TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, soL TV Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Kazbek’in sunduğu “Komünist Bakış” programına katıldı. Okuyan, “Türkiye neden bu hale geldi? Kim bu Cumhuriyet düşmanları?” sorularını yanıtladı.
Marksistlerin tarihe bütünlük içerisinde yaklaştığını hatırlatan Okuyan, cumhuriyetin kuruluşunu “tarihin çarklarının ileriye doğru döndüğü önemli bir dönem” olarak tanımladı:
“Cumhuriyetin kuruluşu ve onun öncesindeki Milli Mücadele, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na baktığımız zaman, öncesi ve sonrasıyla değerlendirdiğimizde orada çok önemli bir dönüşüm var. Geleneksel deyimle tarihin çarklarının ileriye doğru döndüğü, hızlandırıldığı bir dönem var. Türkiye’de cumhuriyet fikri dahil olmak üzere önemli dönüşümler ve reformlar tam olarak o dönemde başlamadı. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde toplumda ciddi bir arayış vardı. Başarılı, başarısız kimi dönüşümler gerçekleşti. Bunlardan en önemlisi 1908’de Jön Türklerin, İttihat Terakki’nin iktidara geldiği dönemdi. Başarısız oldular ama sonra cumhuriyet ile taçlanan bir Milli Mücadele dönemi gelişti.”
Geriye doğru gidiş, sınıfsal bir karakter taşıyor’
“Bir takım kötü iktidarlar cumhuriyeti dejenere ettiler, cumhuriyet karşıtı eylemlerde bulundular” değerlendirmesinin tek başına doğru olmadığını belirten Kemal Okuyan, “Öykünün yarısı doğru, gerçekten de zaman içerisinde siyasi iktidarlar cumhuriyete sistematik olarak saldırdılar bu doğru. Ama öte yandan da şunu bilmemiz gerekiyor bu yaşadığımız dönüşüm, yani geriye doğru gidiş, sınıfsal bir karakter taşıyor ve onun kökleri de cumhuriyetin kuruluş döneminde var. Bu ne alaka, cumhuriyetin kuruluşu kendi içinde bir olumsuzluğu mu barındırıyor, denebilir ama dedim ya biz Marksistiz. Tarihe baktığımız zaman biz her şeyi sınıfsal gözle görürüz” dedi.
“Türkiye’de cumhuriyetle taçlanan ve bizim sahip çıktığımız devrim bir burjuva karakter taşıyordu” diyen Okuyan, o dönemde burjuvazinin zayıf olmasına rağmen ideolojik içeriğiyle, temelleriyle ve Türkiye’yi dönüştürürken sınıfsal bakışıyla 1920’lerde yaşanan büyük dönüşümün burjuva devrimi olduğunun altını çizdi. Adım adım Türkiye’de kapitalist sınıfın güçlendiğini söyleyen TKP Genel Sekreteri, “1920’lerde Türkiye, kapitalizminin az gelişmişliğinden çekiyordu. Dolayısıyla kapitalizmin önünü açan bir şey devrimci ilerici bir karakter taşıyordu ama bir noktaya geldikten sonra zaten kendi karşıtını ya da cumhuriyet devrimleriyle yaşadığımız devrimci dönüşümün antitezini de kendi içerisinden çıkarttı” şeklinde konuştu.
Okuyan şunları söyledi:
“Dolayısıyla biz TKP olarak ‘Tüm bunlar Adnan Menderes yüzünden oldu’ diyemeyiz, ya da kimi Kemalist çevreler gibi İsmet İnönü’yü sorumlu tutamayız. Elbette kıyaslanamazlar Mustafa Kemal bir devrimciydi ama öte yandan da bilmemiz gerekiyor Türkiye’de cumhuriyetin temelleri bir günde sarsılmaya başlamadı. Ortada bir sınıf vardı ve o sınıf güçlendikçe dönüp baktılar ve cumhuriyetin kazanımlarının bir bölümüne ihtiyaç duymadıklarını gördüler ve sonra adım adım devam ettiler. Şu anda geldiğimiz noktada Türkiye kapitalizminin cumhuriyete ihtiyacı yok.”
