HABERMAX. Gazeteci Suat İncedere’nin objektifine yansıyan bu görüntüler, köylünün yaşadığı derin yoksulluğu ve çaresizliği gözler önüne seriyor.

Güneydoğu Anadolu’nun sessiz bir köyünde, tek geçim kaynağı olan ineğini kaybeden bir kadın…
Kadın, ölen ineğinin başında diz çökmüş… Gözyaşları içinde ağıt yakıyor:
“Ölen ineğim değil, geleceğim gitti…”
O inek, yalnızca süt, yoğurt, yağ, kaymak demek değildi. Çocukların okul masrafı, evin ekmeği, köy ekonomisinin küçücük ama vazgeçilmez bir parçasıydı.
Bölgedeki küçük üreticiler, artan yem fiyatları, düşük süt alım fiyatları ve kuraklık nedeniyle hayvancılığı sürdürmekte zorlanıyor.
Her kayıp, yalnızca bir hayvan değil; bir ailenin umudunun, emeğinin, geleceğinin yitip gidişi anlamına geliyor.
Bu köyde bugün bir ağıt yakıldı. O ağıt, yalnızca bir ineğin değil; köyde tükenen tarımın ve hayvancılığın sessiz çığlığıydı.
Güneydoğu Anadolu’nun kırsal bir köyünde yaşanan olay, bölgedeki hayvancılıkla geçinen köylülerin içinde bulunduğu zorlukları çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Gazeteci Suat İncedere’nin kamerasına yansıyan görüntülerde, tek geçim kaynağı olan ineğini kaybeden yaşlı bir kadın, gözyaşları içinde ağıt yakıyor.
Köy meydanında diz çöken yaşlı kadın, tek ineğinin ölümüyle birlikte geçim kaynağını kaybetmenin acısını yaşıyor.
Köy meydanına yakın bir tarlada çekilen görüntülerde kadın, ölen ineğinin başında diz çökmüş, ellerini göğe kaldırarak feryat ediyor:
“Ölen sadece ineğim değil… geleceğim gitti! Sütü gitti, yağı gitti… yavrusu gitti… Bunu alan, benden ekmeğimi aldı.”
Kadının feryadında hem derin bir acı hem de sessiz bir öfke vardı. Sadece kendi geçimi değil, yıllardır sürdürdüğü üretim emeği, toprağına ve hayvanına duyduğu sevgi de toprağa gömülmüştü.
Köyde yapılan kısa sohbetlerde, yaşlı kadının o ineği yıllar önce komşusunun tavsiyesiyle, borç para alarak satın aldığı öğrenildi. O günden beri sabah akşam süt sağarak, yoğurt ve peynir yapıp satarak evini geçindirdi.
Gazeteci Suat İncedere’nin objektifine yansıyan anlar, Güneydoğu’da hayvancılıkla geçinen köylülerin zorlu mücadelesini gözler önüne serdi.
Köyün muhtarı Mehmet Ali Karataş, olayı şöyle anlattı:
“Bu köyde herkes bilir; onun tek geçim kaynağı o inekti. Yemini, suyunu zorla temin ediyordu. Veteriner parası bile bazen komşular arasında toplanırdı. Şimdi ne yapacak bilmiyoruz. Bu, sadece bir hayvan kaybı değil; köylünün elinden ekmeğinin alınmasıdır.”
Köydeki diğer üreticiler de benzer sıkıntılardan yakınıyor. Yem fiyatlarının son iki yılda iki katına çıkması, süt fiyatlarının ise maliyeti karşılamaması, birçok köylüyü hayvanlarını satmaya veya kesime göndermeye mecbur bırakıyor.
Köy sakini Ali Rıza Demir, durumu şu sözlerle özetledi:
“Köyde 40 hane var, 10 yıl önce 150’den fazla büyükbaş vardı. Şimdi sayımız 30’u geçmiyor. Her kayıp, sadece bir hayvan değil; bir ailenin geçim kapısının kapanması demek.”
O gün kameraya yansıyan ağıt, aslında köylünün yaşadığı ekonomik çöküşün sembolüydü. Kadının, sütünü sağarken “anan anam” dediği, yavrusuna kendi çocuklarının adını verdiği ineği, hem duygusal hem ekonomik bağın temsilcisiydi.
Bu görüntü, “Köylü milletin efendisidir” sözünün hatırlanması gerektiğini, tarım ve hayvancılığın ayakta kalması için gerçek çözümlere ihtiyaç olduğunu bir kez daha gösterdi.
