HABERMAX.Hafta sonu kahve keyfinize eşlik eden Akşam Cumartesi eki, her hafta hayatın bütün renkleri ile tüm yeniliklerden haberdar olmanızı sağlıyor. Bu hafta Akşam Cumartesi’de Usta oyuncu, Ali Demirtaş’ın sorularını yanıtladı.
OYUNCULUK BENİM İÇİN GÖKLERDE UÇMAK GİBİ
Özyağcılar oyunculuğun kendisindeki karşılığını, “Oyunculuk benim aşkım. Paraşütle atlamak, göklerde uçmak gibi bir şey. Bir karakteri seyirciye kabul ettirmek, o rolün renklerini kafamda bulmak, senaryonun içine yerleştirmek, senaryonun içine yerleşirken onun doğru bir şekilde aktarıldığını görmek yönetmen tarafından; tüm bunların hepsi benim için adrenalin kaynağı.” şeklinde açıklarken oyunculukta eğitimin önemini ise şöyle vurguladı: “Açıkçası ‘Ben bu işi biliyorum’ diye bir şey yok. Bir insan bir meslek edinmek istiyorsa, önce o mesleğin Türkiye’deki eğitim durumuna bakmalı. Ben de bu eğitim sürecini konservatuardan yana kullandım. Hatta hukuk fakültesinde okuyordum ikinci sınıfa kadar da gelmiştim ama içimde oyunculuk olduğu için bıraktım. Ailem de çok saygı duydu bu kararıma. Beni devamlı desteklediler. Daha konservatuardayken Yıldız Hoca’nın oyunlarında oynamaya başladım.”
SEKTÖRÜN EN BÜYÜK EKSİĞİ SAYGI
Özyağcılar sektöre dair de eleştirilerde bulundu. Usta oyuncu sektörün en büyük eksiğinin saygı olduğunu söyledi: “Saygı çok önemli, özellikle bizim meslekte. Ama bizim sektörde bunun eksik olduğunu düşünüyorum. Eskiden de bu eksiklik vardı ama biz onları yaşamadık. Mesleğin ustalarına saygıyı, oturup kalkmayı okulda ve tiyatrolarda ustaların yanında öğrendik. Saygı bir incelik… Bu teknolojik çağda, ne yazık ki yeni kuşaklar sadece klavye ve telefon başında olduğu sürece saygı çok zor. Çünkü saygı yaşanarak öğrenilen bir şey. Birilerinin anlatması lazım size…”
EN ACISINDAN EN TATLISINA KADAR ÇOK MUTLUYUM
Özyağcılar hayat ve oyunculuk yolculuğu hakkında ise şunları söyledi: “Evet çok mutluyum. En acısından en tatlısına kadar mutluyum. Şehir tiyatrolarına girdik, yeri geldi yevmiyeli oynadık, zaman zaman paralarımızı alamadık, kadroya giremedik, ihtilaller oldu, tiyatrodan kovulduk, 2-3 sene hiçbir iş yapamadık; ama tüm bunları ben mesleğim için yaşadım. Evet, parasız pulsuz kaldık, baba ocağına döndük, iş olunca geldik ama bunları gene olsa gene yaşarım çünkü işimi çok seviyorum. Çünkü benim yaptığım iş doğru bir iş. Ben insana, insanı anlatmaya çalışıyorum. Bu benim en büyük mutluluğum; tiyatrom, insanlar ve bütün canlılar… Bu nedenle hiçbir şeyden pişman değilim, gene bu hayata gelsem gene tıkır tıkır yaşarım.”