HABERMAX. Gökhan Kazbek’in sorularını yanıtlayan Okuyan, “CHP nereye gidiyor? Sosyal demokrasi gerçekte nedir? CHP misyonuna İmamoğlu mu, Kılıçdaroğlu mu, Özel mi, Yavaş mı daha çok uyuyor? CHP’nin yurtdışı örgütlerini MİT’e denetlettirme kararı ne anlama geliyor? Türkiye solu CHP’den ne bekliyor? CHP iktidar olabilir mi?” sorularını yanıtladı.
CHP’nin özel bir konumu olduğunu, kurucu parti olmasının önemini vurgulayan Okuyan, o dönemki partinin yapı itibariyle bir burjuva devriminin özelliklerini taşıdığına dikkat çekti. Partinin devrime doğduğuna, sosyal demokrat parti olmadığına, sol-sağ ayrımına oturmadığına işaret eden Okuyan, “Devlet partisiydi, kurulu düzenin partisiydi. Bir yandan geriye dönük adımlar da atıldı. Sonra 65’te gümbür gümbür gelen sol hareketle beraber CHP düzenin ihtiyacını karşılamaya yönelik bir hale getirildi” dedi. Bülent Ecevit’in “Ortanın solu” tanımlamasını hatırlatan Kemal Okuyan, 60’lı yolların ortasında kontrolsüz sol yükselişin önüne geçilmek istendiğini vurguladı.
Ecevit dönemi söylemlerinin toplumdaki büyük heyecanın kontrolden çıkmasını engellemeye yönelik olduğunu bunun da açıkça anti-komünist ifadelerle yapıldığını belirten Okuyan “Toplumsal uyanış bir yere kanalize edilmek istendi ve bu başarıldı. O uyanış 77 seçimlerinde bloke edildi. Düzen değişikliği talebi vardı” diye konuştu.
‘Gerçek sosyal demokrasinin özü karşı devrimdir’
Ecevit’in başbakanlık dönemlerinde ülkenin aydınlığa çıkıp çıkmadığının sorgulanması gerektiğini anlatan Okuyan,”AKP 22 yıldır iktidarda, bugünkü düzenin en önemli partisi hâlâ CHP. Ecevit, ‘Biz olmasak bu sistem çöker’ demişti. CHP olmasa kapitalizm gerçekten çöker. Bırakalım çöksün, neden uğraşıyoruz?” ifadelerini kullandı.
Sosyal demokrasinin devrimci bir mecrayı temsil etmemesiyle birlikte, uluslararası işçi hareketlerinin bu isimli partileri terk ettiğine dikkat çeken Okuyan, sosyal demokrat partilerin böylelikle adım adım düzenin temsilcileri haline geldiğini söyledi. Komünistlerle sosyal demokratların Almanya’da ayrıştığı dönemde kapitalizmin işçi sınıfı tarafından ortadan kaldırılmasının sosyal demokrasi tarafından engellendiğini hatırlattı. Okuyan, “1920’lerde Alman devrimini boğdular. Gerçek sosyal demokrasi budur, özü karşı devrimdir” dedi.
NATO kampına girişte, savaşlarda sosyal demokrasinin imzası olduğunun altını çizen TKP Genel Sekreteri, “Tarihlerinde işçi sınıfının, devrimcilerin, savaşlarda Ölenlerin kanı var” diye konuştu.
‘CHP her seferinde AKP’ye can simidi oldu’
Türkiye’de “gerçek bir sosyal demokrat” parti aramanın çıkar yol olmadığını söyleyen Okuyan, sosyal demokrat partilerin varlık sebebinin sosyalizm karşıtlığı olduğunu dile getirdi. “Devrim fikriyle işçi sınıfı arasına giren sosyal demokrasi halkı aldatmaktan başka işlevi olmayan, aşırı sağın güçlenmesine neden olan yapılardır. İyi tarafı nedir sorusuna yanıt veremem” dedi.
“CHP, AKP’yi tamamlıyor” diyen Okuyan, CHP’nin en kritik anlarda AKP’ye destek olduğunu söyledi. Ülkede toplumun “yarın halledeceğiz bu işi” beklentisi ve seçimlerle oyalandığını belirten Kemal Okuyan şöyle konuştu:
“AKP’nin meşruluğu, iktidara geldiği anda itibaren sorgulanıyordu. CHP bu meşruluk kaygısından korkup yardım etti. Çünkü büyük bir meşrutiyet krizi kapıdaydı. AKP’nin toplumda inandırıcılığı azaldığı anda imdada CHP yetişti.
