HABERAMX.Geçtiğimiz hafta Erzincan’daydım. Doğduğum köy başta olmak üzere, birçok yeri
ziyaret ettim, yüzlerce insanla sohbet ettim, binlerce insanla buluştum, festivallerde
konuştum. 2 Temmuz Pazar günü de Sivas’ta üzerinden 30 yıl geçen ama devletin ve
siyasi aktörlerin yüzleşmekten ısrarla kaçtığı Madımak katliamını protesto
yürüyüşüne ve mitingine katıldım…
Sorular da, yanıtlar da, tepkiler de neredeyse aynıydı!
Her mecrada iletişimin artmış olması herkesi hem bilgili, hem de birer “televizyon
yorumcusu” yapmış durumda. Kiminle konuşursanız konuşun herkes her şeyin
farkında, güvensizliğin ve depresyonun arka planında da bu gerçek var.
Seçmen, muhalefetin seçim sonuçlarıyla ilgili henüz bir özeleştiri yapmadığının da,
seçim yenilgisi sonrası süreci iyi yönetemediği için iç tartışmalara dönülerek ülke
gündeminden kopulduğunun da farkında…
Seçmen, milletvekili seçilen Can Atalay’a sahip çıkılmadığını da, “Kahrolsun İstibdat
Yaşasın Hürriyet” sloganı atan Akşener’in Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına tavır
koymak yerine “sobaya odun attığını” da biliyor…
Seçmen, oy oranı bile ölçülemeyen Babacan’ın seçimler sırasında “biz bütün oy
kitlemizi olduğu gibi paket halinde CHP listelerine taşıyamayabiliriz” dedikten sonra,
seçim sonrası hem de kibirli bir biçimde kendilerine “hediye” edilen “15 milletvekilinin
helal olduğunu” söylemesini de, Davutoğlu’nun “Halam bana oy vermeyecek” sözünü
de “millet” not etmiş durumda!
Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye gelince…
Kızanların sayısı oldukça yüksek olsa da, birçok kişi önce Kılıçdaroğlu’nun seçim
döneminde iyi çalıştığını peşinen kabul ediyor, sonra eleştirmeye başlıyor. Seçim
sonrası hamlelerini beğenmiyor, hem MYK hem de “Baş Danışman” olarak yaptığı
“yeni” atamaları sahiplenmiyor, bunun da tetikleyici etkisiyle örgütsel ve politik
değişim sözleri havada uçuşuyor ama sıra “çözüm nasıl olacak” sorusuna geldiğinde
de yorumlar havada asılı kalıyor!
Değişim sözleri yere inmeden havada asılı kaldığı için Kılıçdaroğlu’nun son on yıllık
“kurmay heyetinde” yer almış, son MYK’da ya da milletvekili listelerinde yer
bulamamış isimlerin “değişimle ilgili” açıklamalar yapması, yenilgiyi üstlenmek ve geri
çekilmek yerine yeni dönemde pozisyon alma hamleleri olarak yorumlanıyor. Bu
çıkışlar sahici ve inandırıcı bulunmadığı gibi Kılıçdaroğlu’na yönelik tepkilerin
azalmasına, tepkilerin kendilerine yönelmesine neden oluyor!
29 Mayıs sabahından itibaren yaptığı “değişim” vurgularıyla potansiyel olarak CHP
Genel Başkan adayı olan Ekrem İmamoğlu’nun buna rağmen aday olup olmadığının,
nasıl bir değişim istediğinin belirsiz olması parti içinde mesafeyi Kılıçdaroğlu lehine
açıyor. İmamoğlu’nun dün yayınladığı “İktidar İçin Değişim Manifestosu” da “nasıl bir
değişim” sorusuna yeterince cevap veremediği için bu gerçeği şimdilik değiştirmekten
uzak gibi duruyor…
Seçmenin, seçim yenilgisinden, seçim sürecini birlikte yürüten 6’lı Masa’nın genel
başkanlarından da İmamoğlu ve Yavaş’tan da daha fazla etkilendiği açık. Muhalefet
seçmenin güven ve adalet duygusu yalnızca iktidara yönelik değil muhalefete yönelik
de kaybolmuş durumda. Muhalefet seçmeni kendi başkanını da, partisini de sahici ve
inandırıcı bulmaktan uzaklaşmış durumda…
Nasıl olmasın?
Hem seçim öncesi hem de seçim sonrası ciddi bir siyasi cüret örneği gösteren,
muhalefetin yeniden ayağa kalkma potansiyeli olduğunu sabah akşam anlatan, seçim
galibiyetinin verdiği kibirle daha da saldırganlaşan iktidara karşı onun çizdiği
muhalefet etme sınırlarını tanımayarak doğrudan muhalefeti yükselten, siyasal
İslamla hesaplaşmadan Türkiye normalleşmez diyen TELE1 Genel Yayın Yönetmeni
Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınmasına bile ilk iki gün tavır koymak bir yana
açıklama bile yapılamadı. İYİ Parti yaptığı açıklamalarla fiili olarak Merdan
Yanardağ’ın tutuklanmasına destek verdiği gibi, CHP ve Kılıçdaroğlu da tutuklanma
gerçekleştikten sonra açıklama yaptı. “38 milletvekilliği kapanlar” ise tutukluluğu bile
görmezden geldiler!
Seçim yenilgisi üzerinden 50 gün geçmişken ve muhalefet özeleştiri yapmadığı gibi
memleketin ekonomik kriz, adaletsiz kararlar, dış politika gibi temel mesellerinden
kopmuş bir görüntü veriyor olmasına rağmen binlerce insan halen alanlara çıkıyorsa
bu ciddi bir arayışın, ayağa kalkma isteğinin bir sonucudur.
CHP başta olmak üzere HDP’den TİP’e, İYİ Partiden SOL Parti’ye kadar muhalefet
bir bütün olarak kendi hesaplaşmasını, özeleştirisini ve değişimini bir an önce yapıp
sahaya inmelidir. Merdan Yanardağ’ın tutuklanması ve tutukluluğuna itirazın
reddedilmesi yalnızca son halkalardan biri. İktidarın “alternatif medyasız ve
muhalefetsiz bir Türkiye” için yerel seçimlere kadar yeni planlarının olduğu açık.
Meclise gelen fezlekeler bunu gösteriyor. Haksızlığa karşı ortak bir tavır
geliştirilemezse dokunulmazlığı kalkan Kılıçdaroğlu’na yönelik olarak, yarın İmamoğlu
ve Kaftancıoğlu benzeri ceza kararları alınması sürpriz olmaz!
25 milyon 500 bin seçmen oyu heba edilmeyecekse, yeniden ayağa kalkmak
isteniliyorsa siyaset yapma biçimini değiştirmek gerekir. Bunun için öncelikle siyaseti
“Genel Başkanların açıklamaları” dışına sokağa, fabrikaya, üniversiteye taşımalı,
siyaseti toplumsallaştırmalı! Örneğin CHP, ayağa kalkmak, güven vermek için bu
Cumartesi haftalardır bir araya gelmeleri engellenen Cumartesi Anneleri’yle
Galatasaray Lisesi önünde buluşmalı, önümüzdeki hafta Salı günü de Grup
Toplantısı’nı mecliste değil Silivri Cezaevi önünde yapmalıdır!
5 Temmuz 2023, İstanbul
Necdet Saraç