HABERMAX. Türk mutfağını değerleriyle birlikte koruma ve gelecek nesillere aktarma misyonuyla çalışan Metro Türkiye; ‘Yerelin İzinde’ projesi kapsamında, Coğrafi İşaret tescilli ve tescile aday ürünlere dikkat çekerek mutfaklarda kullanımının artırılmasında önemli rol oynuyor.
1990 yılından beri faaliyet gösterdiği ülkemizde, Türk mutfağının değerlerini korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla büyük ölçekli projeler hayata geçiren Metro Türkiye, “Yerelin İzinde” projesiyle yerelleşme alanında farkındalık yaratmaya devam ediyor. Özgün doğa koşullarında yetiştirilen Coğrafi İşaret tescilli ürünleri korumayı, mutfaklarda daha fazla kullanılmasını ve , yerel olanı ulusal ve global çapta tanıtmayı amaçlayan proje, yerel üreticiye ve ülke ekonomisine katkı sunuyor.
“Yerelin İzinde” projesinin beşinci durağında, Coğrafi İşaret tescil adayı olan Mersin Kan Portakalı’nın ağaçtan sofraya tüm yolculuğuna şahit olmak için Mersin’in en büyük kan portakalı bahçesi ziyaret edildi. Mersin ve Tarsus’un çok kültürlü mutfağı, Mersin Kan Portakalı’nın üretimi, tarihi ve kullanım alanları gezinin gündemiydi. Geziye portakal bahçesinde başlayan katılımcılar, Mersin Kan Portakalı’nın yok olmaması için yapılan çalışmaları ve Coğrafi İşaret tescil adayı ürün olma yolculuğunu dinleyerek olgunlaşan portakalları hasat etti.
“Metro Türkiye ile yollarımız kesişmeseydi 250 dönümlük arazimizdeki kan portakalı ağaçlarını sökmüş olabilirdik.”
Metro Türkiye’nin Mersin Kan Portakalı tedarik ettiği Üretici Ramiz Çavaş ve oğlu Toygun Çavaş, bölgedeki kan portakalı üretimini ve yerel halka sağladığı ekonomik katkısını anlattı: “Kan portakalı, ilk kez 1937’de İtalya ve İspanya bölgesinden Mersin’e getirilerek yetiştirilmeye başlanıyor. Yonca Tarım olarak Mersin Kan Portakalı’nın üç kuşaktır tarımını, iki kuşaktır da fidancılığını yapıyoruz. Metro Türkiye ile yollarımız ilk kez 4 sene önce kesişti. Ürünü satacak pazar bulamadığımız için maddi zorluklar yaşadığımız ve 250 dönümlük arazimizdeki tüm kan portakalı ağaçlarını sökmeye karar verdiğimiz bir dönemdi. Metro Türkiye’nin bu kıymetli meyvenin yok olmaması için verdiği %100 alım garantisi ve ürüne sağladığı katma değer ile ağaçlarımızı koruduk, kan portakalının unutulup kaybolmaması için yetiştirmeye devam ettik.”
Sinem Türüng: “Amacımız Türk mutfağının bugünkü lezzetinin gelecek nesillere kavuşması’’
Yerelleşmenin ve geleneksel lezzetlerin sürdürülebilirliğinin ancak Coğrafi İşaret tescilli ürünlerin korunmasıyla mümkün olacağını vurgulayan Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng, “Yerelin İzinde adını verdiğimiz projemizde Boğaziçi Lüferi, Aydın Kestanesi, Bursa Siyah İnciri ve ülkemizin topraklarında yetişen yerel mantarların ardından, Mersin Kan Portakalı’nın izini sürüyoruz. Metro Türkiye olarak, üreticiler zorlu bir ürün olması ve bu sebeple oluşan talep yetersizliğiyle kan portakalından vazgeçmek üzereyken verdiğimiz %100 alım garantisiyle, bu ürünün belki de kaderini değiştirmiş olduk. Verdiğimiz alım garantisiyle birlikte, kesilen kan portakalı ağaçlarının yerine tekrar yenileri dikildi. Ürünün
korunmasının zorlu olması üzerine çalışarak, tüm yıl tüketilebilmesi için kan portakalının kurusunun geliştirilmesine ön ayak olduk. Bugün itibariyle raflarımızda taze sıkılmış kan portakalı sularına yer vermeye başladık. Böylece hem ürüne katma değer sağladık hem de kadın kooperatifinin desteklenmesine vesile olduk. Bununla da yetinmeyerek, kan portakalının Coğrafi İşaret ile tescillenmesi için Mersinden Kadın Kooperatifi’nin başvurusuna destek verdik. 2,5 yıl önce yapılan başvuruda artık mutlu sona ulaşıyoruz. Çok yakın zamanda Mersin Kan Portakalı, Coğrafi İşaret tesciline kavuşacak ve hem ürün hem üretici bundan kazançlı çıkacak” dedi.
