Dolar 32,1896
Euro 35,0090
Altın 2.505,58
BİST 11.073,56
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 25°C
Açık
İstanbul
25°C
Açık
Çar 22°C
Per 23°C
Cum 23°C
Cts 22°C

MALATYA ARSLANTEPE Tarihi

MALATYA ARSLANTEPE Tarihi
16 Mayıs 2021 23:24
223

AHA.Arslantepe Höyüğü Malatya’nın 7km. Kuzeydoğusunda, Fırat ırmağının (Karakaya Baraj Gölü) batı kıyısı yakınındaki Orduzu Beldesinde yer alan Arslantepe Höyüğü’nün Kültür Dolgusu 30m. yüksekliğindedir. M.Ö.5000 yıllarından M.S.11.yy’a kadar yerleşim görmüştür. M.S.5-6yy’lar arasında Roma köyü olarak kullanılmış ve daha sonra Bizans Nekropolü (mezarlık) olarak yerleşimini tamamlamıştır.Turizmin Kalbi Türsab İle Arslantepe'de Atacak - Malatya Haber, Pusula  Malatya Yerel

Arslantepe’de ilk kazılar 1930’larda Louis Delaporte başkanlığında bir Fransız ekip tarafından yapılmıştır. Özellikle kazı Geç Hitit tabakalarında yapılmıştır. Kazılarda taş üzerine alçak kabartma ile dekore edilmiş avlu ve giriş kapısının iki yanında iki aslan heykeli ve karşısında devrilmiş bir kral heykeli ile bir Geç Hitit Sarayı bulunmuştur. Bu eserler o tarihlerde Malatya’da müze bulunmadığı için Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne götürülmüş ve halen orda sergilenmektedir.
  1. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız Arkeolog C.Schaeffer alanda birkaç derin sondaj açmışsa da sürekli kazılar 1961’de, önce Salvatore M.Puglisi, sonra da Alba Palmieri başkanlığında Roma “La Sapienza Üniversitesi”nden bir ekip tarafından başlatılmıştır. Palmieri’nin 1990’da ölümünden bu yana kazı başkanlığını yine aynı Üniversiteden Marcella Frangipane sürdürmektedir.

Höyükte yapılan kazılar sonucunda; M.Ö.3300-3000 yıllarına ait bir kerpiç saray, M.Ö.3600-3500’lere ait tapınak, iki bini aşkın mühür baskısı, kaliteli metal eserler bulunmuştur. Elde edilen veriler göstermektedir ki o dönemde Arslantepe, aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı resmi, dini ve kültürel bir merkezdir.

5.bin yılın sonundan 4.bin yılın sonuna kadar olan zaman süresi içinde Malatya’nın bu bölgesi her ne kadar Yukarı Mezopotamya’nın bir parçasını oluşturmaktaysa da tam anlamıyla yerel özelliklerini yitirmemiştir. Özellikle 4.bin yılda Arslantepe Orta Fırat bölgesindeki yerleşmeler içinde önemli bir yer tutmaktadır. Geç Kalkolitik Çağ’da yerel yüksek tabakalardan oluşan sınıf, politik ve dinsel egemenliğin yanı sıra ekonomiyi, ürün ve üretim idaresini ellerinde tutmaktaydı. Yörenin su kaynakları bakımından zengin, dolayısıyla tarım için son derece uygun, ayrıca sık sık taşan Fırat Irmağı’nın taşkın alanı dışında kalması gibi ayrıcalıkları, Arslantepe’nin en azından M.Ö.5.bin yıldan Bizans Dönemi’ne kadar kesintisiz olarak iskân edilmesinde önemli etkendir. Yörenin doğal yapısından kaynaklanan gücü, yüksek tarım potansiyeli ile birleşince Arslantepe, topraklarını denetim altında tutabilen ve bölgedeki hammaddeyi işleyen ya da en azından işlenmesini organize eden egemen bir merkez konumunu kazanmıştır.Arslantepe Höyüğü 'Kalıcı Kültür Mirası Listesi'ne aday - Turizm HaberleriKerpiçten yapılmış anıtsal binaların bulunduğu geniş bir ortak kullanım alanı, 4.bin yılın sonlarında (M:Ö.3300-3000) tepenin güney-batı yamacında en az 2600m2’lik bir alana yayılmıştı. Bu alanda büyük olasılıkla farklı işlevlere sahip çeşitli yapılar yer almaktaydı. Ortaya çıkarıldığı kadarıyla bu kısım görkemli mimari ve işlevsel açılardan farklı bölümlerden oluşan büyük bir yapı topluluğudur. Çok amaçlı düzeninden dolayı bu anıtsal yapı topluluğu Saray olarak nitelendirilebilir. Sarayın koridor duvarları baskı motif ve duvar resimleri ile bezenmiştir. Binanın çeşitli bölümlerinde çok sayıda mühür baskısının bulunması, idari etkinliklerin yoğunluğunu ve bu işlerde, malları depolardan alma ve mühürleme yetkisi bulunan çok sayıda memurun çalıştığını ortaya koymaktadır. Duvarlardaki zengin bezeme ve kabartmalarda gücü simgelemektedir. Bu bütün etkinliklerin merkezileştirildiği, kayıt amacıyla etkin bir mühürleme sisteminin kullanıldığı ve giderek bürokrasinin geliştiği, güçlü siyasi ve dini kurumları olan bir devlet sisteminin doğuşuna kanıttır. Geçmişte daha çok dinsel amaçlar için yapılan büyük yapı ilk kez başka işlevlerde kazanıp içinde kamu hizmetlerinin de görüldüğü, mimari açıdan gelişmiş, böylece Yakın Doğu’da sarayın başlangıcını oluşturmuştur.

