İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kemerburgaz Kent Ormanı’nda incelemelerde bulundu. İmamoğlu’na eşi Dilek ve kızı Beren İmamoğlu da eşlik etti. İmamoğlu ve beraberindeki heyet, yaklaşık 1,5 kilometrelik yolu yürüdü. Bu sırada yetkililer, İmamoğlu’na bölge, proje ve alandaki çalışmalarla ilgili bilgiler verdi. Ardından kameraların karşısına geçen İmamoğlu, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bölgeden çok etkilendiğini belirten İmamoğlu, “Çünkü 5,5 milyon metrekareden bahsediyoruz. 5,5 milyon metrekarelik alanda, muazzam yürüyüş yolları düzenlenebilir. Burası, yılların ormanı. İçinde barajımız var, baraj gölümüz var. Etrafında muazzam bir peyzaj var. Bir kısım yatırım yapılmış ama kalmış. Burayı çok hızlı İstanbulluya açmak istiyoruz. 29 Ekim’de, Cumhuriyet Bayramı’yla beraber, burayı halka açacağız” dedi.
DİLEK İMAMOĞLU: “VAATLERİNİN TAKİPÇİSİYİZ”
İstanbulluların, Belgrad Ormanı’ndan sonra yürüyüş parkurlarının olduğu bir parka kavuşacağının müjdesini veren İmamoğlu, “İstanbul’un başka noktalarıyla ilgili de arkadaşlarım çok değerli bir adım atmışlar. Tümüyle envanterini çıkarıp, insanların doğal şekliyle kullanabileceği, doğasını asla bozmadan hem kullanabileceği hem de koruma görevini yerine getirebileceği neler var, nereleri var, İBB’nin kontrolünde ama henüz kullanılmamış neler var, bunları hep analiz ediyoruz. İstanbul’un bütüncül bir envanterini çıkartmak diyebiliriz buna. Ormanlarımız var, İSKİ havzalarındaki alanlarımız var. Buralarda tarım yapmayı hedefliyoruz. İstanbul, nimetlerini insanlarına, İstanbulluya servis etmeye hazır muazzam bir coğrafya. Biz, bunu hızlandıracağız” şeklinde konuştu. Gazeteciler, Dilek İmamoğlu’na da Kent Ormanı ile ilgili görüşlerini sordu. Dilek İmamoğlu, “Çocuklarla gelinip, vakit geçirilecek çok güzel bir yer. Zarar vermeden, doğasını koruyarak çok güzel şeyler düşünülüyor zaten. Bekliyoruz hizmetlerini” diyerek, eşinin vaatlerinin takipçisi olacağını belli etti.
“İSRAFI ENGELLEYECEĞİMİZ BAŞKA KALEMLER DE VAR”
İmamoğlu, gazetecilerin, Yenikapı’da sergilenen ihtiyaç fazlası araçlarla ilgili sorusuna şu yanıtı verdi:
“Tasarrufu, israfı tespit etmek ve insanlara bunu göstermek, aslında ders çıkartmakla ilgili. Bunun siyasi bir tarafı olmaksızın öyle bir kamu bilincine ihtiyacımız var ki, bunu partisi yok. Kim yapıyorsa, kendini düzeltsin. O bakımdan biz, yapacağımızı yaptık. Şimdi onları iade edeceğiz. İstanbul’umuzu, yıllık 50 milyon liralık bir yükten kurtaracağız. Düşünsenize, o parayla şu parkı, topluma açabiliyorsunuz. Çok hesap yapmadan söylüyorum. Zaten bir nimet var burada. Düzenleme, koruma amaçlı açabiliyorsunuz. Aslında her tasarruf kaleminin, israfı engellemenin İstanbulluya kazandıracağı muazaam şeyler var. Yaptığımız şey bu. Elbette, sorgulanacak ve soruşturulacak bir şey varsa, onu devam ettireceğiz, o ayrı. Ama şu an itibariyle o gündemi kafamızdan sildik. Yaptık, geri vereceğiz. İstanbulluya 50 milyon lirayı kazandıracağız. Bunu, üzülerek yapıyoruz, keyif alarak değil. 5 yılla çarptığınızda, 250 milyon lirası heba olmuşsa İstanbul’un, neler kazandırabilirdik bu kente. Benin anlatmak istediğim bu manzara. Bir kıyas yapalım. O israf olmasaydı, burası gibi neler olurdu? Bugün arkadaşlarım teknik detayları o alandan verecekler. Biz yine işimize bakıyoruz. İstanbul’a neler kazandırabiliriz? Yine israfı engelleyeceğimiz hangi kalemler var? Tasarruf yapıp, böyle alanları kazandıracağımız neler var, ona bakıyoruz.”
