HABERMAX.Yenilgi sonrası klasik bir sonuçla karşı karşıyayız: Muhalefet iktidara meydan
okuyacağına ‘en yakınındakine’ meydan okumayı tercih ediyor!
Yenilgiyi Cumhurbaşkanı adayına ve ittifak politikasına bağlayan İYİ Parti’nin ‘ittifak
karşıtı’ açıklamaları CHP başta olmak üzere diğer partilere karşı bir meydan
okumaya döndükçe CHP’den de karşı meydan okumalar ortaya çıkıyor. Dünkü İYİ
Parti Genel İdare Kurulu sonrası “81 ilde aday çıkaracağız” açıklaması bu tartışmayı
belli ki daha da büyütecek.
Adına ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ de denilen ve esas itibariyle kutuplaşma
üzerine kurulan bu sistemin ittifakları doğallığından kopartıp zorunlu hale getirerek
“herkese” dayattığı doğru olsa da, bu gerçeklikten hareketle “İttifak işi Türkiye’yi
uçuruma götürüyor, insanları kutuplaştırıyor, bu yüzden ben bu ittifak siyasetine
şiddetle karşıyım” demek de aynı oranda çok sorunlu bir yaklaşım. Türkiye normal
demokratik bir ülke olsaydı yerel seçimlerde ülke genelinde özel bir ittifak tartışması
olmazdı, hatta “aday çeşitliliği” alternatif zenginliğine dönüşebilirdi ama ülke normal
değil! Yerel seçim dinamikleri farklı olsa da genel seçim kampanyasında olduğu gibi
yerel seçimde de AKP-MHP bloğunun kutuplaştırma üzerinden yürüyeceği kesin!
Kaldı ki bu “kesinlik” bir tahmin değil 2017’den bu yana dozu sürekli artan ve her
seçimde uygulanan bir yönteme dönüşmüş durumda!
Muhalefet kendi arasında ittifak tartışmasını büyütmeden ve Cumhurbaşkanlığı seçim
sürecindeki aday belirleme tartışması gibi bir tartışmaya dönüştürmeden hızla ülke
gündemine dönmeli. Yerel seçime 7 ay kala henüz daha adaylar ve yerel seçim
politikaları belirlenmemişken, derinleştirilecek ittifak tartışmaları, yalnızca CHP ve İYİ
Parti’ye zarar vermez, zaten moralsiz ve umutsuz olana seçmeni daha da demoralize
eder, umutsuzluğunu derinleştirir. Bu nedenle tartışmayı derinleştirmek yerine TİP
Genel Başkanı Erkan Baş’ın ittifaklar için yaptığı “Yanlış bölünmeyi doğru
saflaşmaya çeviremedik” tespitini anlamaya çalışmalı ve İmamoğlu’nun ‘İstanbul
İttifakı’ vurgusuna kulak kabartmalı. Yani, durup tartışmak yerine yürümeli! Zira,
siyasette iddia ortaya koymak önemlidir ama iş iddiadan çıkıp iddiacılığa döndüğünde
bir kez daha kazanmanın zor, kaybetmenin kolay olduğu bir gerçekle yüzleşmek
zorunda kalabiliriz! Bu sonuçla karşılaşmamak için rasyonel olmayan yeni bir ittifak
tartışması yapmak yerine muhalefet boşluğunu doldurmak ve değişim isteyen 25
milyon 500 bin seçmeni yeniden ayağa kaldırmak için yürümeli. Çünkü üzerine
gidilecek ve yan yana yürünecek o kadar fazla şey var ki;
*Benzer örneklerini kerelerce gördüğümüz gibi Ayhan Bora Kaplan’ın polise rüşvet
verdiği iddiası da, Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman’a vilal ve otomobil verdiği iddiası
da üzerine gidilmeyi bekliyor!
* Sayıştay'ın 2017 ve 2019 tarihli raporlarına rağmen daha dün gerçekleşen
Armutçuk Kömür Madeni “cinayeti” üzerine gidilmeyi bekliyor!
* TTB’nin de nihayet doğru bir hamleyle harekete geçtiği milletvekili Can Atalay’ın hak
gasbı üzerine gidilmeyi bekliyor!
* Kaybedilen çocuklarının ısrarla ayak izlerini sürmeye devam eden ve her hafta
zulmedilen, gözaltına alınan Cumartesi Anneleri sahiplenilmeyi bekliyor!
* Üzerinden 30 yıl geçmiş olmasına rağmen halen yakalanamayan Madımak katliamı
sanıkları için bugün Ankara’da yapılacak duruşmada ‘İnsanlığa karşı işlenmiş
suçlarda zamanaşımı’ olmaz sesleri ülke çapında duyulmayı bekliyor!
* Okullarda yaşanan öğretmen açığını kapatmak için okullara öğretmen göndermek
yerine ‘değerler eğitimi’ adı altında imam gönderilmesine karşı çıkanların 16 Eylül’de
İzmir’de düzenlediği ‘Laiklik Mitingi’ haber olmayı ve binlerle buluşmayı bekliyor!
Listeyi uzatmak mümkün: Feshane’den Boğaziçi Üniversitesi’ne, tecavüzcülerin
salıverilmesinden 80 gündür tutuklu olan Merdan Yanardağ’a kadar liste uzayıp
gidiyor…
Durup tartışmak yerine yürümeli!
Siyaset toplumsallaşırsa, sokak kendi ittifakını yaratır!
13 Eylül 2023, İstanbul
Necdet Saraç