HARBİYE / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Deprem Çalıştayı”nda yaptığı konuşmanın ardından kameraların karşısına geçti. Gazetecilerin İmamoğlu’na sordukları sorular ve İBB Başkanı’nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
Protokolde gözlerin aradığı isimler vardı; İstanbul Valisi, AFAD Başkanı olmak üzere.
– Buraya herkes davet edildi, benim de bilgim dahilinde. İlgili bakanlıktan tutun da valiliğe kadar. Belki kurulları veya heyetleri temsilen birileri gelmiş olabilir; ama ben kim geldi, gelmedi açıkçası bilmiyorum. Umarım gelmişlerdir. Bugün aslında konu, üst düzey bilim insanları, teknik insanlar, onların ne katacakları. Bizler, yöneticiler dinleyip sorumluluk elde etmesi gereken insanlarız. Gelmeseler de biz raporları kendilerine yolarız.
“BEN İSTANBUL’A BAKIYORUM”
Kanal İstanbul’a da değindiniz içeride. Siyasetin de çokça gündeminde. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “Kazmayı vurduğumuz anda denizcilik uçacak” gibi sözleri oldu. Sizin duruşunuz da devam ediyor. Kanal İstanbul projesi nereye doğru gidiyor? Çünkü, iktidar kanadı bu konuda kararlı ve ısrarlı.
– İstanbul’da halkın, yaptığımız araştırmada neredeyse sıfır noktasında bilgi sahibi olduğunu görüyoruz. Kanal İstanbul’u, ‘çılgın proje’, ‘Bir yerden kanal geçiyormuş’ diye biliyorlar. Yani etkisi, üreteceği tahribat, neye mal olacağı konusunda faydaları ve dezavantajları konusunda hiçbir bilgileri yok. Dünyayı, ekosistemi, iklimi, depremi her yönüyle etkileyecek, nüfusu, yapılaşmayı rantı etkileyecek bir konusunun yüzeysel geçiştirilip, ‘Biz ihaleye çıktık’ denecek bir süreç olmadığının altını çiziyoruz. Sayın Bakanı nereye uçurur, dış ilişkileri veya başka konuları nereye uçurur, o beni hiç ilgilendirmiyor. Ben, İstanbul’a, 16 milyon insana, bu ülkeye neye mal olacağına bakıyorum. Yani bu belki 75 milyar, belki 125 milyar lira açıklanıyor. Böyle bir maliyetin, bugünün Türkiye’sinde ekonomik olarak karşılığı önceliği nedir? Bu şehrin, kadim coğrafyasına, tarihsel geçmişine etkisi ne? Tarım veya orman alanlarına etkisi ne? İnsan yaşamına, trafiğine coğrafi bütünlüğüne etkisi ne? Ben buna bakarım. Beni ilgilendiren tarafı bu. Duyurmaya, paylaşmaya, konuşmaya da devam edeceğim.
“KRİTİK OLAN MELEN…”
Barajlarda son durum nedir? İstanbul’da bir su sıkıntısı yaşanacak mı?