Türkiye’deki kapitalist sınıfın ve onlara hizmet eden siyasetçilerin laiklik karşıtlarının önünü açtığını vurgulayan Kemal Okuyan, “Başka bir şey daha yapıldı, cumhuriyet eninde sonunda bir bağımsızlık savaşıdır. Ama ne oldu; NATO’ya girdik, emperyalist ülkelerle işbirliği, stratejik ortaklık ya da komünizmle mücadele adı altında, Türkiye Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, İngiltere gibi başat emperyalist ülkelerin oyun alanına girdi. Bağımsızlık diye bir şey de bırakmadılar. Bu ülkeler Türkiye’nin siyasetine müdahale ettiler, ekonomisine müdahale ettiler, kültürüne müdahale ettiler, her şeyine müdahale ettiler etmeye de devam ediyorlar” dedi.
‘Patronların laikliğe de bağımsızlığa da ihtiyaçları yok’
TKP Genel Sekreteri şöyle konuştu:
“Bunların kaynağında Türkiye’deki kapitalist sınıfın ihtiyaçları ve çıkarları yatıyor. Laikliğe de ihtiyaçları yok bugünkü patronların, bağımsızlığa da. Onlar çok uluslu tekeller, sermaye ihraç ediyorlar, Türkiye’ye sermaye geliyor. Dolayısıyla baktığımız zaman cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik açıdan son derece zayıf olan bir kapitalist sınıf güçlendi, güçlendi sonra da ülkeyi benzettiler.
Bu durum elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu önemsizleştiremez, üzerine gölge düşüremez. Türkiye’de cumhuriyet karşıtı güçlerin palazlanmasının, Türkiye’de yobazların marifeti olduğuna dair bir kanaat var ama bu doğru değil. Cumhuriyet’in bu hale gelmesinin sorumlusu adlı adınca büyük sermayedir.”
Kemal Okuyan “Cumhuriyetin kendisi de bir devletleştirmeye ihtiyaç duyuyor diyebilir miyiz” sorusunu yanıtlarken, AKP dönemindeki özelleştirme furyasına dikkat çekti. Devlete ait işletme neredeyse kalmadığını söyleyen Okuyan, “Sadece işletmeler değil, zihniyet, kamusal alan her şey özelleştirilmiş durumda” dedi.
Cumhuriyet fikrinin özel sektörle beraber yaşayamayacağını ifade eden Okuyan yeni bir cumhuriyetin kurulması gerektiğini vurguladı, “Çünkü cumhuriyet halk iradesidir, cumhuriyetin tanımında eşitlik vardır. Özel sektörün olduğu yerde ne halk olur ne emekçiler olur ne eşitlik olur. Dolayısıyla yeni bir şey gerekiyor” ifadesini kullandı.
‘Laikliğin ayaklar altına alınmasına bizzat Türkiye’de sermaye sınıfı neden oldu’
Devletçi ekonomiyi savunduklarını söyleyen TKP Genel Sekreteri devletçiliğin, emekçi halkın bütün değerlerin sahibi olduğu bir ekonomi modeli olduğunu hatırlattı.
Türkiye toplumunun, dokunulmayan bir başka yapıyla karşı karşıya geldiğini ifade eden Okuyan, siyaset alanının dışına çıkartılsa da tarikatların varlıkların hep sürdürdüğünü dile getirdi.
“Aşiret yapısına dokunulmadı, dolayısıyla iki zıt kutup yan yana yaşadılar ama unutulan bir şey var bunlar barış içerisinde yaşayamaz” diye konuştu.
1960’larda, toplumdaki uyanışın çok gözle görülür hale geldiğini işçi hareketi ve gençlik hareketini örnek göstererek belirten Kemal Okuyan, devamında yaşananları şöyle özetledi:
“Buna müdahale etmek için toplumda zaten hazır olan bir olguyu, siyasete alanına taşımaya karar verdiler: siyasal islam. Bu kararda Türkiye sermaye sınıfının imzası; NATO’nun, ABD, Almanya gibi ülkelerin parmağı vardır.
