeni yılın ikinci yarısında gerçekleşmesini bekliyoruz. Bunun için sabrımız var, ama elbette komşularımızda barış ortamının hâkim olması öncelikli dileğimizdir.”
İlk üç çeyrekte dünya ekonomisindeki sıkıntıların ana kaynağının yüksek faiz oranları yanında pahalı enerji, enflasyon ve sanayide azalan siparişler olduğunu belirten Karavelioğlu şu anda belirsizliklerin katmerlendiğine işaret ederek “Rusya -Ukrayna savaşı nedeniyle uygulanan ambargo ve ticaret kısıtlamalarının yanında, ABD, Çin ve AB arasındaki hegemonya mücadelesi gibi dünyadaki tüm olumsuz gelişmelerden sakınmayı başardık. Şu an önemli bir sıkıntımız, en büyük ihracat pazarımız olan Almanya’daki durağan göstergeler. Bu geçiş sürecini, sürdürülebilirlik konusunda yeni şartlar getiren gelecek döneme adaptasyonumuz için ek süre olarak değerlendirmeliyiz” dedi.
“Yeşil dönüşüm konusu temdit penaltısı gibi”
Gelişmiş pazarların yeniden canlanmasını bekledikleri 2024 yılında yaşanacak hareketli ortamda, yeşil dönüşüm konusunda bürokratik engellere muhatap kalınmaması için bu kış yapılacak hazırlıkların çok kritik olacağını belirten Karavelioğlu şunları söyledi:
“AB’ye ABD’ye giden ihraç ürünlerimizin menşei, kalitesi, teknolojisi dün de belli idi, bugün de belli. Dolayısıyla pratikte bir sorun görünmemekle birlikte üretim girdilerimiz üzerine daha hassasiyetle yaklaşmamız gerektiği de çok açık. Bu iş temdit penaltısı gibi, kaçırdığın zaman telafisi yok. Bu yüzden kamu, özel iş birliğinde yeşil ve dijital teknolojilere daha fazla önem vermek, bu ihtisasın ihracat ürünlerimize yaygınlaşarak yansımasını sağlamak ve evrensel standartları yakalamakla kalmamış, onları da aşmış bulunan firmalarımızın sayısını ve bilinirliğini artırmak zorundayız. Türkiye’nin teknoloji üreten bir ülke olduğu gerçeği üzerine bina edeceğimiz kampanyalarla imajımızı yükseltmedikçe, bizi bir yatırım ve üretim üssü olmaktan ziyade bir tüketim merkezi gibi görmek ve göstermek isteyenlerin elini güçlendirmiş oluruz. Gelecek yılın ilk çeyreği bütün pazarlarda görünürlüğümüzü artırmanın, ikinci çeyreği ise yeni iş birlikleri tesis etmenin, yani siparişler almanın dönemi olacaktır.”
Karavelioğlu, Türkiye’de makine sektörü, yeşil dönüşümü odağına alan Mundusplus çatı markasıyla önemli bir yol katettiklerinin altını çizerek şunları belirtti:
“Bundan sonraki süreçte Sınırda Karbon Düzenlemesi uygulamasının pratik sonuçları, hatta gömülü emisyonların hesaplanması yönündeki standartlar, metotlar konusunda bilgilendirme toplantıları planladık. Berlin’de partneri olduğumuz Almanya’nın en büyük ve tek Satınalmacılar Birliği (BME) ile yeni görüşmeler programladık. Makine sektörünün ilişki potansiyeli olduğu her alanda, kapıların diğer sektörlerdeki ihracatçılarımıza da açılması için çalışacağız.”
“İhracata artan desteği buruk bir sevinçle karşılıyoruz”
Karavelioğlu ihracatçıları desteklemek üzere Ticaret Bakanlığı öncülüğünde yeni uygulamaların hayata geçirilmesinden memnuniyet duyduklarını ancak ithalatı özendiren koşulların ortadan kaldırılmasına da aynı oranda ihtiyaç duyduklarını belirterek şunları söyledi:
“Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de finansmana erişimde zorlukların devam ettiği bir ortamda, seçici kredi politikasıyla ihracatçılara rahat bir nefes aldırılmaya çalışıldığının farkındayız, bundan da memnunuz. Ancak biz başta enflasyon olmak üzere üretim maliyetlerimizi artırıp rekabet gücümüzü hızla eriten çok ağır sorunlarla baş etmeye çabalarken ithalatçının hiçbir kaygı duymadığını görüyoruz. Yerli imalatçıları haksız rekabetten korumak maksadıyla iş yapma biçimi problemli ülkeler için ihdas olunan ve fakat önemlice bir kısmı sembolik düzeyde kalan ilave gümrük vergilerini dahi bertaraf edecek uğraşlar peşinde olduklarını kendileri ilan ediyor. Enerjiden sonra en büyük dış ticaret açığımız makinedendir; enerjideki açığı kapatacak olan da elektrik makineleri, bütünsel bir yaklaşımla makine imalat ekosistemidir. Bu ekosistem hızını almış ilerliyorken bütün dikkatimizi ileri ülkelerde olduğu üzere onu korumaya ve kollamaya teksif etmeliyiz. Son 12 ayda 45 milyar dolar makine ithal eden, 8 ayda Çin makinelerine 8 milyar dolar ödeyen ithalat eğilimini kıracak önlemler alınamazsa, ihracatçıya artan destek bizim sektörümüzde sadece buruk bir sevinç yaratacaktır.”