Saray kompleksinde arsenikli bakır alaşımlı, gümüş kakmalı kılıç, hançer gibi silahların yanı sıra yüksek ayaklıklı meyvelikler ve Mezopotamya tipi uzun vazolar da ele geçmiştir. Ayrıca sarayın hemen yanında M.Ö.2900’tarihlenen önemli bir kişinin (belki bir kralın) mezarı da ortaya çıkarılmıştır. Mezardaki zengin ölü hediyeleri ve mezarı kapatan taş kapak üzerinde bulunan kurban edilmiş 4 genç insan cesedi, bu mezarın bir kral mezarı olduğunu düşündürmektedir.

Geç Uruk Dönemi’ne ait yapılar büyük yangınlarla ortadan kalktıktan sonra ortak kullanım alanı terk edilmiş, yerli geleneğe yabancı topluluklar yerleşmiştir. Bunu, gerek yerleşim düzeni ve konutlar, gerekse Doğu Anadolu-Transkafkasya kökenli çanak-çömlekler kanıtlamaktadır. Yerleşmenin ekonomik ve kültürel özellikleri bu yeni gelenlerin temelde kırsal, büyük olasılıkla yarı göçebe küçük topluluklardan oluştuğunu gösterir.

Arslantepe’de Erken Tunç Çağı II (M.Ö.2700-2500)’nin başlangıcında Torosların kuzeyinde kalan bütün bölge Erken Tunç I’deki etkileri hala süren Suriye-Mezopotamya kültüründen kopmuş ve Doğu Anadolu- Transkafkasya kökenli geleneklere dayanan özgün ve incelikli bir kültür ortaya koymuştur. 3.bin yılın ikinci yarısında Erken Tunç III (M.Ö.2500-2000)’de bölgede yerel kültüre dayanan ve Anadolu’nun kentleşme geleneğine uygun bir yerleşme düzeninin yanı sıra surlarla çevrili kentlerin inşa edilmesine yol açan yeni bir süreç başlamıştır. Arslantepe’deki bu yerleşme Erken Tunç II’nin teraslar üstündeki geniş odalı büyük evlerini kullanmayı sürdürmüş ancak tepenin yamacından aşağıya doğru gelişmiştir.

M.Ö.2000 yılında Arslantepe, Fırat Nehri’ne doğru genişleyen Hitit İmparatorluğu’nun Melidia-Meliddu adıyla şehri olarak kullanılmıştır. Bu yerleşim tepenin kuzey-doğu yamacına açılan şehir kapısı ve avlusuyla Orta Anadolu Hitit kentlerine benzeyen, etrafı toprak surla çevrili bir Geç Hitit şehri olarak kullanılmıştır.

M.Ö. 5.binden -M.Ö.712 tarihindeki Asur istilasına kadar yerleşim yeri olarak varlığını sürdüren Arslantepe daha sonra bir süreliğine terk edilmiş, M.S. 5-6.yy’lar arasında ise Roma Dönemi köyü olarak kullanılmış ve daha sonra Bizans Nekropolü (mezarlık) olarak yerleşimini tamamlamıştır. Kazılara Geç Uruk dönemi Sarayı ile Geç Hitit Sarayı alanında devam edilmektedir.

Arslantepe’deki kazılara Prof. Dr. Marcella Frangipane Başkanlığındaki İtalyan Kazı Heyeti tarafından devam edilmektedir. Buluntular Malatya Müzesi’nde sergilenmektedir. Ayrıca Geç Uruk Dönemi’ne ait kerpiç Saray Kompleksinin Açık Hava Müzesi haline getirilmesi yönündeki projelendirme çalışması sürdürülmektedir. Bu projenin hayata geçirilmesi ile birlikte Arslantepe’nin ilimiz turizmine katkıları olumlu yönde artacaktır.

Hazırlayan: Hüseyin ŞAHİN
Malatya Müzesi Uzmanı
(Antropolog M.A.)

Paylaşın:
Objektif, tarafsız, şeffaf, hakaret olmadıkça her görüşe saygılı olmaya çalışıyoruz, sağı solu olmadan bütün siyasi haberlerinizi yayınları...
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj Gönder
Merhaba, yayınlanmasını istediğiniz mesajınızı bize iletin, yayınlayalım.