AHA.Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Muharrem ayı ve Kerbelâ mesajında, Kerbelâ’nın Hz. Hüseyin’in ideali olan vahdet ve kardeşlik bilinci içerisinde Müslümanların birbirine daha çok kenetlenmesini, fitne ve fesadı körüklemek için çalışan şer odaklarına karşı daima uyanık olmasını telkin ettiğini kaydetti
Hicri 61 yılında gerçekleşen Kerbelâ hadisesi, mezhebi, meşrebi, kültürü, coğrafyası, ırkı ve ideolojisi ne olursa olsun Allah’a ve resulüne iman eden, Ehl-i beyt’e muhabbet besleyen her bir Müslümanın ortak acısıdır. Savunduğu yüce değerler uğruna Kerbelâ’da şehit düşen Hz. Hüseyin ve yanındakiler, bu hüznü yüreklerinde hisseden müminler tarafından hayırla anılırken, ona ve onunla beraber olanlara bu zulmü reva görenler, vicdanlarda mahkûm edilmektedir.
Hz. Hüseyin, İslam’ın yolunda güzel bir hayatın, yüce bir ahlakın, asil ve onurlu bir duruşun mümtaz temsilcisidir. Esasen onun gayesi ve ideali, hayatında, ahlakında ve şehadetinde belirgindir. Nitekim o, toplumu ifsada sürükleyen her türlü yanlış düşünce ve inancın karşısında yer almış, ümmet ve kardeşlik bilincinin ihyası için çalışmıştır. Hak, hukuk ve adaleti hâkim kılma gayesiyle zulmün ve haksızlığın karşısına dikilmiş ve bu uğurda canını feda etmiştir.
Bu itibarla Hz. Hüseyni sevmek, onu anlamaktan; onun yolunu takip etmek de ideallerini benimsemekten geçmektedir. Bugün bizlere düşen en büyük görev, yüreklerimizi dağlayan bu elim hadiseyi sebep ve sonuçları ile doğru okumak, ümmetin bugünü ve istikbali için gereken dersleri çıkarmaktır.
Nitekim Kerbelâ’yı anmak, sıradan bir matem hadisesi değil, Hz. Hüseyin’in uğruna canını feda ettiği değerlerin, hak, hukuk, adalet ve merhametin, zulme ve zalimlere karşı müdafaasını yapmaktır.
Diğer yandan İslam tarihinin en büyük acılarından biri olan Kerbelâ, bizlere hayati sorumluluklarımızı da hatırlatmaktadır. Gönül kapılarımızı birbirimize ardına kadar açmak, her türlü kutuplaşmayı bir tarafa bırakmak, kardeşlik ahdimizi yenilemek, Hz. Hüseyin’in ideali olan vahdet ve kardeşlik bilinci içerisinde birbirimize daha çok kenetlenmek gibi ulvi bir sorumluluğu omuzlarımıza yüklemektedir. Fitne ve fesadı körüklemek için çalışan şer odaklarına karşı daima uyanık olmayı telkin etmektedir.
Dolayısıyla bizler, zamanın savrulmaları karşısında duygu, düşünce, söz ve davranışlarımızla birliğimizi ve beraberliğimizi pekiştirmenin gayreti içerisinde olmalıyız. Bizleri bir arada tutan kardeşliğimize ve muhabbetimize halel getirecek her türlü söylem ve eylemden uzak durmalıyız. Yeni Kerbelâların yaşanmasına, yeni acıların yüreklerimizi yakmasına fırsat vermemeliyiz.
Bu vesileyle başta seyyidü’ş-şühedâ Hz. Hüseyin ve Kerbelâ mazlumları olmak üzere Bedir’den Malazgirt’e, Çanakkale’den Sakarya’ya, İstiklal Mücadelesi’nden 15 Temmuz’a ve günümüze kadar din, iman, vatan ve mukaddesat uğrunda feday-ı can eden bütün şehitlerimizi rahmet ve şükranla yâd ediyorum. Milletimizin ve tüm Müslümanların huzur, barış ve güven içerisinde bir hayat yaşamasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.