HABERMAX. DEVA Partisi İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Meclis’e sunulması beklenen 9. Yargı Paketi kapsamında öngörülen etki ajanlığı düzenlemesinin, ülke rejimini daha otoriter bir hale getireceğini belirtti. Yeneroğlu, “Türkiye’yi yeni bir otoriterleşme evresine sürükleyecek bu teklife tüm muhalefet olarak, hatta iktidar milletvekilleri dahil hepimiz karşı çıkmalıyız, iktidarın kanun teklifini meclise dahi getirmemesi gerekir.” ifadelerini kullandı.
Hukuk devletine dönme çağrısı yapan Yeneroğlu’nun açıklaması şöyle:
“Düzenlemeden Ak Partili vekillerin de haberi yok”
“Madde metni hazır olarak ortalıkta dolaşıyor. Vekillerin hazırlamadığı kesin. Düzenlemeden Ak Partili vekillerin de haberi yok. Bir yerlerde hazırlatılıp ‘at imza, çıkan savun’ denilen metinlerden birisi. Tek tip robot millet anlayışını savunan iktidarın öncelikle kendi milletvekillerini de nasıl robotlaştırdığına dair bir örnek bu uygulama. Hani sözde yeni sistem var ya, yeni sistemde sadece vekiller kanun teklifi hazırlayıp verecek lafları var ya, işte nasıl milletle alay ettiklerini milletimiz görsün.”
“Bu teklif, Türkiye’yi yeni bir otoriterleşme evresine sürükleyecek”
“Düzenleme ne mi içeriyor? Bu düzenlemeye göre, ‘devletin güvenliği’ ile ‘iç ve dış siyasal yararları’ aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları ya da talimatları doğrultusunda Türk vatandaşları ve Türk kurumları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıran kişiler hapis cezası ile cezalandırılacak. Ne sorun var bu metinde, değil mi? Casusluk elbette cezaya tabi olmalı. Bu tartışmasız, tabi konu bundan ibaret olsa…
Gerekçeyi incelediğimiz zaman kanunda, ‘Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk’ suçlarının zaten düzenlendiği ifade edilmektedir. Ancak iktidar mevcut düzenlemeyi, ‘Belge ve bilgi temini veya açıklanması dışında devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine olacak şekilde gerçekleştirilen diğer faaliyetler bakımından herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir’ diyerek yetersiz olduğunu belirtiyor. Yeni getirilecek maddeyle bu boşluk kapatılarak, madde başlığında da ifade edildiği gibi ‘diğer faaliyetler’ de kapsama alınmış olacakmış.”
“Peki ‘devletin iç ve dış siyasal yararları’nın ne olduğuna kim karar verecek?”
Karar Gazetesi yazarları Ahmet Taşgetiren’in köşe yazısına dikkat çeken Yeneroğlu:
“Bu kanun çıktı diyelim… Artık ekonomi kötü denebilir mi? Türk Lirası’nın değeri yerlerde sürünüyor denebilir mi? Adalet arayışı için AİHM’e gitmek, Türkiye’nin itibarı ile oynamak mıdır? Ülke kötü yönetiliyor dendiğinde etki ajanlığı mı yapılmış olur mu? İsrail ile ticareti eleştirmek, iktidarı eleştirmek midir yoksa Türkiye’yi kötülemek mi? Falanca toplum kesimine ayrımcılık yapıldığını söylemek örtülü casusluk mu sayılır?
Bu sorular, Sayın Taşgetiren’in soruları, çok haklı sorular. Devletin iç ve dış siyasal yararları kavramı kim tarafından ve hangi objektif kriterlere belirlenecek? Ayrıca kim hangi bakış açısıyla farklı düşeni yargılayacak?” dedi.
“İktidar, hukuk devleti iddiasından o kadar uzaklaştı ki, bu düzenleme ile neler yapabileceğini tahmin etmek mümkün”
“Belirtmek isterim ki gerçekten bir hukuk devleti olsak bu düzenlemeyi teknik düzeyde ele alıp eksikliklerin giderilmesine odaklanabilirdik. Ancak iktidar, hukuk devleti iddiasından o kadar uzaklaştı ki dezenformasyon yasasında olduğu gibi bu düzenleme ile de neler yapabileceğini az çok tahmin etmemek mümkün değil. Üstelik biz Türkiye olarak, bağımsız bir yargıya da sahip değiliz. İktidar istediği kararları yargıdan çıkartabiliyor. Yargı da zaten ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne de Anayasa Mahkemesi içtihatlarını dikkate alıyor.”
