HABERMAX. İngiliz yazar Joanna Williams, Üsküdar Üniversitesi Yayınlarından çıkan “Transgender İdeolojinin Yıkıcı Etkisi” kitabında, İngiltere deneyimlerini anlattı. İngiliz yazar Williams, kitabında, transgenderlerin sayısının genel nüfusa oranla az olmasına rağmen, transgender olarak tanımlanan çocukların ve özellikle kızların sayısının hızla arttığına dikkat çekti.
Cinsiyet karşıtı tezlerin temelini sorgulayan, kitabın çeviri ve editörlüğünü yapan Pof. Dr. Nevzat Tarhan: “Toplumun yapı taşı ailedir. Evliliği bir yol arkadaşlığı olmaktan çıkaran ve cinselliğe indirgeyen bir bakışa hayır demek sosyal sorumluluktur…”
İngiliz yazar Joanna Williams’ın Üsküdar Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan “Transgender İdeolojinin Yıkıcı Etkisi” kitabı, toplumsal cinsiyet, biyolojik cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik gibi küresel olarak tartışılan kavramlara dikkat çekiyor.
Evliliği cinselliğe indirgeyen bakışa hayır demek sosyal sorumluluktur…
Takdim bölümünde kitabın çeviri ve editörlüğünü yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü-Psikiyatrist Pof. Dr. Nevzat Tarhan, cinsiyet ayrımcılığına tepki olarak oluşan toplumsal cinsiyetsizlik ideolojisini post endüstriyel bir sorgulama olduğunu dile getirerek, “Hayatını özgür yaşama isteği kutlanmaya değer ama evliliği bir yol arkadaşlığı olmaktan çıkaran ve cinselliğe indirgeyen bir bakışa hayır demek sosyal sorumluluktur. Toplumun yapı taşı ailedir. Çift cinsiyetin olmadığı ailesiz toplum istemek, hücrelerin olmadığı bir vücut istemek gibi akla aykırıdır.” ifadelerine yer verdi.
“Değerler dizisinin olmadığı bir ailede çocuk kendini yönetmeyi öğrenemez”
Kitapta yer alan “Üniseks tuvalet kullanımını kabul edecek miyiz?” ara başlıklı bölümde de Prof. Dr. Tarhan, şu görüşleri dile getirdi:
“Değerler dizisinin olmadığı bir ailede çocuk kendini yönetmeyi öğrenemez. Çocuk merkezli ailede çocuk bencilleşiyor ve duygularının onun üzerinde bir gücü olduğunu öğreniyor. Doğru olan onların duyguları üzerinde güçleri olduğunu öğrenmeleridir. Çocuk karşı cinse saygılı olmayı, kibir yerine merhameti, bencillik yerine empatiyi, yalan yerine erdem olarak doğruluğu, sözünde durmayı, başkalarının haklarına saygı göstermeyi, yardımseverliği, öfke kontrolünü, stres yönetimi gibi birçok sosyal ve duygusal beceriyi sağlayan değerleri aile ortamında yönetmeyi öğrenir. Bunlardan biri de karşı cinsle ilgili duyguları yönetmeyi öğrenmektir. Bütün bu duygularının kaptanı olmayan çocuk kendi kendisinin lideri olamaz.
“Gerçek özgürlük olumsuz ve kötücül duygularından özgür olmaktır”
Ebeveynler veya öğretmenler şimdi çocuklara ‘Erkek veya kız olmak hakkında ne hissediyorsun?’ diye soruyor, biri ya da diğeri olmayı sevmiyorlarsa ‘değiş’ diyor. Tıpkı yalan söylemek, bencil olmak, madde kullanmak hakkında ne hissediyorsun, demek gibi. Çocuklarda akıldan çok duygular baskındır. Akıl duyguların kaptanı olmalıdır. Nörobilimde buna frontal lob eğitimi denir. İnsana özgüdür. Eski terminolojide irade eğitimi denir. Gerçek özgürlük olumsuz ve kötücül duygularından özgür olmaktır yani vahşi ve ilkel duyguları yönetebilmektir. Freud’un vurguladığı iki vahşi duygu erotizm ve saldırganlıktır. Çocuk bunu öğrenemezse iç disiplini olmayan, vicdani olarak sorumsuz, anomik yani normsuz bir hayat sahibi olur.”
İngiliz yazardan “18 yaşın altındaki herkese ergenlik engelleyicilerinin yasaklanması” önerisi
İngiliz yazar Joanna Williams, kitabın giriş bölümünde yer alan önerilerini şöyle sıraladı:
“Hem Birleşik Krallık Hükümeti hem de İskoç Parlamentosu, en azından bu parlamentonun süresi boyunca Cinsiyet Tanıma Yasasındaki tüm reformlara ilişkin bir moratoryum ilan etmelidir.
18 yaşın altındaki herkese ergenlik engelleyicileri ve cinsiyetler arası hormonların reçetelenmesi derhal yasaklanmalıdır.
Sosyal geçişe izin verilmemelidir…
Ebeveynlerinin izni olmadan hiçbir çocuğun okulda ‘sosyal geçiş yapmasına’ (yani adını, zamirlerini, üniformasını değiştirmesine veya karşı cinsten üyelere yönelik soyunma odalarını ve tuvaletleri kullanmasına) izin verilmemelidir.”
“Transgenderizm sadece kabul edilmekle kalmadı, aynı zamanda sıklıkla desteklendi”
Kitapta, transgenderizm ve transgender bireyler arasında bir ayrım yapıldığına vurgu yapılarak, şöyle devam edildi:
“Transgenderizm terimi, cinsiyete dayalı haklara meydan okuyan ve bir kişinin cinsiyet kimliğinin anatomisiyle hiçbir bağlantısı olmadığı fikrini aktif olarak destekleyen ideolojik bir harekete atıfta bulunmak için kullanılır.