– Şu anda barajlarımız, doluluk olarak yüzde 36’ların biraz üzerinde. Birkaç haftadır düşüş trendinde olan doluluk oranı, son 3-4 gündür bir yükselişe geçti. Kışa girişimiz gecikti; ama henüz kışı yaşamadık. İstanbul’un ürkütücü su senaryosu, 2 yıl üst üste kuraklık yaşaması ile ilintili. Bu kuraklığın, yaz aylarına nasıl tesir edeceğini yaşayacağımız kışla göreceğiz. Şu anda henüz kışla ilgili bir tahminde bulunmak güç. Eğer, seneye de bir kuraklık yaşanırsa, arkadaşlarımızın ön görüsü 2021’de bizi bir su sıkıntısı bekliyor. Tabi burada çarpıcı olan 2 şey var. Bir tanesi, malum Melen Barajı’nın bundan 2 yıl önce açılacak olması ve bugün orada milyonlarca metreküplük su rezerviyle İstanbul’un beslenebileceği yönünde tarihsel projenin hala niçin neticelenmediği… Aldığımız son bilgiden dolayı burada yapılan yanlış imalatın giderilmesiyle ilgili ek projenin maliyetiyle ilgili alakalı ödeneğin hala çıkarılmamış olması… 2040’a, 2071’e kadar su sorunu yaşamayacağımız bir şehir devraldığımız konusunda, Sayın Cumhurbaşkanı dahil, teminatlar verildi topluma. Biz de o teminatı alarak seçildik. Dolayısıyla bu süreç de milli bir meseledir. Eğer DSİ, ödenek sorunu yaşıyorsa, bu ödeneği tesis edecek kurumları bu konuda uyarıyoruz ve duyarlılığa davet ediyoruz. Bu, önemli bir meseledir. En azından bence Sayın Cumhurbaşkanı’nın taahhüt ettiği ve vaat ettiği “2040’a, 2071’e kadar su sorunu yaşamayacağız. Tüm sorunu çözdük” taahhüdünün imza altına alınması için bütün kurumları ve kuruluşları sorumluluğa davet ediyoruz. Şu anda 2 yıl su sorunu olmayacağı yönündeki öngörümüzle beraber, bu ileride su sorunu olmayacağı anlamına da gelmiyor. Kritik olan Melen Barajı’nın yanı sıra, tasarruflar ve geliştireceğimiz su kaynağı oluşturma ile ilgili projelerimiz devam ediyor. Ocak ayında da su çalıştayımız olacak. Bunu orada da ele alacağız. Ama her şeyden önce şunu ifade edelim; Kanal İstanbul projesinin yüzde 30 civarında su havzalarını yok edeceği, İstanbul için ne kadar gereksiz ve ne kadar riskli bir proje olduğunun da ayrı bir ispatıdır. Onun da altını çizelim.
“BİLİMSEL ALANLARA MÜDAHALECİ OLMAM”
Deprem alanında uzun süredir çalışma yapan bazı isimlerin İBB yönetimi tarafından çalıştaya neden dahil edilmediklerine dair sosyal medyadan tepkileri oldu. Haberdar mısınız, bu davetlerden ve bu konuda bir mesajınız olacak mı?
– Bir belediye başkanı olarak kim davet edildi, kim edilmedi… Bilimsel alanlara ben ne müdahaleci olurum ne de olmak doğru. Burada bir kere şunu söyleyelim. Davet edilmeyen kimse yok. Konuşulan şey, konuşmacı olmakla ilgili. Gösterilen tepki… Ki ismi geçen bilim insanımız da belediyemiz ile başka alanlarda şu anda aktif çalışma içerisinde. En son mesela İSKİ’nin kendilerine bir çalışma teklifi yaptığını biliyorum. Dolayısıyla İstanbul’da hiçbir bilim insanı dışarıda kalmaz, kalmamalı. Eksiklik olabilir. Çokça bilim insanımız var. Herkesin konuşmacı olması mümkün olamayabilir. Ama herkesin sürecin içinde olması sağlanmalıdır. Bunu sağlamaya dönük kurullar oluşturuyoruz. Kendilerine bir hata yapılmışsa zaten arkadaşımız söyledi ‘özür dileriz’ dedi. Ama bilim adına konuşmacı olmadım diye gelmemeyi kendileri tercih etmemeli. Umarım bugün veya yarın kendileri en üst seviyede katılımcı ve sürece katkı sunan bilgileri ile paylaşımcı olmasını dilerim. Sadece kendilerine değil, tabi herkesi bu anlamda davet ediyoruz. Eksiklikler giderilir. Bu ne ilk ne son olacak. Hep böyle depremle ilgili konuşacağımız alanları ve süreçleri İstanbul’un her anına dahil edeceğiz. Çünkü bizim birinci meselemiz deprem.