HABERMAX. Türk Halk Dansları Usta Öğreticisi ve Uzman Antrenör Aslı Çoban, yıllardır Anadolu’nun ritimlerine hayat veriyor. Sahnedeki zarafeti kadar, sahne arkasındaki özverisiyle de dikkat çeken Çoban, bireysel öğrencilerin ruhuna dokunarak dansı yalnızca bir gösteri değil, kültürel bir varoluş biçimi olarak görüyor. “Z kuşağı dansla kendini buluyor,” diyen Çoban, gençlerin bu alandaki ilgisinin her geçen gün arttığını söylüyor.

Dans kariyerine küçük yaşlarda halk oyunları ekiplerinde başlayan, yıllar içinde eğitimci kimliğiyle Türkiye’yi uluslararası festivallerde temsil eden Çoban, halk danslarının yalnızca figürlerden ibaret olmadığını, her hareketin ardında bir yaşam öyküsü taşıdığını şöyle anlatıyor:
“Zeybek oynarken bir efe gibi dimdik durursunuz, Bar oynarken parmaklarınızla dağlara tırmanırsınız. Bu danslar yalnızca hareket değil, o yörenin nabzıdır.”
Halk danslarının genç kuşaklara ulaşmasında doğru iletişimin önemine dikkat çeken Çoban, sosyal medyanın bu noktada etkili bir araç olduğunu belirtiyor:
“Reels videoları, YouTube gösterileri gençlerin ilgisini çekiyor. Sadece dans etmiyorlar, kendi benliklerini keşfediyorlar.”
Türkiye’nin dört bir yanındaki yöresel dansları çalıştığını belirten Çoban, her yörenin kendine has bir öyküsü olduğunu vurguluyor. Özellikle Artvin yöresi üzerine duygularını şu sözlerle ifade ediyor:
“Artvin horonları beni her zaman büyülemiştir. Doğasının zorluğu ve figürlerin keskinliği insanın ruhunu eğitiyor. Dağın yamacında yaşamanın, o göğüs kabartan gururunu hissediyorsunuz.”
Öğrencilerinin sahneye çıktıklarında bir dönüşüm yaşadığını gözlemlediğini söyleyen Çoban, halk danslarının ruhsal bir iyileşme aracı olduğunu savunuyor:
“Sosyal fobisi olan, içine kapanık çocuklar dansla değişti. Sahneye çıktıklarında gözleri parlıyordu. Dans, kelimelerle anlatılamayan duyguların beden diliyle ifadesidir.”
Halk danslarının dünya sahnesinde daha çok yer alması gerektiğini savunan Aslı Çoban, bu alanda uluslararası temsile ve dijitalleşmeye ihtiyaç olduğunu belirtiyor:
“Flamenko nasıl İspanya’nın simgesiyse, bizim Halayımız, Zeybeğimiz neden olmasın? Bu kapsamlı bir kültürel markalama gerektiriyor. Dans, sınır tanımayan bir dildir; kültürel diplomasinin en zarif ve en güçlü aracıdır.”
Aslı Çoban, halk danslarının yalnızca figür öğretmekten ibaret olmadığını vurgulayarak, bu geleneğin gençlere kimlik kazandıran, geçmişle bağ kurduran, şiddetten uzaklaştıran bir kültürel köprü olduğunu dile getiriyor:
“Dans, bir toplumun aynasıdır. Öğreten kişi, yalnızca şekil ezberletmez; ruhu besler, toplumu yeniden inşa eder.”