Kılıçdaroğlu 2016’daki Fethullahçı darbe girişiminin hemen ardından Yenikapı’da çıktı ‘uzlaşı’ dedi. Şimdi Özel’e ‘normalleşme’ dedi diye kızıyor. Yani CHP her seferinde AKP’ye can simidi oldu. Amaçları bu sistemin krize girmemesi. Bunun için her şeyi yaparlar.”
Özel’in MİT açıklaması: ‘Belli ki korkmuşlar’
Devrim ve sosyalizm fikrinin ülkede yayılmaya devam ettiğine dikkat çeken Okuyan, CHP’nin kendisini sağcılaştırarak toplumu sağcılaştırdığını ve sağı meşrulaştırdığını kaydetti. CHP’nin “işi bitmiş” pek çok sağcıyı sırtında taşıdığına dikkat çeken Kemal Okuyan,” yumuşama”nın asıl buralarda başladığını vurguladı. “Bu politikalar sorunlu ve Türkiye’yi karanlığa ittiriyor” dedi.
TKP Genel Sekreteri, Özgür Özel’in CHP’nin yurtdışı örgütlerini MİT’e denetlettirme kararını da yorumladı. MİT’in “bilgi verdiği” toplantının ardından bu açıklamanın yapılmasına dikkat çeken Okuyan, “Özgür Özel belli ki korkmuş. Korkmuşlar. İbrahim Kalın’ın anlattıkları belli ki korkutmuş” diye konuştu.
‘CHP sistemin uzun vadeli taşıyıcısı olamaz’
CHP’de çok fazla “figür”ün ortaya çıkmasını yerel yönetimlerin fazla önemsenmesine bağlayan, bunun arkasında da büyük parasal ilişkilerin olduğuna işaret eden Kemal Okuyan, “Ne farklılıkları olduğunu bilmediğimiz kişisel örgütlenmeler var. CHP’de herkesin yavaş yavaş kendi medyası oluşuyor. Bu partisiz, ilkesiz siyasetin yansıması” dedi.
TKP Genel Sekreteri Okuyan, “CHP iktidar olabilir mi?” sorusunuysa şöyle yanıtladı:
“Hazır etmeye çalıştılar. Ama şu anda bakınca CHP iktidar olamaz. Tabii öngörülmedik bir gelişme olabilir ama CHP iktidara gelse de bu geçiçi olur.
CHP’nin sömürüye, NATO’ya, laikliğin yok edilmesine itirazı yok aslında. Ancak sistemin uzun vadeli taşıyıcısı olamaz. Muhalefette daha işlevli. Ayrıca çok dağınıklar. Çok parçalılık ve kulis hakim. Üstelik yurtdışı örgütleri için MİT’ten yardım isteyen bir parti de iktidar olamaz. Bir siyasi parti bu duruma düşmez.”
CHP’nin bugünkü düzen içerisinde iyileştirmeleri gündeme getirdiğini söyleyen Okuyan, “sermayenin musluklarının kısılmadan emekçi halka pay verilemeyeceğini” hatırlattı.
‘Kadın mücadelesinin sağlıklı bir doğrultuda gelişmesini sağlamalıyız’
Gazeteci ve televizyoncu Zeynel Lüle, Kemal Okuyan’a İstanbul Sözleşmesi’den çıkılması, kreşlerin kapatılması gibi başlıklarla nasıl mücadele edilebileceğini, hangi önlemlerin alınabileceğini sordu.
Kadına dönük şiddetin meşrulaştırıldığını belirten Okuyan, İstanbul Sözleşmesi’nin tek başına çözüm olmadığını ancak önemli boşlukları kapattığı için savunulması gerektiğini söyledi.
“Kreşler yerine tarikatların kapatılması gerekir” diyen Okuyan, Türkiye’de hali hazırda bir kreş sorunu olduğunu ifade etti. Tüm bunların bir arada düşünülmesi gerektiğini savunan Kemal Okuyan, “Kadın mücadelesinin sağlıklı bir doğrultuda gelişmesini sağlamalıyız. Toplum hakkını arayan bir hale gelirse bu sorunlar çözülür. Sözleşmelerden önce aklımızı ve örgütlülüğümüzü güçlendirmeliyiz ki, sözleşmeler işe yarasın” şeklinde konuştu.