AHA.Vasiyetimdir: Türkülerle, deyişlerle, sazlarla gömün beni…Ne çok örseledik birbirimizi, üzdük, bölündük, küçüldük, yem olduk. Birimizin başarısını diğerimiz küçümsedik, kıskandık, kötüledik. Muhabbet adabı gibi koca bir mirastan dahi bihaberiz, kaybettik. Okuduğumuz yazı ve fikir, ezberimizden farklıysa, Battal Gazi’nin küffar ordusuna daldığı gibi yalınkılç dalıyoruz; edep-adap hakgetire… Polemik ve yararsız tartışmalarla zamanımızı, ömrümüzü tüketiyoruz. Bunlar gerçek ve bize hiç yakışmıyor…
Efendim, “Engin Nurşani neden sazla, deyişle, türküyle yolcu edilmiş… ”Size ne; evet, size ne, siz İslamın komiseri misiniz? Günah-sevap defterini siz mi tutuyorsunuz?
İki; ya rahmetlinin vasiyeti öyleyse, “beni türkülerle gömün” demişse… Ki, icra edilen törene, aile efradından ve yakın arkadaşlarından; “neden böyle tören yapıyorsunuz” diyen biri de yoktur…
Üç; törene katılan, ülkemizin, Yol’umuzun değerli zakir ve sanatçılarının; “Aleviler cenazelerini böyle kaldırır” gibi bir görüş ve demeçleri yoktur ki… Dini bir makam mevki işgal etmiyorlar ki… Türkü üstadı bir arkadaşlarını, deyiş, türkü ve sazla uğurluyor, Onun vasiyetini yerine getiriyorlar. Alevi külliyatının, itikadının ve ibadetinin olmazsa olmazı olan; deyiş, türkü ve “telli Kur-an” dediğimiz sazlarla… Tıpkı Derdiyoklar Grubundan Ali Ekber Aydoğan’ın “türkülerle gömün beni” eserinde olduğu gibi.
Peki siz, bu gerçeklik ve insanilik karşısında neye itiraz ediyorsunuz ve bunu hangi hakla, hangi yetkiyle yapıyorsunuz?
Arkadaşlar biz Aleviyiz!
Çoğulcu, renkli, farklı ve özgürlükçüyüz! “Yol bir, sürek binbir” özdeyişi bizim şiarımızdır. Demokrasi, laiklik, insan hakları adına yanıyor, yakılıyor, bu vasıflarımız ve farklılıklarımız nedeniyle darağaçlarına çekiliyoruz. Bu değerleri Yolumuzun içinden çekip alırsanız, Aleviliği nefessiz bırakır, öldürürsünüz.
Özgür ve laik olamayan, düşünmeyen, tarihten bihaber olan adamdan Alevi olur mu yahu? Bizi Sünni ya da Şii taassubuna, Emevi içtihadına, Osmanî Mushafsına hapsedemezsiniz, yapamazsınız, gücünüz yetmez, gücünüz! Koskoca Selçuklunun, koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun asimilasyon baskısı karşısında; “dönen dönsün ben dönmezem Yolumdan” diyerek darağacına koşan ulularımız var. İmparatorlukların başaramadığını, hem de bu yüzyılda bu iletişim çağında siz mi başaracaksınız?
Biz Kızılbaşlar, dini-kültürel referanslarımızı, kendileri gibi inanmayanların kafasını kesen Selefi-IŞİD taassubundan değil, içtihat kapımız olan pir ve mürşitlerimizden alırız, ne olduğu, ipi nereye bağlı olduğu belli olmayanlardan değil. Bu feveranlarınızla IŞİD’le aynileştiğinizin farkında mısınız?
Bir yanda yeni din ihdas edenler, diğer yanda IŞİD’vari vaaz veren güya Aleviler.
Gelenekte olduğu gibi; “Hak Muhammed Ali” der, ecdat mirasına saygı duyar, yaşamaya ve yaşatmaya çalışırız ama Alevi şapkasıyla Sünni-Şii içtihadını dayatanlara da karşı dururuz.
Engin Nurşani kardeşime rahmet diliyorum. Işıklar içinde olsun, gömütüne yıldızlar yağsın…
Son sözüm ve vasiyetim: Beni de türkülerle, deyişlerle, sazla gömün…
28.12.2020
Murtaza DEMİR