AHA.CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na yazılı soru önergesi verdi. Önergede “İktidarınızın derin şehircilik ve kentleşme bilgilerinin sonuçları ortada iken halen yeni yeni ucube projeler ile kentlerimizi mahvetme yönelik kararlılığınızın devam ettiğini görüyoruz. İktidarınız döneminde verilen sözlerle gerçekte yapılan uygulamalar hiç bağdaşmıyor. (TOKİ) tarafından bir rapor hazırlanmış, Raporda özellikle, 76 firmaya ait projeler için yapılan imar planı değişikliklerine ve fazladan kullanılan emsallere (inşaat alanı) satır satır yer verilmişti. Bu dikey mimariye kimler izin verdi? İstanbul’a ihanet edilmesine neden sessiz kalıyorsunuz?” diye sordu.
İktidarınız tarafından uzunca süredir gündemde tutulan “Yatay mimarı mı, dikey mimarı mı?” tartışmaları ilk olarak 2014’te dönemin bakanı İdris Güllüce tarafından “Yeni sloganımız ‘yatay yapılanma’ olacak. Yatayda yapılanalım, yerli mimariyle yerel malzemeyi teşvik edelim” diyerek gündeme getirilmişti. Sonrasın da göreve gelen tüm Çevre ve Şehircilik bakanları da aynı şeyleri tekrar etmiş ama bir türlü söylenen ile yapılan aynı olmamıştı. Son olarak da Sayın Cumhurbaşkanı, İstanbul’daki dikey mimari ve İstanbul’un tarihi dokusunun yok olmasını kast ederek “Biz bu kente ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum” demişti.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının açıklamalarını değerlendirdiğimizde, yapılan uygulamalarda ortaya çıkan ucube görüntülerden dolayı duydukları rahatsızlığın verdiği savunma refleksiyle şehircilik ve mimarlık literatürüne,” dikey yapılaşma yerine yatay yapılaşmaya geçeceğiz” gibi ifadeleri ile yeni deyimler kazandırmışlardır.
İktidarınızın derin şehircilik ve kentleşme bilgilerinin sonuçları ortada iken halen yeni yeni ucube projeleri ile kentlerimizi mahvetme anlayışlarındaki kararlılığın devam ettiğini görüyoruz. Son olarak Toplu Konut idaresi (TOKİ) tarafından bir rapor hazırlanmış, Raporda özellikle, 76 firmaya ait projeler için yapılan imar planı değişikliklerine ve fazladan kullanılan emsallere (inşaat alanı) satır satır yer verilmişti. Üstelik bu imar planı değişikliklerinin büyük kısmı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan planlardı. Bu uygulamalar sonucunda bir avuç adam milyarlarca Türk Lirası’na varan haksız kazanç elde etmişti.
Yapılması gereken binaların dikey mi yoksa yatay mı yapılacağına karar vermek değil, yapı yoğunluğunu düşürmektir. İnşa edilecek her yapının önceden belirlenen şehir planına uygun olarak projelendirilmesi ve projelerin devamlı değiştirilmemesi gerekmektedir. Bu yağmayı “yüksek ve çirkin gökdelenleri engellemek” propagandası ile hayata geçirmeye çalışan iktidarınız, bir süre sonra ister dikey olsun, ister yatay her ikisi de betondan başka bir şeye benzemeyen yeni ucubelerle karşılaşacaktır.
Bu bağlamda;
1- Bütün büyük şehirlerimizde, özellikle İstanbul’da önceden yeşil alan, okul, spor ve oyun alanı, kamu tesisi vb. alanların yüksek yapılaşmaya ve imara açılmasına ne zaman dur demeyi düşünüyorsunuz?
2- TOKİ tarafından açıklanan ve İstanbul’da bulunan 76 firmaya ait projeler için yapılan imar planı değişikliği sonucunda milyarlarca lira elde edilerek dünya tarihinin görülmüş en büyük imar yolsuzluğuna göz yumulmuştu. Bu kadar büyük bir ihanete ve yağmaya neden olanlar hakkında her hangi bir işlem başlatmayı düşünüyor musunuz?
3- İstanbul’da bulunan deprem toplanma alanlarına gökdelen, plaza, AVM dikildi. Yarın deprem olsa çocuğumuzu götürecek toplanma alanı kalmadı. Bu konuda alacağınız önlemler nelerdir?
4- Doğal çevreyi ve yaşam alanlarını yok eden bu plan düzensizliği, herkesin gözü önünde ülkemizin elde kalan son yeşil alanlarının da yok edilmesine neden olmaktadır. Bunu adı ihanet değil ise nedir?
5- Önceki yıllarda meydana gelen plansız ve kontrolsüz yapılaşmanın ülkemizde yarattığı sorunların belirlenmesi açısından, TBMM’ce bir araştırmanın yapılmasını uygun görür müsünüz?