HABERMAX. GÜMÜŞHANE – Eğitimci ve siyaset bilimci Sabri Şenel, Anadolu’nun unutulmuş bir köşesinde, hem tarihî hem insani yönüyle derin izler bırakan bir eseri kaleme aldı. “Gümüşhane Kabaköy Ayasofya Camii ve Anılar Çeşmesi” başlıklı yazısında Şenel, köy yaşamının dokusunu, yüzyıllık aşk hikâyelerini ve savaş yıllarının acı hatıralarını iç içe anlatıyor.
Türkiye’nin dokuz Ayasofya Camii’nden biri olan Kabaköy Ayasofya Camii, geçmişte kilise olarak inşa edilip sonradan camiye dönüştürülmüş, asırlara meydan okuyan bir yapı. Caminin hemen yanı başındaki tarihî çeşme, köy halkı tarafından “Anılar Çeşmesi” olarak anılıyor. Şenel, bu çeşmenin yalnızca su kaynağı değil, aynı zamanda aşkların, dostlukların ve hatıraların doğduğu bir yer olduğunu vurguluyor.
“Çeşmeden evlere taşınan her su damlası, aslında bir hikâyenin parçasıdır,” diyen Şenel, köyün eski yaşamını şöyle anlatıyor:
“Su taşıma işi genelde gelinler ve genç kızların göreviydi. Çeşme başı, günün her saati insanların buluştuğu, muhabbetin döndüğü bir yerdi. Cami önündeki sedirlerde genç erkekler oturur, çeşmeye gelen kızları izler, aralarında bakışmalarla başlayan masum sevdalar yaşanırdı.”
Sabri Şenel, çeşme çevresinde yaşanan aşk hikâyelerini de belgeler gibi anlatıyor.
Bir gün iki teyzeoğlu – Sefai ve Nurtekin – aynı kıza, Meryem’e gönül verir. Aralarındaki rekabet, köyün unutulmaz bir efsanesine dönüşür. Nurtekin’in, rakibini korkutmak için “ayı postuna bürünerek” yaptığı şaka, köyde nesillerce anlatılan bir olay haline gelir. Şenel, bu hikâyeyi mizah ve duyguyu harmanlayarak aktarır;
“Köyün çeşmesi, aslında bir gönüller çeşmesidir. Her gencin ömründe bir gönül yarası vardır.”
Yazının ikinci bölümünde Sabri Şenel, Gümüşhane’nin 1915 yıllarında yaşadığı Rus işgali ve Ermeni çetelerinin saldırılarını tarihsel tanıklıklarla dile getiriyor.
Köyün tanınmış isimlerinden Hoca Bayram Bayır, işgal döneminde medrese eğitimi vermeyi sürdürürken, oğlu Zühtü Bayır 13 yaşında Rus birlikleri içindeki Ermeni askerler tarafından vahşice katledilir. Şenel, bu olayı şu çarpıcı cümleyle özetliyor:
“Babayı Ermeniler şehit eder, evladı kara sevdadan ölür.”
Zühtü’nün oğlu İsmail Bayır, yıllar sonra Arife adlı bir kızı sever, ancak ailesi izin vermez. Büyük bir kara sevdaya düşen İsmail genç yaşta hayatını kaybeder. Arife ise evlendikten sonra bile sevdiği adamın annesine saygı gereği “gelinlik tutar” – yani onunla konuşmaz, sessiz bir vefa içinde yaşar.
Şenel, yazısında sadece geçmişi anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda kültürel mirasın korunmasının önemine dikkat çekiyor:
“Biz, ıssız evlerin diliyiz. Yarın birileri bu topraklarda ne yaşandığını bilsin diye yazıyoruz. Kültür böyle oluşur; milletleri yaşatan da kültürdür.”
Sabri Şenel’in kaleme aldığı bu çalışma, Kabaköy Ayasofya Camii’ni sadece taş ve tuğladan bir yapı değil, bir milletin hafızası, bir köyün kalbi olarak anlatıyor.
Camiden çeşmeye, sevdalılardan şehitlere uzanan bu öyküler, Anadolu’nun unutulmaz insan hikâyelerini yeniden hatırlatıyor.