HABERMAX. Mübarek Ramazan ayının manevi atmosferinde, kul hakkı ve milli irade kavramları bir kez daha gündemimize oturdu. İstanbul Saraçhane’de toplanan 350 bin kişinin haykırışı, sadece bir siyasi miting değil, aynı zamanda bir vicdan muhasebesiydi. İnsanlar, hakaretlere ve mesnetsiz yorumlara maruz kalan bir siyasetçiye destek verirken, aslında kendi vicdanlarının sesini de yükseltiyordu.
Bu haykırış, sadece bir kişiye değil, tüm topluma yönelik bir uyarıydı. “Milli irade” kavramı, sadece seçim sandıklarında tecelli eden bir olgu değil, aynı zamanda insanların vicdanlarında, adalet arayışlarında ve hakkaniyet taleplerinde de kendini gösterir.
Saraçhane’deki kalabalık, bu milli iradenin somut bir ifadesiydi.
Elbette, siyaset arenası eleştirilerin ve tartışmaların eksik olmadığı bir alandır. Ancak, eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizgiyi korumak, her vicdan sahibi insanın sorumluluğudur. Özellikle mübarek bir ayda, kul hakkına girmekten, iftiralar atmaktan ve insanları karalamaktan kaçınmak, inancımızın ve ahlakımızın gereğidir.
Unutmayalım ki, bu fani dünyada yaptığımız her şeyin bir karşılığı vardır. Nasıl ki hayatta mahkemeler kuruluyorsa, ahiret gününde de hesap vereceğimiz bir mahkeme kurulacaktır. Kılıçtan keskin, kıldan ince köprülerden geçeceğimiz o günde, vicdanımızın sesini dinlemiş olmak, en büyük dayanağımız olacaktır.
Bu nedenle, özellikle reklam uğruna veya birilerine yaranmak için yapılan mesnetsiz yorumlardan ve hakaretlerden kaçınmak, her vicdan sahibi insanın sorumluluğudur. Kul hakkı, Cenab-ı Hakk’ın en çok önem verdiği konulardan biridir. “Kul hakkıyla karşıma gelmeyin” uyarısı, hepimizin kulağına küpe olmalıdır.
Saraçhane’deki 350 bin kişinin haykırışı, sadece bir siyasi destek değil, aynı zamanda bir vicdan çağrısıydı. Bu çağrıya kulak vermek, hem bu dünyada hem de ahirette huzur bulmamızı sağlayacaktır.