“DEVLET ADAMLIĞI, ÇOK DÜŞÜNÜP AZ KONUŞMAYI GEREKTİRİR”
İmamoğlu’na sorulan sorular ile İBB Başkanı’nın yanıtları şöyle oldu:
Birkaç gündür gündem olmuştu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, programda açıklayacağını söylemişti. Kayyımın söz konusu olmadığını, böyle bir şeyin de mümkün olmadığını olmayacağını söyledi. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben, zaten bir tanım yapmıştım. Polemik olduğunu ifade etmiştim. Tabi üzüldüğüm taraf, devlet adamlığı diye bir tanımımız vardı. Devlet adamlığı, gerçekten çok düşünüp az konuşmayı gerektiren bir pozisyon. Çünkü sizi, milyonlarca insan dinliyor. Hatta dünya dinliyor. Dünya dinleyince, ülkemiz adına yorum yapıyor. Dolayısıyla ülke içerisinde söylenen her cümle, aslında bizi ilgilendiriyor. İyi ya da kötü. Siyaset alanı bu anlamda büyük bir düzelmeye muhtaç. Herkesin dikkatli konuşmaya, oturduğu yerden koltuğunu kullanarak, kirletmeden süreç yönetmeye ihtiyacı var. O bakımdan başta da dediğim gibi, önemsememiştim. ‘Polemik yapılıyor’ demiştim ve ben de polemikten beslenmediğimi ifade etmiştim. Hala o noktadayım. İcraat içinde koşalım istiyorum. Bugün burada ortaya koyduğumuz alanın bir an önce açılması benim önceliğim. İstanbullu, bunu benden bekliyor. Ben de onun farkındayım. Ama bazen ister istemez, ufak tefek reflekslerimiz oluyor. Onları da en minimumda tutmaya çalışıyoruz. Söylenen sözler üzücüydü. Hala içinde söylenen üzücü sözler var. Bir insanı yargılamadan, sorgulamadan, onu bir sıfatla suçlamak ya da tanımlamak bu ülkenin geleceği hakine gelmemeli. O zaman niçin yargı var? Niçin hukuk var? Adalet beklentisi çok büyük toplumda bunu karşılamak için hepimiz dikkat etmeliyiz.
“GİTTİKLERİ YERLERDE ATATÜRK PORTRESİ HEDİYE ETSİNLER”
Diyarbakır ziyaretiniz yine gündemden düşmedi. Özellikle Atatürk portresi hediye etmeniz gündemden düşmedi. Sayın Soylu “CHP’lilerin hiç mi vicdanı sızlamadı” diyerek yorum yaptı bu hediyenize.
– Bu polemik çok acı. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin (T.C.) bir belediye binasına gittim ben. T.C. hukukunun, adalet sisteminin, ‘T.C. vatandaşı olarak seçime girmesinde hiçbir sorun yoktur’ dediği ve seçilen kişileri ziyaret ettim. Ben, T.C. sınırlarında, hangi metrekaresinde kim yaşıyorsa, Atatürk posteri de hediye ederim Türk bayrağı da hediye ederim. Milli duygularımı işaret eden her şeyi hediye ederim. Hediye edemeyen utansın. Siyaset mecrası olarak, gidip orada farklı dil kullanıp, oy isteyenler utansın. Benim öyle bir dilim yok ki. Ben, burada nasıl konuşuyorsam, Diyarbakır’da da aynı konuşuyorum. Çünkü herkes benim vatandaşım. 82 milyon insan, benim yurdunu seven vatandaşım. Devlet büyükleri, devletinde yaşayan milletine öyle bakmazsa hiçbir sorunu çözemezsin. Biz, Türkiye’deki hukuka uygun her kurumun, demokrasinin her parametresinde bulunan siyasi partilerin, kuruluşların güçlenmesini sağlamalıyız ki, terör örgütleri bu ülkede hakim olmasın. Onları dışlayıp, küçültmeliyiz. O bakımdan benim yaptığım, tümüyle hukuka uygundur. Tümüyle bu memleketin milli duygularını, her noktasına yaymaya yönelik bir eylemdir. Bunu, yarın ülkenin her yerinde, Hakkari’de, Edirne’de de Kars’da da Van’da da yaparım, Trabzon’da da yaparım. Benim milli duygularımı temsil eden unsurları hediye etmeyeceğim de ne hediye edeceğim. Kendilerine de tavsiye ederim. Gittiği yerlerde Atatürk posterini hediye etsinler.