“İktidar, Putin Rusya’sını örnek almış”
Yeneroğlu, iktidarın yapacağı yeni düzenlemeyi son dönemde gittikçe otoriter bir rejim yanlısı olan Rusya’dan alındığını belirterek kavramların muğlak biçimde sınırsızlaştırılmasını eleştirdi:
“Bu kanun meclisten geçirildiği taktirde yapılabilecekleri şöyle göz önüne getirip ürkmemek mümkün değil. Öncelikle kanun teklifinde ‘devletin güvenliği’ kavramı, belirsiz bir biçimde genişletilip ‘devletin iç ve dış siyasal yararları’ kavramı ile olabildiğince sınırsızlaştırılıyor ve ‘Devletin Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk’ kapsamına alınıyor.”
“Elbette bu muğlak kavramlar, bilinçli bir tercihin sonucudur”
“Kanun teklifini hazırlayanlar bu belirsizliğin basında, sivil toplum camiasında ve toplumda yaratacağı endişenin farkındadırlar. Zaten istedikleri şey de tam olarak budur. Bu nedenle kullanılan bu muğlak kavramlar bilinçli bir tercihin sonucudur.”
“Amaç, suskunluk sarmalına mahkum ‘çekingen toplum’ inşası”
“İktidarın süregelen eleştirilere rağmen yumuşama ve hukuk devletine dönme çabasından uzak olduğunu belirten Yeneroğlu, halkı daha da baskılamayı amaçlayan yeni düzenlemenin tehlikelerini vurgulayarak, “Tahmin edebileceğiniz gibi Türk Ceza Kanunu’nda casusluk ile ilgili düzenlemeler zaten var. Casusluk suçunu oluşturan fiiller de madde metninde somut olarak tanımlanmış bulunmakta. Yeni getirilecek düzenlemede ise suçun unsurları ve kapsamı tamamen soyut ve öngörülemez şekilde tanımlanmış. Zaten ‘Diğer faaliyetler’ madde başlığı bile sınırsız hedefi ve keyfiliği gösteriyor. Bu kanun teklifiyle amaçlanan şey, toplumda endişe ve korku yaratarak kimsenin konuşamadığı, gazetecilerin haber yapmaktan korktuğu, insanların araştırma yapmaktan çekindiği bir toplum oluşturmaktır.” ifadelerini kullandı.
“Peki bu kanun yürürlüğe girerse ne olacak?”
“İktidarın talepleri doğrultusunda birçok akademik araştırma ve insan hakları raporu rahatlıkla casusluk faaliyeti olarak değerlendirilebilecektir. Gazeteciler, sivil toplum temsilcileri, insan hakları aktivistleri ve araştırmacılar kolaylıkla etki ajanı olarak cezaevine gönderilebilecektir. İktidarın İsrail ile ticareti kesmesini talep etmek etki ajanlığı olacaktır. Yani temel haklarından istifade edenler ‘etki ajanı’ diye cezaevine girecektir.
Ülkede bulunan insan hakları kuruluşları yanında yabancı gazetecilerin veya vakıfların faaliyetlerini sürdürmesi de imkânsız olacak çünkü iktidar diyecek ki ‘Bu insan hakları raporu devletin siyasal yararları aleyhine’ ve ‘Şu devletin veya organizasyonun çıkarlarına hizmet ediyor.’ İstediğiniz insan hakları raporunu bu kapsama alabilirsiniz. İstediğiniz sosyolojik analizi bu şekilde değerlendirebilirsiniz.”
“Kamuda Tasarruf Paketi bu haliyle çok yetersiz”
Yeneroğlu ayrıca kamuda tasarruf paketi hakkında iktidarı eleştirerek sözlerine şöyle devam etti:
“DEVA Partisi olarak kamuda tasarrufa gidilmesi önemli ancak çok yetersiz. Pakette; Esas kara delik olan Kamu Özel İşbirliği projeleriyle ilgili bir adım yok. İsraf ve yolsuzluğun esas kaynağı olan kamu ihale yasasıyla ilgili adım yok. Siyasi etik yasasına ilişkin bir plan yok. Varlık Fonu gibi paralel Hazine uygulamalarına son vermekle ilgili bir adım yok. Anayasa’ya ve Meclis’in bütçe hakkına aykırı olan Cumhurbaşkanı’na çok yüksek tutarda ödenek ekleme yetkisinin iptaline ilişkin bir adım yok. Sayıştay denetiminden kaçınma, ihale yasasından muafiyet gibi kötü alışkanlıklara derhal ve net biçimde son vermeyle ilgili bir adım yok. Özel hesap, özel ödenek, fon gibi denetimsiz ya da şeffaf olmayan yollarla harcama yapma uygulamasına son vermeyle ilgili bir adım yok. Mali Kural uygulamasını hayata geçirmeye ilişkin bir adım yok. Cumhurbaşkanlığındaki uçak saltanatına son vermeyle ilgili adım yok. Saray, köşk saltanatına son vermeyle ilgili adım yok. Elde edilecek tasarruf tutarına ilişkin bir hesaplama yok ne yazık ki. Bu durumda hangi tedbir alınsa sonuç yetersiz olacaktır.”