AHA.Son 5-10 yıldır dünyaya damgasını sağ popülizmin milyonlar için çözüm ve refah değil yalnızca laf ürettiğini yaşayarak gördük. Yoksullarla zenginler arasındaki gelir adaletsizliği makası her gün biraz daha açılırken, bu politik iklim Türkiye’de ve dünyada hızla yeni zenginler yaratıyor…
Toplumun en geniş ve sınırlı gelire sahip kesimlerinden toplanan vergiler silaha, enerjiye ve ilaca yatırılıyor…
Teknolojik gelişim, yapay zeka hızla öne çıkıyor…
Bir yanda, bilişim teknolojisinin biyoteknolojiyle ve gen teknolojisiyle birleşip sanal zekanın hakim olduğu ve “sıradan insana” ihtiyaç duyulmayacağı, kurgu bilim filmlerinde kerelerce izlediğimiz gibi, oligarşik bir yapının bir kaç şirket üzerinden “sıradan olanları” tümüyle kontrol altına aldığı bir dünya tasarlayanlar var..
Diğer yanda ise “bilişim teknolojisini özel olmaktan çıkarıp kamunun hizmetine sunmalı, teknolojik gelişimin sağladığı olağanüstü kar marjı kişilerden alınıp kamunun lehine kullanılmalı” diyenler var.
Birinci tezin arkasında duranların yani “oligarkların” sesi ve etkisi daha fazla gözüküyor. Para, medya ve doğal olarak da güç onlarda, hepimize ait veri akışını da onlar kontrol ediyor…
Mevcut düzen, Türkiye’de olduğu gibi dünyanın ezici bir bölümünde verdiği hiçbir sözü yerine getirmediği gibi, başarısızlığı bile başarı olarak sunuyor, yönetenler lehine sömürüyü derinleştiriyor, gelir dağılımındaki eşitsizlik başta olmak üzere, her alanda eşitsizlik artıyor, güç hesabı sorulmayan vergisi alınmayan serveti büyütüyor, gücü elinde tutanlar teknolojiyi de kendi lehlerine kullanıyorlar…
Bilişim teknolojilerinden dolayı, birçok meslek yok oluyor ve işyerleri hızla “ölüyor”. Kaçmanın mümkün olmayacağı bu gerçek, belli ki Pandemi’nin etkisi ile bütün dünyada daha büyük ölçüde kitlesel işsizliğe neden olacak…
İletişimin inanılmaz boyutlara varması, bu dengesiz gelişimi hızla yoksullaşan milyonlardan gizleyemiyor. İşsiz kalma ve yoksullaşma siyasi parti tercihini aşarak, herkesi önüne katıp kovalamaya başlıyor…
Yoksulluk, deprem, kentsel dönüşüm, iklim değişikliği ve tabi “vekalet savaşları” milyonları vuruyor. Bir süre “karın doyuran” din ve milliyetçilik karın doyurmakta zorlandıkça tepkiler, öfke olarak birikmeye başlıyor…
Çünkü hayatın kendisi, bir aylık asgari ücretin (yani 2 bin 825 liranın), bütçelerine göre hesaplandığında Cumhurbaşkanlığı’nda 22 saniyede, Diyanet’te ise 7 saniyede harcandığını gizleyemiyor…
OLİGARKLAR MI, MİLYONLAR MI?
İnsanlığın ortak mirası ile ortaya çıkan olanakların kimin lehine kulanılacağı sorusuna verilecek cevapla ilgili tartışmaların 2021’de derinleşerek büyüyeceği kesin. Çünkü bu tartışma aynı zamanda doğrudan yeni bir uygarlık tasarımıyla ilgili. Soru basit: Zenginliği ve teknolojinin sınırsız olanaklarını bir avuç oligarka mı bırakacağız, bu olanağı kamunun yani milyonların hizmetine mi sunacağız?
Bu soruya vereceğimiz cevap 21. Yüzyılı şekillendirecek.
Bu yüzden tam da şimdi, “müesses nizamın” bize dayattığı ideolojik hegomanyayı elimizin tersiyle iterek radikal yeni hayaller kurmak için “İlerici Enternasyonale” kulak vermeli:
“Gezegendeki her bireyin insani değerleri paylaştığı, hepimizin, çocuklarımızın sağlıklı büyümesini, iyi bir eğitim almasını, insana yakışır iş, temiz su, temiz hava ve huzur içinde yaşanılan global insan dayanışmasına dayanan gerçekten ilerici bir küresel düzeni kavramlaştırmak zorundayız. Zenginliğin ve teknolojinin sınırsız olduğu bir zamanda, tüm insanlar için iyi bir yaşam yaratma potansiyeline sahibiz. Bizi bölen ve bizi birbirimize kırdıran güçlerin sınırlar ötesinde birlikte çalıştığını biliyoruz. Bizde aynı şeyi yapmalıyız. Ortak değerlerimiz üzerine enternasyonal hareket oluşturabiliriz…”
2021’in kişisel ve toplumsal hayallerimizin gerçekleştiği, eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün öne çıktığı bir yıl olması dileğiyle…
31 Aralık 2020, İstanbul
Necdet Saraç