
İmamoğlu, 19 Mart 2025’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “yolsuzluk” ve “silahlı terör örgütüne yardım” iddiaları kapsamında gözaltına alındı.
23 Mart 2025’te Çağlayan Adliyesi’nde çıkarıldığı mahkemece “yolsuzluk” suçlamasıyla tutuklandı. “Terör örgütüne yardım” suçlaması ise reddedildi, ancak savcılığın itirazı üzerine dosya hâlâ açık durumda.
Tutuklama kararının ardından İmamoğlu, yüksek güvenlik önlemleriyle Silivri’deki Marmara Cezaevine sevk edildi. Aynı soruşturma kapsamında 50’den fazla İBB yöneticisi de tutuklu bulunuyor.
Ekim ayında İmamoğlu hakkında yeni bir “siyasal casusluk” soruşturması başlatıldı.
Savcılık, “CHP’yi yasa dışı yöntemlerle ele geçirme”, “cumhurbaşkanlığı adaylığı için dış fon toplama” ve “kişisel verileri yabancı istihbaratla paylaşma” iddialarını dosyaya ekledi.
Bu kapsamda, İmamoğlu’nun danışmanı Necati Özkan ve gazeteci Merdan Yanardağ da tutuklandı.
İmamoğlu ise bu suçlamaları “rezil bir kumpas” olarak nitelendirdi.
Ayrıca 4 Kasım’da babası Hasan İmamoğlu ve oğlu Selim İmamoğlu hakkında yurt dışı çıkış yasağı kararı verildi. Bu karar, ifadeleri alınmadan verilmesi nedeniyle hukuk çevrelerinde tepki topladı.
İmamoğlu, avukatları aracılığıyla kamuoyuna gönderdiği mektuplarla moralini koruduğunu vurguladı.
7 Kasım’da CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez aracılığıyla paylaşılan mesajında şöyle dedi:
“Morallerimiz yüksek, inançlarımız tam. Adalet bir gün tecelli edecek, halkın iradesi önünde hiçbir engel duramaz. Dayanışmayla aşacağız.”
5 Kasım’da Cumhuriyet Gazetesi’ne gönderdiği mektupta ise,
“Bu kumpaslar milletin iradesini gasp etmenin son çırpınışlarıdır. Ben Ekrem İmamoğlu’yum, vatan için canımı veririm.” ifadelerini kullandı.
Eşi Dilek İmamoğlu da yaptığı açıklamada, “Eşim sadece demokrasi istediği için tutuklu. Bu kararların tamamı siyasidir.” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklamayı “siyasi intikam” olarak nitelendirerek, “Silivri’yi kapatacağız” sözüyle büyük yankı uyandırdı.
Parti örgütleri, İstanbul başta olmak üzere birçok kentte “Her Şey Çok Güzel Olacak” sloganıyla protestolar düzenledi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise kötü muamele iddialarını reddederek, “Tüm mahkûmlar gibi İmamoğlu’nun da hakları güvence altındadır.” açıklamasında bulundu.
Ancak İmamoğlu’nun avukatları, 12 metrekarelik tek kişilik hücrede tutulduğunu, günlük aktivitelerinin ciddi şekilde kısıtlandığını belirtiyor.
Uluslararası medyada da yankı bulan süreç, BBC ve Euronews gibi kuruluşlar tarafından “siyasi tutuklama” olarak tanımlandı.
İmamoğlu’nun yargılandığı ana dava sürerken, “casusluk” dosyası ayrı bir soruşturma olarak yürütülüyor.
Tahliye talepleri reddedilen İmamoğlu, cezaevinde olmasına rağmen cumhurbaşkanlığı adaylığını sürdürüyor.
İBB’de başkanlık görevini vekaleten yürütmek üzere atama yapılırken, birçok proje ve yatırımın yavaşladığı bildiriliyor.
CHP, hem iç hukuk hem de uluslararası diplomatik temaslarla tahliye sürecini hızlandırmaya çalışıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun 231 gündür süren tutukluluğu, Türkiye’de demokrasi, hukuk ve siyaset tartışmalarının merkezine oturdu.
Cezaevinden gönderdiği son mesajında İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
“Biz bu karanlığı dayanışmayla aşacağız. Halkın iradesi mutlaka galip gelecek.”
İmamoğlu’nun avukatları, önümüzdeki hafta yeniden tahliye başvurusu yapmaya hazırlanıyor.
Kamuoyunda ise en çok sorulan soru değişmiyor:
“Türkiye, seçilmiş bir büyükşehir belediye başkanını daha ne kadar içeride tutacak?”