Bir yandan milliyetçiler bir yandan islamcılar beraber Türkiye işçi sınıfı hareketi ve Türkiye’deki devrimci gençlik hareketine dönük bir müdahale başlattılar. Aynı anda Türkiye’de laiklik karşıtı adımlar da atıldı. Çünkü laikliğin bir sürü boyutu var, en önemli boyutu eğitim. İnsanlar çağdaş bir eğitime yaklaşıldığında uyanmaya başlar, bunu istemiyorlar.
TÜSİAD Cumhuriyet açıklaması yapmış, eğitim sistemine odaklanıyorlar. Onların ihtiyacı eğitilmiş iş gücü, çünkü düzgün eğitim verilsin ki kendilerine uzman, teknik eleman gelsin istiyorlar. Bir yandan da toplum uyanmasın istiyorlar. Laikliğin ayaklar altına alınmasına bizzat Türkiye’de sermaye sınıfı neden oldu. Bugün baktığımız zaman, cumhuriyet, kuruluş hedefleriyle alakasız bir tabloyla ile karşı karşıya. Sonuçta Türkiye’de ne bu anlamda bir bağımsızlıktan, ne halk iradesinden ne de laiklikten söz edebiliriz.”
‘Yüzde 1’lik kesim ülke zenginliklerinin yüzde 40’ına sahip’
Sermaye sınıfı adına bu düzenin bekçiliğini yapanların, siyasal islamcıların, kendisine milliyetçiyim diyenlerin yarattıklarının cumhuriyet ile bir alakası olmadığını belirten Okuyan, şunları söyledi:
“Türkiye, yüzde 1’lik bir kesimin ülke zenginliklerinin yüzde 40’ına sahip olduğu bir ülkedir. Bu manyaklıktır, alçaklıktır, büyük bir soygundur, büyük bir haksızlıktır. Bu aptallık üzerine kurulan bir düzenin hiçbir meşruiyeti yoktur ve Türkiye gelir adaletsizliğinde epey üst sıralara tırmanmış durumda. Avrupa’da birinciyiz zaten ama Afrika’daki birçok ülkeyi de geçtik. Dünyanın her ülkesinde belki birkaç istisna vardır hâlâ ama anormal zenginleşiyorlar. Türkiye gelir adaletsizliğinde her yıl daha yukarılara çıkıyor zirveye doğru gidiyor bu dehşet verici bir şey. Türkiye bir yandan zenginleşiyor ama yoksulu da hızla yoksullaşıyor.”
Orta Doğu’da yeni bir dizayn denemesi gerçekleşir mi?
BRICS’le ilgili de değerlendirme yapan TKP Genel Sekreteri, iç çelişkiler yüzünden BRICS’e tam üyelik gündeminin ertelendiğini söyledi. BRICS’in içerisinde ciddi gerilimler olduğuna işaret eden Okuyan, “Türkiye’nin üyeliğini kimsenin istemediği düşüncesindeyim. Ayrıca BRICS henüz daha nereye evrileceği tam olarak belli olmayan bir şey” dedi.
Okuyan “Orta Doğu’da yeni bir dizayn denemesi gerçekleşme olasılığı var ama becerebilir mi?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Lübnan’daki Hizbullah’ın direnişinin bastırılması gerekiyor ama İsrail havadan istediği gibi bombalıyor ama Hizbullah da İsrail’e zarar vermeye başladı. İsrail karada ilerleyemiyor o yüzden de, gelişmeleri görmemiz gerekiyor.
Öte yandan bugün Netanyahu’nun açıklamaları gösteriyor ki ciddi bir şekilde kapalı kapılar ardında bir hazırlık yapılıyor, gerçekten çok tehlikeli. Mesele bu aşamada BRICS ile ABD emperyalizmi ya da NATO arasında bir ilişkiden ziyade, çok karmaşık bir mücadele var. Dediğim gibi BRICS’te bir bütünlükten söz etmemiz imkansız şu haliyle ve İsrail’in karşısında Güney Afrika falan biraz pozisyon alıyor ama baktığımız zaman BRISC’in resmi politikası yok. O yüzden de önümüzdeki döneme bakmamız gerekiyor.”