Transgenderizm eğitim, sağlık, sosyal hizmet, polis ve cezaevi hizmetleri gibi önemli kamu kurumlarında sadece kabul edilmekle kalmadı, aynı zamanda sıklıkla desteklendi.
“Bu rapor, transgenderizmin yükselişinin nedenlerini araştırıyor”
Bir zamanlar danışmanlara kişisel bir karşı cins gibi giyinme geçmişi olan orta yaşlı erkekler tarafından yaklaşılırken, bugün geçiş konusunda tavsiye alma olasılığı en yüksek olan genç kızlardır. Bir transgenderizm ideolojisi tarafından ele geçirilen kurumlar, kadınların cinsiyete dayalı haklarını savunamazlar veya cinsiyet değiştirmeyi yanlışlıkla karşılaşabilecekleri bir dizi kişisel veya sosyal soruna çözüm olarak gören çocukları koruyamazlar. Bu rapor, transgenderizmin yükselişinin nedenlerini ve kadınların ve çocukların yaşamları üzerindeki etkisini araştırıyor.”
“İnterseks fenomeni her 10 bin doğumdan 2’sinden daha azında meydana gelir”
Kitabın “Sekse ve cinsiyete karşı değişen tutumlar” başlıklı bölümünde özetle şu görüşlere yer verildi:
“Günümüzde interseks (çift cinsiyetlilik sendromu), spesifik olarak kromozomal cinsiyetin fenotipik cinsiyetle tutarsız olduğu veya fenotipin erkek veya kadın olarak sınıflandırılamadığı bir durum olarak tanımlanmaktadır. Transseksüel aktivistlerin önerdiği gibi oldukça yaygın olmaktan uzak, interseks fenomeni her 10 bin doğumdan 2’sinden daha azında meydana gelir.”
“Çocuklar, transgender sorunlarıyla ilgili birçok tartışmanın merkezinde yer almaya başladılar”
İngiliz yazarın kitabında, “Transgenderizmin yeni bir icat” olduğunu ifade edilerek, şu konuya da dikkat çekildi:
“Çocuklar, transgender sorunlarıyla ilgili birçok tartışmanın merkezinde yer almaya başladılar. Çocuklar, transgenderin doğal olarak meydana gelen ve her zaman mevcut bir fenomen olduğu iddiasını kanıtlıyor gibi görünüyor, öyle ki, transgender çocukların popüler hayal gücüne ne kadar yakın zamanda dahil edildiğini unutuyoruz.”
“Transgender çocuk tartışmalı bir figür olmaya devam ediyor”
Kitapta, transgender çocuğun varlığının, uzman ve aktivist kliklerin dışında ancak 2015’ten beri kabul görmeye başladığına işaret ediliyor ve “O zamandan beri, cinsiyetçi özleri ile anatomileri arasında bir uyumsuzluk yaşayan çocukların varlığı, artık birçok sosyal hizmet uzmanı, öğretmen, psikiyatrist ve sağlık uzmanı tarafından sorgusuz sualsiz kabul ediliyor. Bununla birlikte transgender çocuk tartışmalı bir figür olmaya devam ediyor.” sözlerine yer veriliyor.
İngiltere’de Cinsiyet Kimliği Geliştirme Servisine sevk edilen en genç çocuk 3 yaşında…
İngiliz yazar Joanna Williams, kitabında, transgenderlerin sayısının genel nüfusa oranla az olmasına rağmen, transgender olarak tanımlanan çocukların ve özellikle kızların sayısı hızla arttığına dikkat çekerek, kitapta şöyle devam etti:
“Doktorlar tarafından NHS’nin (Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi) Cinsiyet Kimliği Geliştirme Servisine sevk edilen çocukların sayısında yıldan yıla artışlar olmuştur. 2018 ve 2019 arasında, sevk edilen 13 yaşındakilerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 30 artarken, 11 yaşındakilerin sayısı yüzde 28 arttı. En genç hasta sadece üç yaşındaydı. 2008-2018 yılları arasında tedaviye sevk edilen kızların sayısında yüzde 4, 400 artış görüldü. Cinsiyetlerini değiştirmek için yardım arayan tüm çocukların dörtte üçü artık kız çocukları.”
“Çocuklar ve ergenler, büyüme sürecinde, kim oldukları ve bir gün nasıl bir yetişkin olmak istedikleri konusunda sık sık fikir değiştirirler”
“Transgender İdeolojinin Yıkıcı Etkisi” kitabında İngiliz yazar şu bilgileri de veriyor:
“Çocuklar ve ergenler, büyüme sürecinde, kim oldukları ve bir gün nasıl bir yetişkin olmak istedikleri konusunda sık sık fikir değiştirirler. Kendilerini transseksüel olarak görmeye başlayan bazı çocukların sadece deneyler yapıyor veya bir aşamadan geçiyor olması söz konusu olabilir. Olumlu olumlamanın bir tehlikesi, bu yeni kimliği pekiştirme riskini alması ve böylece çocuğun daha sonraki bir tarihte fikrini değiştirmesini zorlaştırmasıdır. Kendisini transseksüel olarak görmeye başlayan bir çocuk, cinsiyet kimliğiyle ilgili endişelerden önce gelen sosyal veya duygusal sorunlar yaşıyor olabilir.”
“Kadınların çocukların yaşamları üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir”
Kitabın Sonuç bölümünde de İngiliz Yazar, “Transgender ideoloji, transgender bireylerin varlığının aksine, daha geniş anlamda toplum ve özellikle kadınların ve çocukların yaşamları üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.” ifadelerine yer verdi.