AHA.Bu sene yılın ilk çeyreğinde Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla (GSYH) da büyüme yüzde 7 oldu. Fert başına gelir yüzde 6,4 oranında arttı. Büyüme mal ve hizmet üretiminde, yaratılan katma değerde artış demektir. Üretim artığına göre, istihdamında artmış olması gerekiyor. Ne var ki, 2020 ilk çeyreğine göre 2021 ilk çeyreğinde, istihdam artışı yok, işsizlik oranı aynı seviyede ve Atıl işsizlik oranı da tersine artmış. 2020 ilk çeyreğinde yüzde 21,8 olan işsizlik atıl işgücü oranı 2021 ilk çeyreğinde yüzde 27,8’ e yükselmiş.
Yoksul sayısında da biz azalma yok, tersine esnaf ve çalışanlarda yoksul sayısı artmış. Yani büyüme halkada yaramadı. Başka bir ifade ile büyüme iktisadi gelişme sağlamadı. Halkın refahı artmadı. Yandaş müteahhitlerin, tarikatların, din tacirlerinin, insan sağlığı üstünden spekülatif para kazananların geliri arttı.
Türkiye otokrasiden önce, aksak demokrasinin olduğu 2013 yılından önce böyle değildi. Büyüme kısmen de olsa halka yansıyordu. Artık başkanlık sistemi ile gelen fiili otokrasi ile ne kadar büyürsek büyüyelim kalkınma sağlayamayız. Artık Kalkınma umudumuz yalnızca demokrasiye bağlı olarak gerçekleşecektir.
Gelişmekte olan ülkelerde Demokrasi geliştikçe, toplum siyasi tercih yoluyla daha iyi yaşam koşulları, sağlık ve eğitim hizmetleri, temiz suya erişim gibi gelişmiş ülkelerdeki hizmetleri talep ederler. Dikta rejimlerde bunu yapamazlar. Her şey baştakilerin vicdanına kalmıştır. Ne var ki despot yönetimler vicdani muhasebe içinde değil, iktidarda kalma hesabı içinde olmak zorundadırlar.
Zaten, Venezuela, Etopya, Türkiye, İran, Afganistan, Tayland gibi ülkelerin potansiyel imkânları olduğu halde, geri kalmış olmalarının tek nedeni despot yönetimlerdir.
Petrol Dünyaya hakim olurken, Dünyanın en yüksek petrol rezervlerine sahip Venezuela ‘da despot Maduro yönetimine karşı sokaklarda her gün insanlar ölüyor, ekonomik kaos yaşanıyor.
Demokrasilerde; Girişim ve risk alma hürriyeti, mülkiyet hakkı ve bu hakkın hukuk düzeni ile teminat altına alınması, üretim faktörlerinin serbestçe kullanılmasını sağlayan bir hukuki ve sosyal düzen, basın özgürlüğü, düşünce ve fikir hürriyeti, haberleşme hürriyeti, devletin ve siyasi iktidarların iktisadi ajanlar ve üretim faktörleri karşısında tarafsız olması halinde ancak insanlar kendi yaşam ve refahlarını da daha etkin planlayacaktır. Kaldı ki Demokrasiler yatırım için güven ortamı yaratır. Geleceğe ilişkin belirsizlikleri azaltır.
AKP iktidarında Türkiye; Erken sanayilesizleşme dönemine girdi, 2017 yılında insan hakları ve siyasi özgürlükler açısından, özgür olamayan ülkeler statüsüne geriledi, 2007 yılından beridir de orta gelir tuzağına düştü. Ekonomi İstikrarsız, zig-zag’lı bir büyüme trendine girdi.
Orta gelir tuzağına düşen ülkelerde, tasarruf ve yatırım düzeyi düşük kalır. Faktör verimliliği düşer. İşsizlik artar, talep artışı zayıf kalır. Bütün bunlar büyümede istikrarı bozar. Orta gelir tuzağına düşen ülkeler iktisadi kalkınmaya, gelişmeye mola vermiş olurlar.
Türkiye de bunun tek nedeni önce iktidar partisinde Başkan ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hem partiye, hem parlamentoya, hem de devlet yönetimine tek başına hâkim olma isteğidir. Sonra da FETÖ teröründe yaşadığımız gibi siyasi İslam’ın devleti ele geçirme teşebbüsüdür.
Yayın Köşe Yazıları, Son Köşe Yazıları, vitrin, vitrin2, Yeni Çağ