HABERMAX. Silivri Cezaevi’nde 100 gündür tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kamuoyuna duyurduğu çarpıcı mesajıyla Türkiye’nin hukuk sistemine, vicdanına ve toplumsal adalet anlayışına güçlü bir çağrıda bulundu. “Aziz Milletim” hitabıyla başlayan ve “Tarihe not düşüyorum” sözleriyle sona eren açıklamasında, İmamoğlu mevcut yargı uygulamalarını ağır bir dille eleştirerek, yaşanan süreci cezalandırma rejimi olarak nitelendirdi.
İmamoğlu açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Buradan haykırıyorum; biz yargılanmıyoruz, doğrudan cezalandırılıyoruz! Kadınlar, hastalar işkenceye maruz kalıyor. Evlatlar, eşler, aileler rehin tutuluyor. Avukatlar tutuklanıyor, tehdit ediliyor, savunma hakkımız çalınıyor. Canımız tehdit altındadır!”
Açıklamasında doğrudan yüksek yargı mensuplarına, hakim ve savcılara seslenen İmamoğlu, yargının siyasallaşmasına dikkat çekerek şu çağrıda bulundu:
“Bu, bir avuç insanı kollayan düzenin parçası olmayın. Yazık oluyor adaletimize, hukukun üstünlüğüne, geleceğimize, inancımıza, maneviyatımıza, doğmamış çocukların istikbaline!”
İmamoğlu, mesajının başında üç temel değerin altını çizdi:
Bu sözlerle Türkiye’de yalnızca bireysel değil, sistemsel bir çöküş yaşandığına işaret etti.
İmamoğlu mesajının sonunda, bu sürece destek olan ya da sessiz kalan yargı mensuplarının gelecekte adil yargı önünde hesap vereceğini belirtti:
“Bugün bu adaletsizliğe, hukuksuzluğa imza atanlar yakın zamanda adil yargı önünde hesap verecekler. ‘Kişi kendinden bilir işi’ misali, evde, tarlada, orada, burada bir şeyler arayanların da buldukları tek şey kendi rezillikleri olacak.”
İmamoğlu’nun mesajı, kısa sürede sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. “#İmamoğluYalnızDeğildir”, “#Adaletİçin100Gün” gibi etiketlerle binlerce destek mesajı paylaşılırken, siyasetçilerden, sivil toplumdan ve yurttaşlardan İmamoğlu’nun özgürlüğü için çağrılar yükselmeye devam ediyor.
Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinden kamuoyuna ilettiği bu sert ve net çıkış, yalnızca bireysel bir savunma değil; aynı zamanda topluma, yargı kurumlarına ve gelecek nesillere yönelik güçlü bir vicdani manifesto olarak değerlendiriliyor.