Metro Türkiye olarak, Türk mutfağının potansiyeline olan inançla, değerlerinin gelecek nesillere aktarılabilmesini sağlamak amacıyla çalıştıklarını kaydeden Türüng, “Şef Murat Deniz Temel ile devam ettiğimiz ‘Yerelin İzinde’ yolculuğu Türk mutfak kültürünü koruma misyonumuza hizmet ediyor. Coğrafi İşaretli Ürünler projemizin bir devamı niteliğinde olan bu çalışmada, yerel değerlerimizin şef dokunuşuyla geleneksel ve modern yorumlarını hem keşfetme hem de deneyimleme fırsatı buluyoruz. Aynı zamanda yeme içme sektöründe ve tüketicilerde yerel ürün algısının artışını, kooperatifleşmenin önemini ve bu yerel ürünlerin sofralarda yeniden yer almasını sağlamayı amaçlıyoruz. Çünkü biliyoruz ki; yerli ürün sürdürülebilir olmazsa, Türk mutfağının sürdürülebilirliği söz konusu olamaz.’’ dedi.
Mersin Kan Portakalı’nın kullanım alanlarının çeşitliliğine değinen Şef Murat Deniz Temel, “Yerel ürünlerimize mutfaklarımızda daha fazla yer açmamız gerektiğine inanıyorum. Coğrafi İşaret tescilli ürünlerin kullanımı hem mutfak kültürümüzü zenginleştiriyor hem de biz şeflere ilham veriyor. Metro Türkiye ile bu değerli ürünlerimizi korumanın ve tanıtmanın büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Bugün Mersin Kan Portakalı’nın izinden memleketime gelmenin anlamı benim için çok büyük. Ben bir Yörüğüm, yaratım sürecimde yerel malzeme ve köklerimden beslenerek yol aldım. Bu bölgenin çok kültürlülüğü, hazırladığım bu menüde beni bir uçtan diğer uca sürükledi. Lezzet kontrastlarını, Mersin Kan Portakalı’nın kabuğundan rengine bölge mutfağına kattığı değeri deneyimleyelim istedim. Bu coğrafyanın bereketini, tariflerde yer alan şaşırtıcı malzeme eşleşmesini ve orijinal reçeteli geleneksel tatları içeren bir menü hazırladım ve açık ateşte tüm bölge kültürünü harmanlayarak pişirdim” dedi.
Kan Portakalı Menüsü: Dağlılar, Ovalılar ve Mübadele Göçmenleri
Mersin’in en büyük kan portakalı bahçesinde başlayan etkinlikte katılımcılar önce Şef Murat Deniz Temel ve Slow Food Tarsus ekibi tarafından hazırlanan kahvaltıda bölgenin çok kültürlü ve geleneksel lezzetlerini tattı. Ardından olgunlaşan kan portakallarını hasat eden davetliler, Şef Murat Deniz Temel ile birlikte Tarsus tarihini öğrendikleri, tarihi yapıları inceledikleri ve yerel lezzetlerin peşine düştükleri rehberli bir yürüyüşe çıktı. Katılımcılar, bölgenin yerel lezzetlerinden Kuşgözü Lahmacun ve Humusçu Orhan’da Humus Paçası tadımı yaptı. Ardından Akvaryum Kazandibi ve Sütlaç’ın geleneksel üretim merkezini ziyaret ederek tatlıları deneyimlediler. Yürüyüşte, şeflerin en önemli enstrümanı olan kaşık figürünün bina mimarisinde kullanılmasından adını alan tarihi Kırkkaşık Bedesteni’nin ardından Nilgün Hanım Konağı’nı ziyaret eden katılımcılar burada; Şef Murat Deniz Temel’in bölgenin geleneksel lezzetlerini yorumladığı ve Mersin Kan Portakalı’nı entegre ettiği özel menüyü deneyimledi. Tarsus mutfağının 3 temel öğesi olan ‘Dağlılar, Ovalılar ve Mübadele Göçmenleri’ konseptiyle başlayan menüde; Vardabit Paçası, Batırık, Övelemeç ve Tarsus Kebabı gibi geleneksel lezzetler modern yorumlarıyla yer aldı.
3 kat daha fazla antioksidana sahip!
Mersin Kan Portakalı, bu coğrafdaki sıra dağların konumu, toprağın yapısı ve sıcaklık süresi ile kendine has bir renk, koku ve aromaya sahip. Bu özelliğiyle diğer tüm portakallardan ayrılan bu çok özel ürünün bir başka özelliği ise 3 kat daha fazla antioksidan ve C vitamini bulundurması. Raf ömrü çok uzun olmayan Mersin Kan Portakalı, faydalarını bilen bölge halkı tarafından ev bahçelerinde aile içi tüketim
için yetiştiriliyor ve kurutularak daha uzun süre saklanabiliyor. Mersinden Kadın Kooperatifi tarafından üretilen kan portakalının kurusuna raflarında yer veren Metro Türkiye, son olarak Mersin Kan Portakalı suyunu da tüketicilerle buluşturmaya başladı