Dolar 34,4954
Euro 36,2629
Altın 2.962,32
BİST 9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cum 18°C
Cts 8°C
Paz 10°C
Pts 10°C

NECDET SARAÇ YAZDI: ADALETİN İZİNİ SÜRMEK

NECDET SARAÇ YAZDI: ADALETİN İZİNİ SÜRMEK
2 Nisan 2022 14:47
626

HABERMAX.Halen “nasıl kullanıyor” diye zaman zaman şaşırsam da, adliye binalarında, hukukla
ilgili birçok belgede hep bir elinde terazi, bir elinde kılıç olan Adalet Tanrıçası Themis
heykelini görürüz. Adaleti simgelemek için dünyanın birçok yerinde olduğu gibi
Türkiye’de de sembol olarak kullanılan Adalet ve Düzen Tanrıçası Themis mitolojiye
göre bizim coğrafyada yaşamış, elindeki terazi ile adaleti, kılıç ile adaletin keskinliğini
ve caydırıcılığını, göz bağı ile de tarafsızlığı ve kararlara eşit mesafede durmayı
anlatmakta. Ancak heykel, hukukta bağımsız, tarafsız, adil ve eşit kararları simgelese
de, yaşadıklarımıza bakınca simgelerle gerçeklerin üst üste oturmadığına tanıklık
ediyoruz, bundan dolayı da Anadolu’da binlerce yıldır, Cumhuriyet Türkiye’sinde de
100 yıldır adaletin izini sürüyoruz…


Tanrıça Themis bugün yaşıyor olsaydı herhalde gözündeki bağı da, teraziyi de atıp
hepimize isyan ederdi. Baksanıza, bırakın adaletteki tarafsızlığı, kararlardaki adilliği,
insanlığın İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden itibaren ürettiği ve titizlikle geliştirdiği
uluslararası hukuk kuralları hızla yok ediliyor. Ukrayna-Rusya arasındaki savaş
derinleştikçe, bizim bölgede, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Libya’da savaşlar
bitmedikçe ne iç hukuk ne de uluslararası hukuk kalır. Savaşı bahane eden iktidarlar
hukukun yerine keyfiyeti kurumsallaştırmaya devam ederler.
Yalnızca dün alınan bazı hukuki kararlar bile adalette yaşanan büyük dramı
göstermeye yetiyor: Siirt’te 18 yaşındaki İpek Er’e cinsel saldırıda bulunduğu için
cezası onaylanan eski uzman çavuş halen dışarıda, Kocaeli’de işitme engelli gence
işkence eden kişi de dışarıda! Hadi bunlara “adli suç, olur böyle şeyler” diyelim, peki
2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen gazeteci
Cemal Kaşıkçı’nın davasının durdurulması ve dosyanın Suudi
Arabistan’a devredilmesine ne diyeceğiz?
Ya da “Modern çağda insanlığın karşı karşıya olduğu ikilemi gözler önüne seren
örnek bir durum. İkisinden hangisini tercih edeceğiz? Erdemli bir birey olmayı mı
yoksa maddi çıkarları her türlü değerin üstünde tutan bir yaşam inşa etmeyi mi tercih
edeceğiz? Maddi çıkarların bu denli ön planda tutulduğu bu sistemin kendisi eninde
sonunda infilak edecek” diyen Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’e ne cevap
vereceğiz?
AİHM kararına rağmen haksız hukuksuz şekilde içeride tutulmaya devam eden
Osman Kavala’ya ya da daha önceki gün hem de tam 9 yıl önce attığı bir tweet
nedeniyle hakkında yeni bir dava daha açılan Selahattin Demirtaş’a yapılan “hukuki
haksızlıklara” ses çıkarmayacak mıyız?
Peki, “kadının giysisi siyasete malzeme yapılıyor, eğitim sistemimiz geriliyor, kadın
bakanlığı kapatılıyor, kadınlar haklarını sistematik bir şekilde kaybediyor” dediği için
iktidara yakın çevrelerce Beren Saat’in linç edilmesine ne diyeceğiz, yine mi susup,
yutkunacağız?
SEYFİ OKTAY
Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde dün Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın ev
sahipliğinde eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile birlikte yaptığımız “Adaletin İzinde
Türkiye” söyleşisinde bunlardan hareketle hukuku ve adaleti konuşmakla kalmadık,
adaletin izini sürdük…

Yaşı neredeyse cumhuriyet tarihiyle eşit, yaşamıyla ve yaşadıklarıyla 100 yıllık
Cumhuriyet tarihinin canlı bir örneği olan 88 yaşındaki Seyfi Oktay, yutkunmayıp
konuşanlardan. Bugün yaşananları 1980’lerden itibaren görmüş, kuvvetler ayrılığını
hep önemsemiş, güçlünün üstünlüğü değil hukukun üstünlüğünü hep öne çıkarmış,
devleti hep demokratik laik-hukuk devleti olarak tarif etmiş, “yargılamak otomatik bir
kuralı uygulamak değildir, kararın duygusu var, adalet hissi var, taraflar gibi yaşaması
var. Karar bunların ışığında kanunlara göre verilir” demiş…
Adalet Bakanı olarak yaptığı ilk iş “tabutluk” denilen Eskişehir Cezaevini kapatmak
olmuş, Meclis’te lakabı önce “Özal’ın Belalısı” sonra da bireyin hak ve özgürlüklerini
yasalar önünde garantiyi almak, “karakolları camdan yapmak” istediği için “CMUK
Seyfi” olmuş…
Siyasal İslamcı dalganın gelişimine ve Fettullah Gülen örgütlenmesine hep açıkça
karşı çıkmış, “devlet hukuk devleti ve laik olmalı” demiş, 1983’den itibaren konuyu
kerelerce meclise taşımış ama “bir Alevi’nin mezhepçi hezeyanları” diye dikkate
alınmamış!
2000’lerde bazıları AKP’ye “değişim ve dönüşüm” payeleri verirken, Seyfi
Oktay,“siyasal İslamcılardan demokrasi çıkmaz” demiş…
İktidar ondan intikam almak için “heykeli dikilecek adam” dedikleri Zekeriya Öz’ün
talimatıyla 1 Haziran 2010’da Ergenekon Davası’ndan dolayı Seyfi Oktay’ın gözaltına
almaya kalktığında evinin önüne gelen yüzerce kişi yapılan adaletsizliğe “faşizme
karşı omuz omuza” diye isyan etmiş…
Belli ki, adaletsizlik üzerine kurulu bu rejim değişmedikçe bizim adaletin izini sürme
mücadelemiz de devam edecek…
2 Nisan 2022, İstanbul
Necdet Saraç

Paylaşın:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj Gönder
Merhaba, yayınlanmasını istediğiniz mesajınızı bize iletin, yayınlayalım.