HABERMAX. Konuk Gazeteci, Sosyal Bilimci ve Yazar Etem Sevik: Eğilmiş Söğüt, Zamanın Örtüsü ve Kütüğün Hikayesi. DEĞERLİ OKURLAR: DOĞANIN kendi ritminde şekillendirdiği bir sahneye adım atıyorum. Söğüt ağacının gövdesi, zamanın ağırlığını taşırken ince dalları toprağın narin örtüsüne doğru eğilmiş. Sanki doğanın bir şair gibi dizeleri yere yazdığı bir şiir. Yapraklar, rüzgârın usul dokunuşuyla hafifçe titreşiyor; bir melodinin içinde kaybolmuş gibi.

Söğüt, kendi varlığını doğanın ritmine bırakmış. Gövdesi güçlü ama dalları nazikçe toprağa dokunuyor. Bir zamanlar göğe yükselen bu ağaç, şimdi otların arasına karışarak zamanın akışına uyum sağlıyor.
Birkaç adım ötede, zamanın ve tabiatın kucakladığı beton taş bir oturma bankı duruyor. Kaba, soğuk yüzeyine rağmen doğanın merhametiyle örtülmüş. Yosunlar ve sarmaşıklar, onu kendi yapısına dâhil etmekten çekinmemiş.
İnsan eliyle yapılan bu bank, artık doğanın bir uzvu olmuş, geçmişle bugün arasında sessizce köprü kuruyor. Taşın sertliği, tabiatın yumuşak dokunuşuyla şekillenmiş ve zamanla örtülmüş.
Biraz daha ilerde, bir zamanlar heybetli bir ağacın kalıntısı olan kurumuş bir kütük. Gövdesinin derin çatlaklarında zamanın hikâyeleri saklı. Belki de bir kuşun yuvası olmuş, belki rüzgârın ezgilerini dinleyen bir sessizlik tanığı. Çatlakları, zamanın izlerini taşıyor. Geçmişin anlatılarını içinde saklayan bir doğa süsü. Çürümek yerine, kendini doğanın bir süsü olarak var etmeye devam ediyor.
Bu köşe, tabiatın kendi dokusunu işlediği bir sanat eseri gibi. Her unsur birbirine uyum içinde, geçmiş ve geleceğin iç içe geçtiği bir tabloyu tamamlıyor. İnsan eli bazen doğayla savaşır, bazen ona uyum sağlar. Ama burada, doğa her şeyi kendi parçası yapmış. Söğüt eğilmiş, bank örtülmüş, kütük varlığını kabul etmiş. Her biri, zamanın ve tabiatın kollarında bir anlam bulmuş. Sonuç olarak, doğa ve zaman, kendi şiirlerini bildiği gibi yazıyor.
Umarım bu şekilde istediğiniz gibi olmuştur. Başka bir isteğiniz olursa lütfen çekinmeyin!