
Aslan konuşmalarında kentin belirli alanlarını “rant” olarak tüketmek yerine halkın kullanımına açma hedefini sıkça yineledi. Özellikle Kurbağalıdere ve benzeri projeler üzerinden “yaşam vadisi” şeklinde tanımlanan kamusal alanların; meydan, sosyal donatı ve yeşil alan olarak planlandığını, böylece kentlinin erişimine açıldığını söyledi. Bu tür alanların “Millet Bahçesi” kapsamında dönüşümlerle karıştırılmasını eleştirirken, amaçlarının vatandaş odaklı, erişilebilir ve sosyal donatı barındıran mekânlar yaratmak olduğunu vurguladı.
Nuri Aslan, İBB’nin başlattığı Kent Lokantaları projesinin İstanbul genelinde büyüdüğünü ve dar gelirli yurttaşlara uygun fiyatlı yemek sunduğunu belirtti. Aslan’ın verdiği rakamlara göre kent lokantalarının sayısı 18–19’a ulaştı; bu tesislerde istihdamın özellikle kadınlara açıldığı, sosyal politika amaçlı olarak çalıştırıldığı ifade edildi. Aslan, Kent Lokantaları’nı “halkçı belediyeciliğin somut göstergesi” olarak niteledi. Bu hizmetin birçok ilçede yaygınlaştırıldığı ve benzer uygulamaların diğer yerel yönetimlerce de izlendiği kaydedildi.
Aslan, İBB’nin “Yuvamız İstanbul / çocuk-kreş” yatırımlarını da öne çıkararak, “geçim sıkıntısının derinden hissedildiği bugünlerde ailelere nefes olmaya” devam ettiklerini söyledi. Açıklamalarında 2’si yeni açılan olmak üzere belirttiği kreşlerin sayısını ve önümüzdeki dönem için planlanan 16 yeni kreş açıklamalarını tekrarladı; ayrıca kreşlerin, yurtların ve Anne Kart-Halk Süt gibi uygulamaların birer sosyal politika unsuru haline geldiğini belirtti. Aslan, bu tür hizmetlerin sadece İstanbul’da kalmayıp Türkiye genelinde benzer uygulamalara ilham verdiğini savundu.
Aslan, Kent Lokantaları, Halk Süt, Anne Kart ve kreş-projelerinin model olarak Türkiye’nin farklı şehirlerinde de uygulanmaya başladığını öne sürdü. Bu noktada İBB’nin uygulama örneklerinin yerel yönetimler ve sivil inisiyatifler tarafından izlendiğini, sonuç alınan modellerin başka illere de örnek teşkil ettiğini belirtti. Haberlere göre Aslan bu yayılmayı hem bir başarı hem de “İmamoğlu vizyonu”nun geniş etkisi şeklinde sundu.
Muhalefetin bazı eleştirilerine değinen Nuri Aslan, kent içindeki bazı projelerin “ticarileştirme” ya da “rant” iddialarıyla suçlanmasına sert tepki gösterdi; böyle söylemler karşısında İBB yönetiminin kamusal yararı ön planda tuttuğunu, açılan kreşler, kent lokantaları, meydan düzenlemeleri ve yurt projelerinin kamusal faydaya hizmet ettiğini ısrarla vurguladı. Aslan, “ranta açılacağı” düşünülen alanlarda kamu hizmeti üreterek o alanları halkın kullanımına kazandırdıklarını söyledi.
Aslan’ın hem basın hem de saha ziyaretlerinde sıkça anılan örnekleri arasında Ataşehir Kent Lokantası açılışı, Bakırköy ve diğer ilçelerdeki kent-lokanta/kreş açılışları ile Yenisahra / Kurbağalıdere Yaşam Vadisi açılış etkinlikleri yer aldı. Bu açılışlar sırasında verdiği konuşmalarda projelerin ayrıntılarını, istihdam ve sosyal etki boyutunu paylaştı; aynı zamanda bu tür projelerin “kamusal sağlık, beslenme ve çocuk bakımına erişim” gibi alanlarda doğrudan etki sağladığını belirtti.
Bu tür beyanlar siyaset sahnesinde farklı yorumlara açık. İktidar ve muhalefet cephesinde, İBB’nin sosyal projelerine ilişkin değerlendirmeler genellikle iki kutuplu bir çerçevede yapılıyor: bir taraf bu projeleri “halkçı, sosyal devlet pratiği” olarak okurken; diğer taraf “siyasi reklâm” veya mali sürdürülebilirlik eksikliği üzerinden eleştiriyor. Nuri Aslan’ın açıklamaları, İBB yönetiminin kamuoyuna ve muhalefete karşı savunma/ikna stratejisinin bir parçası olarak da okunabilir.
Nuri Aslan’ın tekrarladığı somut iddialar — kent lokantalarının sayısı, açılan/planlanan kreş sayıları ve yaşam vadisi/meydan dönüşümleri — gazetecilikte doğrulanması gereken rakamlar arasında yer alıyor. İddiaların kesin boyutlarını doğrulamak için İBB’nin resmi raporları, açılış tutanakları ve ilgili birimlerin yayımladığı veri setleri takip edilebilir; aynı zamanda proje maliyetleri, işletme modellemeleri ve sürdürülebilirlik değerlendirmeleri, eleştirilerin haklılık derecesini anlamak için önemli olacaktır.