Dolar 32,2595
Euro 34,8350
Altın 2.420,78
BİST 10.268,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 17°C
Az Bulutlu
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Cum 16°C
Cts 21°C
Paz 18°C
Pts 19°C

KONUK GAZETECİ YAZAR ETEM SEVİK YAZDI: MASALSI SAATLERİM

KONUK GAZETECİ YAZAR ETEM SEVİK YAZDI: MASALSI SAATLERİM
3 Eylül 2023 23:38
92

HABERMAX.SEVGİLİ OKURLAR; Bugün öğleden sonra iki köy geçtim aracımla. İkisinde de canlandı hayat gözlerimde. Üçüncüsü son köy durağım oldu. Köyün ortasındaki yoldan karşıya dışarıdan bakınca oval biçiminde dış kapısının önüne ve biraz önüne caddeye daha yakın bölümlere de masalar konulmuştu. Hepsi en az dört bazısı altı insanın bir arada oturduğu koyu sohbetlerin yapıldığı belli olan ön ve bir ön cephedeki masaların sayısı ondan fazla değildi.

Ne konuşuyorlardı insanlar aralarında derseniz masaların birbirlerine uzaklıkları ve cadde üzerinde gelip, geçen araçların olduğu trafik nedeniyle bunu söylemek kolay bir iş olamazdı. Zatende anlamak için özel bir gayret göstermedim. Ancak köy yaşamından pasajları içeren günlük konuşmaları içeren ağaç budama, köpek, kedi, tavuk gibi hayvanların tavır ve davranışlarını anlatan, yakın yerleşim burası bir başka köy, il ve ilçeler olabilirdi pek tabi. Yapılan kısa yolculukların ilginç insan hikayeleri ile eylül ayında havaların yağmur getirmesinin köylerinde bağ bahçe ve tarla işleri için kesin şart olduğunu ve yağmur yağışlarının yeterli miktarda topraklarına düşmesinin bereketli olacağını beklediklerini anlatan konuşmalardan oluşuyordu aşağı yukarı. Böyle diyorum arada aile ve arkadaşlık konuları da diğer konuları arasında arada kısaca değinilen fakat dediğim gibi konusunu anlayamadığım konulardandı. Bu kalabalık insan sesleri neden bilmem insanlar yorgun mu düşmüşlerdi kısa süre sonra sesi nerdeyse tamamen kısılan radyo ayarında diyeceğim fısır fısır konuşmalara dönmüştü aralarında. Böylece farkına vardığım şey benim içinde bir yarım saatin böyle çevredeki insanların konuşmalarına kulak kabarttığım birazda çevreye göz gezdirdiğim hani yeni gittiğimiz bir yerleşim yerinde meraklı gözlerle açıktan veya gizli çevreyi tanımaya çalışırız ya efendim onun gibi işte yaptım.

İkinci Adımım: Ve sonra ikinci adımımda ne yaptım dersiniz? Şunları söylemeyi istiyorum. Kıraathanenin hemen dışında sol yanda oturduğum kırmızı rengi solmuş ve yıllardır kullanıldığı belli olan yıpranmış masadan ki, ‘masa örtüsünün rengi soluk pembeye dönmüştü, üzerine yakın zamanda dökülen çay, kahve serpintilerinden birazda kirli olan’ – masamdan kalktım önce ve içeriye yöneldim kıraathanenin iç düzenini görmek isteğimle. Girişte sağ tarafta ilk masa üzerinde sayfaları yerinde bütün duran fakat okutanların düzensiz bıraktıkları Türkiye’miz genelinde çok satan iki marka isim gazete duruyordu. Okuma hevesimin etkisiyle ‘çok sevinmiştim.’ acele ederek ve hemen masayı gövdemle kapladım. İlk baştaki bu gazeteleri okuma isteğim, hevesim bir beş dakika okuma yapmamdan sonra sanki havaya uçtu gitti. Okumayı bir, iki dakika daha sürdürdükten sonra gazeteleri okumaktan kalkmaya hazırlamıştım ki, kıraathanenin orta boylu sayılabilecek belkide biraz daha boyu kısaydı belki bilmiyorum yanıma sokuldu. Gerçi ilk kıraathaneye ayak bastığımda da selamlamıştık. Bana dönüp işlerimin nasıl olduğunu sordu? Kazancımı öğrenmek istiyordu. Bende doğrudan yanıtladım. Fena değil dedim. Bu cevabi bekliyormuş gibi yaparak suratını ekşitti hafiften. Bir şey söylemeden dışarıya çıktım, temiz havaya attım kendimi. Ufuk çizgisinin altında belkide bu köyün en yüksek binası karşımda duruyordu. Üçgen ve keskin çatısının da hemen üstünde akşamın geldiğini müjdeleyen güneş azıcık üçgene batmış ama birazdan bu ilginç simetrisini kaybederek geceye yolculuğuna devam edecek solan güneşin yüz çizgilerimi biraz sıcaklığıyla yüzümü aydınlatması çok hoşuma gitti. Sanki tatlıca yayılan güneşin sıcaklığı tüm vücuduma oradan da kanıma kaynıyordu. Benim aradığım tam olarak buydu işte. En şahane şeydi. Akşam güneşi yüzüme vuruyordu şimdi. Tepeden tırnağa aydınlatıyordu beni. Harikaydı dünya ve benim dünyam en güzel şeydi.

Paylaşın:
Objektif, tarafsız, şeffaf, hakaret olmadıkça her görüşe saygılı olmaya çalışıyoruz, sağı solu olmadan bütün siyasi haberlerinizi yayınları...
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mesaj Gönder
Merhaba, yayınlanmasını istediğiniz mesajınızı bize iletin, yayınlayalım.