HABERMAX. Türkiye Komünist Partisi (TKP), NATO zirvesi öncesi çekilen ve “aile fotoğrafı” olarak basına servis edilen fotoğrafa ilişkin bir açıklama yayınladı. NATO’nun kaybolan itibarının, bazı üye ülkelerin NATO üyesi değilmiş gibi davranmasına neden olduğuna değinilen açıklamada NATO’nun bir savaş örgütü olduğu vurgusu yapılıyor.
NATO AİLESİNİ DAĞITACAK İŞÇİ SINIFINA SELAM!
Bir aile fotoğrafına daha şahit oluyoruz şu günlerde.
Her yıl gerçekleşen zirve toplantıları öncesi çektirilen klasik fotoğrafa bu ismi veriyor NATO ve ‘aile fotoğrafı’ şeklinde servis ediyor dünya basınına.
Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir derler ya! NATO itibarını kaybettikçe üye ülkelerin bazıları sanki bu topluluğun bir parçası değilmiş gibi davranıyor. Fakat biz biliyoruz ki onlar aynen fotoğraftaki gibi tek bir ailenin üyeleri. İçten içe birbirlerinin kuyusunu kazsalar da, düşeni bir lokmada çiğ çiğ yiyecek olsalar da, aralarında ölen olursa leşine hep beraber üşüşecek olsalar da bu uluslararası topluluğun gözetmek zorunda olduğu ortak çıkarları ve yeri geldiğinde hepsini ip gibi sıraya dizen ortak korkuları var.
NATO’nun her şeyden önce bir uluslararası sermaye örgütü olduğunu bu günlerde yeniden hatırlamak gerekiyor. Bu örgüt kapitalizmin işleyiş mantığına uygun olarak sermaye sınıfının kendi iç çatışmalarında çeşitli roller üstlense de esas olarak dünya çapında sömürü düzeninin bekçiliğini sürdürüyor. Dolayısıyla kendi içlerindeki bütün iki yüzlülüğe, arkadan iş çevirmelere, birbirlerinin kuyusunu kazmalara rağmen NATO büyük bir sermaye ailesidir ve O’na karakterini veren asıl özelliği de işte bu.
Washington’daki zirvenin ana eksenini oluşturan Ukrayna Savaşı’nda amaçları Ukrayna’ya kaybetmeyeceği kadar destek verip savaşın en uzun süreye yayılmasını sağlamak. Yani NATO’nun Ukrayna’daki çıkarı bitmeyen savaşta. Yalnızca Ukrayna’da değil, bir yol kazasına uğranmadığı sürece dünyanın her köşesinde devamlı savaş halinde olunması NATO’ya yarıyor. NATO içinde ‘çatlak’ diye tabir edilen sesler de bu bağlamda değerlendirilmeli, bu strateji ile ne kadar uyumlu oldukları gözden kaçırılmamalıdır. Kandan beslenen NATO’nun stratejisinde savaşların taraflar açısından sürdürülebilir ve kalıcı olması ön plandadır.
NATO’nun hedefinin barış ya da Ukrayna zaferi olmadığını, uzun sürelere yayılıp sonuçlanmayan süreklileşmiş bir savaş istediklerini ve Erdoğan’ın da NATO’nun bu stratejisi doğrultusunda en kilit aktörlerden biri olarak, en özel misyonları yerine getirmekte ve riyakarlığın kitabını yazmakta olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.
NATO’nun yalnızca bir askeri örgüt olmadığını ve bu yüzden de askeri olarak yenilemeyeceğini daha önce de ifade etmiştik. Bugün Sovyetler Birliği mirasının her anlamda yağmalanmasına ve kamu mallarının gasp edilmesine dayanan Rus kapitalizminin gayrimeşru NATO ile savaştığı için meşru görülmesi söz konusu olamaz. NATO’nun ayağını bastığı zemine yani sermaye egemenliğine karşı olmadan askeri cephede verilen mücadele NATO’yu geriletmez; kanla beslenen örgütün ömrünü uzatır.
NATO’nun temel motivasyonunun batılı değerler, demokrasi, insan hakları, barış veya özgürlükler olmadığını zaten söylemeye bile gerek yok! Bunlar yalnızca her yıl gerçekleşen bu zirvelerde, süslü resepsiyon kürsülerinde dile getiriliyor. Bunlara kimse inanmıyor. Ama halkımıza NATO bir zorunluluk olarak dayatılmaya ve reel politik gereklilik olarak sunulmaya devam ediyor. Onlar adına başka bir yol yok. Onlar bir aile ve öyle ya da böyle itibarsız da olsa ailelerine sahip çıkacaklar.
Ama biz de bir aileyiz. Bu uluslararası sermaye örgütüne karşı sonuca ulaşacak gerçek bir mücadelenin sahipleri ancak yine dünya ölçeğindeki işçi sınıfı olacaktır. Bekçisi oldukları bu düzeni temelden yıkacak, dünyanın daha fazla kan kaybetmesine izin vermeyeceğiz.
Kahrolsun sermaye örgütü NATO!
Yaşasın enternasyonal işçi sınıfı mücadelesi!