AHA.Kişisel gelişim alanında 68 eseri bulunan ve kitapları 73 dile çevrilen tek Türk
yazarı olan Akif Manaf, Ülke TV’de yayınlanan “Önce Sağlık” programına
konuk oldu. Kitapların editörlüğünü üstlenen Merve Tanrıverdi’nin de katıldığı
programda, içinde bulunduğumuz küresel Covid-19 salgını sürecinde dünyaca
ünlü yazarın “Şiddet Psikolojisi” kitabı ana gündemi oluşturdu.
Programda dünyaca ünlü yazara gelen ilk soru, kitapları 73 dile çevrilen tek Türk
yazarı olmasıyla ilgiliydi. Manaf, Bu sürecin nasıl geliştiğine ilişkin soruyu şöyle
yanıtladı: “Bilimsel araştırmalara göre dünyada neredeyse her birkaç ayda bir dil
kayboluyor. Kitaplarım en önemli dillere çevrildi ve çevrilmeye de devam ediyor.
Çünkü insanlar dünya genelinde bu kitaplara merak duyuyor ve kendileri başvuruyor,
lütfen bu dile de çevrilsin şeklinde. Kitaplar şu an 73 dile çevrildi, daha da çevriliyor
ve yakında bu sayı 80’e yaklaşacak.”
Dünyaca ünlü yazar, Covid-19 süreciyle daha da tırmanışa geçen şiddet olgusunun
kökeninde ne olduğuna ilişkin sorulan soruya ise Şiddet Psikolojisi kitabından yola
çıkarak şu şekilde yanıt verdi: “Şiddet psikolojisi, dünya çapında ilk kez Şiddet
Psikolojisi kitabıyla bu kadar detaylı ve derin bir şekilde incelenmiştir. Bu gezegende
7,6 milyar insan var ve istisnasız herkeste bu şiddet duygusu ve potansiyeli bulunuyor.
Kimse diyemez ki bende şiddet yok. Bu da normal. Çünkü bu şiddet eğilimi genetik
yapıdan geliyor. İnsan bünyesinde hayatta kalma dürtüsü var. Yoksa insan hayatta
kalamaz. Bu dürtü sizde savunma mekanizması oluşturuyor. Biri size saldırınca doğal
olarak kendinizi koruyorsunuz. Bu kendini korumada pasif şiddet ve aktif şiddet olmak
üzere iki tür şiddet olabilir. Savunma durumunda pasif şiddet en güzeli. İnsan
soğukkanlı kalmalı ve ne kadar soğukkanlı kalırsa, şiddeti o kadar kontrol altında
tutabilir. Kendini savunmak için herkeste şiddet potansiyeli var. Ama o kontrolden
çıkınca, o şiddete kızgınlık, öfke, bencil istekler ve beklentiler eklenince insan
saldırıyor. İçinde bulunduğumuz süreçte herkes evde, kişiler kapalı alanda 5-6 gün
kalınca birbirine kızma, gıcık olma durumu ortaya çıkıyor. Gereksiz şeyler sinirleri
geriyor, bir de buna kızgınlık ve öfke eklenince insan saldırmaya başlıyor. Karşı taraf
ise doğal olarak kendisini savunmaya başlıyor. İki tarafta da şiddet var. Sonra o şiddet
tırmanıyor ve artık kişilerin tutumuna ve psikolojik dinamiklerine göre şiddet daha da
artıyor. Salgın devam ederse şiddet daha da artacak.”
Programda, şiddeti nasıl önleyebiliriz? sorusuna ilişkin olarak ise dünyaca ünlü yazar
Akif Manaf şunları söyledi: “Burada en önemli unsur farkındalık. Farkındalık güneşi
doğunca şiddet karanlığı kaybolacak. O yüzden insan şiddetle baş etmek için ilk
önce kendisi şiddetin farkına varmalı. Görüyorsun ki içinde o var. Göz ardı etme. İnkâr
tam tersi şiddeti daha da tetikler. Farkına varınca neredeyse yarı yarıya olayı çözmüş
oluyorsunuz. Kitapta belirli ipuçları ve yöntemler var. Kitapta sadece şiddet
anlatılmıyor, aynı zamanda kişinin şiddeti nasıl önleyeceği, nasıl soğukkanlı kalacağı,
nasıl kendisini savunabileceği anlatılıyor. Gerçekten de insan kitapta verilen
tekniklerle soğukkanlı kalırsa, şiddetle hem kendisine hem de başkasına zarar vermez.
Bu arada da şiddet enerjisini de dönüştürebilir. Şiddet enerjisi çok güçlü bir enerji.
Örneğin anne çocuğunu savunurken, karşıdaki insanı öldürebilir. Çocuğuna bir şey
olmasın diye her şeyi yapar. İşte o enerjiyi dönüştürüp, yaratıcılık ve verimlilik gibi
başka alanlarda kullanabiliriz. O yüzden ilk olarak şiddetin farkına varmak, ikinci
olarak o enerjiyi dönüştürmek, yani saldırarak boşuna harcamamak çok önemli. İşte
şiddete karşı önlemler bunlardır: Farkındalık ve dönüştürmek.”
Dünyaca ünlü yazar, şiddet tırmanmaya başladığında, hemen o an yapabileceğimiz bir
şey önerir misiniz? sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Diyelim ki şiddet kontrolden
çıkıyor. Beklentiler karşılanmayınca kişi saldırmaya başlıyor. Çoğu zaman önce
kızgınlık geliyor. Genellikle eşler arasındaki kavgada, örneğin kişi yemeği
beğenmiyor, kızıyor. Kızınca da, bu nedir diyerek yemeği atabilir. Orada kişiyi
durduran şey nefes olacak. Herkesin elinin altında nefes var. Kişi, derin bir nefes
alacak, verecek ve kendini görecek o an. İnsan öfkelenince çoğu zaman sığ nefesler
almaya başlıyor ve derin nefes ihtiyacı duyuyor. Zaten böyle bir ihtiyaç var. Nefes alıp
vermeyi bilinçli yaparak, farkında olarak artık bir yatışma ve farkındalık yükselişi
olacak. Görecek ki aslında şiddete gerek yok. Şiddetin anlamsızlığını idrak edecek.
Derin nefes düşünceleri aktifleştiriyor ve kişi hemen düşünüyor ki bu şiddete gerek var
mı? Şiddete ihtiyacı olmadığını görüyor. Şiddet ne için verilmiş? Sana saldırılınca
kendini savunursun. Ama şiddete ihtiyaç yoksa sen enerjini boşuna harcamıyorsun.
Buradaki olay: bilgelik, farkındalık ve bu nefes sayesinde o bilgeliği tetiklemek.”
Dünyaca ünlü yazar Şiddet Psikolojisi kitabının Covid-19’un yarattığı şiddeti aşmak
için bir başucu kitabı olduğunu vurgulayarak, bu süreçte şiddete son vermek isteyen
herkesin bu kitabı okuyarak şiddetten özgürleşebileceğinin altını çizdi.