TAKSİM / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazeteci Ayşenur Arslan’ın Halk TV’de canlı yayınlanan “Medya Mahallesi” programına katıldı ve koronavirüs salgını gündemiyle ilgi soruları yanıtladı. İmamoğlu, Arslan’ın, “Bu süreçten ya toplum ve demokrasi güçlenerek çıkacak ya da mesela Macaristan’da olduğu gibi otoriter rejimler daha da otoriter hale gelecek. Siz, Türkiye için ne öngörüyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“DÜNYA, KORUNARAK GELİŞMELİ”
“Bütün dünya, bence dünyanın daha uzlaşmacı, demokrasiyi daha güçlendiren, detaylı düşünerek hareket etmeyi esas ilke kılan bir döneme adım atacak. Zira; otoriter ve akla, bilime dayalı olmayan hamlelerin dünyayı nasıl çökerttiğini, nasıl sıkıntıya soktuğunun bir işareti. Zaten popülist bir dünyayla mücadele ediyor insanlık. Son 10-15 yılına, 20 yılına baktığınızda, dünyanın farklı ülkelerine baktığınızda, bu anlamda sorguladığınızda durum bu. Zaten ortak akıl hakim olsaydı, şu anda bilimle, akılla, doğayı koruyan, yaşamı koruyan, insanı koruyan modelin hakim olması durumunda, bence biz, virüse karşı bu kadar çaresiz bir insanlığa dönüşmezdik diye düşünüyorum. Dünya gelişmeli. Gelişim önemli bir süreç. Ama ben şöyle bakıyorum: Dünya, korunarak gelişmeli. Dünyanın temel kurgusunu korumadığınız zaman, gelişmenin büyük bir bozulmaya sebep olacağını ve bazen gerçekten geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar bırakabileceğini görüyoruz. İstanbul’un son birkaç yıllık gündemine bir bakalım; bir anda 16 milyon insan, canımızı korumak için evlerimize hapsolmak durumundayız. ‘Mecburuz buna’ diyoruz. Ama son 1-1,5 yıllık gündemine bakalım İstanbul’un; nasıl böyle hamur gibi yoğurduğumuzu İstanbul’u, nasıl dayanılmaz bir stresli kent haline getirme çabası içinde olduğumuzu görürüz. Bundan sonra, İstanbul’daki kesiti, 16 milyon insan, yarınlarda 17-18 milyon insan, şimdi işin bu boyutunu düşünerek kararlar alacak. Yaşam alanlarını korumanın, bize miras bırakılan bu dünya güzeli coğrafyanın, nasıl önce korunup sonra geliştirilmesi hususunu tartışacağını düşünüyorum.”
“BİZ, BİR ARAYA GELELİM DİYE SEÇİLDİK”
İmamoğlu, Arslan’ın “İstanbul’un halini anlatın bize…” talebi üzerine, şu ifadeleri kullandı:
“Yaklaşık 40 günlük sürecin içindeyiz İstanbul’da aslında. Bu salgının pandemi olarak duyurulmasından sonra, Şubat sonuna doğru, insanların koronayı anlaması, alınması gereken tedbirler, daha sonra bizim normalde yaptığımız dezenfekte işleminin ötesinde bir dezenfeksiyona başlamamız, şehrin her noktasına bunu yaymamız derken aslında 40 gündür sürecin içindeyiz. Sürekli şu çağrıyı yaptık: Beraber olmalıyız. Çünkü krizlerin bir çözüm modeli vardır. Krizleri, toplum ancak şöyle çözebilir: Uzlaşmak zorundasınız, bir araya gelmek durumundasınız ve tek akılla süreci yönetmeye dair kararlar almak durumundasınız. İstanbul’da, -1 ay üzerine- geçen hafta cumartesi günü ilk toplantımızı yapabildik; inanabiliyor musunuz? Sayın Vali’mizin bizi davetiyle, İl İdare Kurulu’nun toplantısına katıldım sabahleyin. Öğleden sonra da Pandemi Kurulu’nun toplantısına katılabildim. Halbuki ben, bu çağrımı defalarca yaptım. Burada ne hikmetse, bir araya gelme konusunda sorunlar yaşadık. Biz, bir araya gelelim diye seçildik ya da göreve atananlar var vesaire. Ama işte Türkiye’de bu, başka duygularla yönetilmeye başlandığı an sıkıntılar başlıyor.”
“PANDEMİNİN TÜRKİYE’DEKİ MERKEZİ İSTANBUL” “PAZAR GÜNÜ TEŞEKKÜR ETTİK AMA PAZARTESİ…” “BİZ NELERLE UĞRAŞIYORUZ?” “SAĞLIK BAKANI’NA KALSA O DA ‘SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLAN ETTİM’ DER”
“Şu an, pandeminin Türkiye’deki merkezi İstanbul. Vakaların da ne yazık ki ölümlerin de -Allah rahmet eylesin bütün kayıplarımıza- merkezi İstanbul. Bütün rakamları il il bilme şansına sahip değilim. Bu konuda Sağlık Bakanlığı mesul ve tek açıklamayı Sağlık Bakanlığı yapıyor. Rakamları bakanlığın açıklamasını anormal karşılamıyorum. Bu tür süreçlerde, tek elden bilgi paylaşımını doğru buluyorum. Ancak, benim tespitin başka bir yönde. İstanbul, bu işin merkezi. Dolayısıyla, İstanbul’un merkez olduğu bir konuda, İBB’nin daimi bir masa üyesi gibi, her an konuşulan, tartışılan… Çünkü, en büyük lojistik güce sahibiz. 85 bin çalışanımız var. Bugün valiliğin de başka kurumların da sahadaki faaliyetlerine yine en büyük desteği veren biziz; araçlarıyla, insan kaynağıyla. Vermeye de devam edeceğiz. Sorumluluğumuz bu. Yapmak zorundayız. Bütün bunları niye anlatıyorum? Uzlaşmak ve bir araya gelip krizi yönetebilme becerisi, sürecin daha hızlı çözümüne sebep olur.”