HABERMAX. Her iktidar döneminde, her yerel yönetimde en çok dikkat çeken kurumlardan biri medya ve basın birimleridir. Çünkü yönetimin dili, kamuoyuna ulaşan yüzüdür burası. Hangi partiden olursa olsun, bir belediye başkanının göreve geldiğinde ilk olarak medya ve iletişim ekibini kendi ekibinden oluşturması, doğal ve stratejik bir adımdır.

Bugün CHP’li belediyelerin yaşadığı en büyük sorunlardan biri de işte bu noktada düğümleniyor. Birçok CHP’li belediye başkanı, göreve geldikten sonra kendi iletişim stratejisini kurmak yerine, önceki dönemden kalan —çoğu AK Parti döneminde görev almış— basın-yayın personeliyle devam etme kararı aldı. Bu yaklaşım “tarafsızlık” veya “devamlılık” gibi iyi niyetli gerekçelerle açıklanabilir, ancak siyasetin ve kamu yönetiminin doğasında bu tür bir uyumsuzluk, zamanla derin sorunlara yol açar.
Basın-yayın birimi sadece duyuru hazırlayan, haber servis eden bir birim değildir. Başkanın dilini, siyasetini, vizyonunu kamuoyuna doğru anlatan en önemli kanaldır. Bu kanal tıkandığında, başkanın ne söylediği değil, nasıl yankılandığı önemli hale gelir. Hele ki yerel yönetimlerde muhalif bir çizgideyseniz, her cümle daha dikkatli planlanmalı, her ileti daha stratejik yönetilmelidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bile, yıllar sonra İletişim Başkanlığı’nda değişikliğe gitmesi bu konuda çok şey anlatıyor. İletişimin, özellikle siyaset arenasında başarının en önemli sacayağı olduğu artık yadsınamaz bir gerçek. CHP’li belediye başkanlarının ise bu gerçeği göz ardı ettiği açıkça ortada.
Yeni seçilen bir belediye başkanının, birlikte yol yürüyeceği medya sorumlusuna güven duyması gerekir. Bu kişi, belediyenin tüm iletişim politikasını yönetecek, kriz anlarında başkanı kamuoyunda temsil edecek, algı yönetiminde baş aktör olacaktır. Bu kadar kritik bir pozisyonda “eski alışkanlıklarla” devam etmek, siyasi bir risk olduğu kadar yönetimsel bir zaaftır.
Unutmamak gerekir: Bir kurum içindeki ilk çatlak, genellikle içeriden başlar. Belediyelerde ilk tasfiye basın-yayında yaşanır. Çünkü burada çalışanlar yöneticinin zihnini, planlarını ve stratejisini ilk bilen kişilerdir. Güven yoksa, bu bilgiler zamanla başkana karşı kullanılır hale gelir. CHP’li belediyeler de bunu defalarca tecrübe etti. Ancak görünen o ki hâlâ ders çıkarılmamış.
CHP’nin yerel yönetimlerdeki başarısı, sadece sosyal projelerle değil; aynı zamanda kamuoyuyla doğru, güvenilir ve tutarlı iletişim kurabilmesiyle mümkündür. Bunun için de başkanlar, kendi kadrolarını kurmalı, kendi medyasını oluşturmalı, kendi danışmanlarıyla yol yürümelidir. Aksi halde CHP’li belediyeler sık sık kendi iç krizleriyle boğuşmak zorunda kalır. Dışarıdan gelen baskılar bir yana, içerideki dağınıklık başlı başına yönetilemeyen bir kaosa dönüşür.
Her başkanın, her siyasetçinin kendi gazetecisine, kendi danışmanına ve kendi stratejisine ihtiyacı vardır. Bu bir tercih değil, yönetsel bir zorunluluktur. Aksi takdirde belediyeler değil, iletişim hataları konuşulmaya devam eder.