“ÇALIŞANLAR DERT EDİYOR, YÖNETENLER ETMEMİŞ”
Yenikapı’ya gidecek misiniz? Araçlarla bir fotoğrafınız olacak mı?
– Benim araçlarla bir fotoğraf çektirme diye bir çabam olmaz. Benim amacım, bu şehrin israfını engellemek. Bu şehrin tasarruf gücünü arttırmak. Orada araçlar var. Arkadaşlarım teknik raporlarını basınla paylaşacaklar. Benim oraya gidip arabaları göstermem… Niye? Ben, utanıyorum. Onları mı göstereceğim. Utanıyorum yani. O kadar hizmet fazlası aracın bu kurumda varlığının anlamı neydi? Niye bazı kurum, kuruluşlara, kişilere, hatta bazı ailelere niye araç tahsis edilsin. O bakımdan açıklayacaklar. Niye araçların uydu takip sistemi belli bir dönemde kayıt altından çıkarılsın? Niye bunlar yapılıyor. Yapılmamalı. Memleketin malı bu. Şehrin 16 milyon insanının malına, biz, gözümüz gibi bakacağız. Bu park niye hizmete açılmamış? Niye? Ne olabilir? Şu an ben kendimi üzgün hissettim onun için. 1,5 ayda, burada çalışma arkadaşlarım diyor, ben demiyorum: ‘29 Ekim’e yetiştirelim.’ Çalışanlar dert ediyor; ama yönetenler dert etmemiş. Böyle bir nimeti, 16 milyon insanla ben niye paylaşmayacağım? Benim işim, iş üretmek. Çok üretilecek iş var İstanbul’da. Korunacak alanlar var. Bu şehrin israftan kurtarılacak çok nimetleri var, gelirleri var. Bu şehir, gerçekten güzel şeylere aday. O, her şey çok güzel olacak felsefesi çok değerli. Sabah uyandığında 16 milyon hemşehrim, her sabah aynaya baktığında, ‘Her şey çok güzel olacak’ desin. Niye? Daha iyisini hedeflesin. Ben, öyle yapıyorum. Her sabah kalktığımda, ‘Her şey çok güzel olacak’ deyip, önüme bakıyorum. İstanbul’da, güzel şeyler yapmak için de çalışıyoruz. İstanbul’un da buna uygun çok nimetleri var. 16 milyon insanla paylaşacağım bütün bunları.
“GELİP ARAÇLARINI ALSINLAR”
Daha önceki dönemde, bazı İBB çalışanlarının kendi özel araçlarını belediyeye kiraladıklarına dönük bazı iddialar var. Bu iddiaların gerçekliği var mıdır?
– Bana ulaşmış bir tespit yok. Belediyenin öyle bir ortamı da olamaz. Çünkü belediye, bunları ihaleyle alıyor. Belediye, şahıslardan araç kiralayamaz. Bu iddiaların kaynağı nedir, bilemiyorum. Bana ulaşmış öyle bir ihbar yok.
Söz konusu şirketle bağlantıya geçildi mi? Gelip, Yenikapı’dan mı alacaklar araçları? Ne zaman almaya başlayacaklar?
– Oradan alacaklar. Yarından itibaren başlanır. Bugün bile başlanabilir. Ben zaten söyledim: Derhal, hemen! En hızlı şekilde alsınlar arabalarını. Çekecek parkları var mıdır, bilmiyorum.
Yakıt masrafları önünüze geldi mi?
– Onu da takip ediyoruz, soruşturuyoruz. O, özel bir durum ama bu araçların yakıt sistemleri de var. Onun için, bir israfı açıklarken, tümüyle açıklanacak. Hem araç yakım bedeli hem de onun yıllık bedeli şeklinde açıklanacak. Bütün bu araçların, belediyemizin anlaşmalı istasyonlarından yakıt alma hakkı var. Böyle de bir acı durum var. Tümüyle bunların hepsi sorgulanacak. İsrafın bedeli, bütüncül olarak sizinle paylaşılacak arkadaşlarımca.