HABERMAX.Deneyimli siyasetçisi Sabri Şenel. Bu hikaye, Gümüşhane Kabaköy ve Pirahmet köyü civarında yaşanmıştır. Ruslar Gümüşhane ve bölge illerini işgal etmiş Türk milleti bu işgale Kop Dağı savunması başta olmak üzere kahramanca direnmiştir. Düşmanlar, Bayburt’u düşürmüş ardından Gümüşhane’ye yönelmişler. Pirahmet, Erzurum- Bayburt- Erzincan kavşağında kilit öneme sahip stratejik konumu olan bir köydür. Kabaköy, Yağmurdere Nahiye yolu üzerinde Ayasofya Cami ile ünlü çok önemli bir merkezdir.
ZÜHTÜ BAYIR’I NASIL ŞEHİT ETTİLER?
Köy odaları bu sosyal mektep işlevi yanında aynı zamanda medresedir, eğitim mektebidir. İşte Bayram Hoca, Rus işgalinde muhacir gitmeyen köyde eğitim, dini ilimler tedrisatı yapan manevi derinliği olan birikimli meşhur bir kişiliktir. Civar köylerden yerleşim yerlerinden iaşe toplar, öğrencileri okutur, bu köy odalarında besler korur, köylerine gönderirdi. Köyün kadınları o öğrencilerin karşılıksız aşçılarıdır. Hatta köyde birde Hoca Mektebi vardır. Bir gün kendisi Bayburt tarafından iaşe toplamak için köyden ayrılmıştır. Oğlu Zühtü ve dört arkadaşı Temel Şenel, Şevket Bayır, Ahmet Şenel at ve eşeklere ot yükleyerek Ruslara satıp harçlık çıkarmak için Rus Karakolu’nun bulunduğu Pirahmet’e giderler. Zira o dönem at, eşek, katır ulaşım için her şey demektir. Hayvanların ot yükünü karakola yıkarlar. O arada Ermeni oldukları sonradan anlaşılan Rus üniforması giyen askerler yeni delikanlı olmuş 13 veya 17 yaşındaki gençlere alçakça saldırır. Zühtü Bayır, ilk hamlede çok ağır yara alır orada anında şehit olur. Diğerleri yaralı olmasına rağmen kaçarlar. Atları eşekleri karakolda kalmıştır. Biraz oyalandıktan sonra durup durum değerlendirmesi yapar Rus Karakolu’na tekrar geri dönerler. Karakola yaklaşan kalabalık bağırır, çağırır ve tepki gösterirler. Ama maalesef acı gerçekle yüzleşirler. Arkadaşlarının cansız cesedi yerde kan revan içindedir. Karakolda taşkınlık yapmak isterler lakin bu yeni bir katliam macerasına çanak tutmaktır. Pişman olur acıyı içlerine gömerler. Zira Rus kuvvetleri içinde 1915 tehciri(zorunlu göç) ile giden ve Rus üniforması ile dönen kuyruk acılı çok asker vardır. Onların korkunç vukuatları hiç bitmez.
ŞEHİT OĞLU İSMAİL, KARA SEVDADAN ÖLDÜ
Bölgede bu hikaye dilden dile dolaşır. Çaresiz arkadaşları Zühtü Bayır’ın cansız bedenini eşek sırtına ilkel biçimde yükler geri Kabaköy’e yönelirler. Yaklaşık 10 kilometre yolu şehidin kanı yol boyunca süze süze giderek köye ulaşırlar. Tablo yürek yaralayıcı Zühtü Bayır’ın eşi Mecbure ana şok yaşar. Zira kundakta bir oğlu vardır adı İsmail’dir. Yakınları feryat eder çok büyük acı yaşanır. Almacataşı, dağ, taş, kurt, kuş sanki bu feryada gözyaşı döker. Kundakta babasız kalan bahtsız İsmail, dul kalan genç bir kadın evlat acısı yaşayacaktır. Bayram Hoca köyde yoktur. Bir süre sonra köyün karşındaki Kale Nahiyesi yolunda yük getiren hayvanlar görünür. Cenazenin başında olan herkes endişe ve hüzünle oraya bakar. zira evladını kaybeden baba geliyor. Bayram Hocada köye bakınca “Allah Allah! Bizim evin önü niye böyle kalabalık?” diye kendi kendine söylenir. Hayvanları “Çu çu!” diyerek kamçılar. Süratle köye eve ulaşmak ister bir süre sonra eve gelir. Yolda gelirken acaba kimi kaybettik? Kim öldü? diye kendi kendine sorular sorar ama oğlunun olabileceği hiç aklına gelmez. Ona asla ölümü konduramaz zira Zühtü Bayır henüz 17 yaşında erken evlendirilmiş fidan gibi gençtir. Evin önünde herkes pür dikkat Bayram Hoca’yı bekler ve o anı, acıyı karşılaşmayı merak eder. Ve yolda hiç kimseyi göremez herkes, cenazenin başındadır. Sokağa girer girmez kim öldü? diye sorar. Sonunda gerçeği öğrenir. Gözyaşları sel olur, tarifi mümkün olmayan dayanılmaz evlat acısı yaşar. Teselli edilmeye çalışılır ama o hep teselli eden konumunda olduğu için adeta sözün bittiği yerdir. Zaten tablo yeterince her şeyi anlatıyor. Acısını yaşar, gözyaşlarını içine akıtır. Evladının cenaze namazını bizzat kendi kıldırır. Şehidin cenazesi Kabaköy’ün önündeki eski mezarlığa gözyaşları içinde defnedilir. Mezar yeri bugün hayal meyal hatırlanır. Fakirlik, çaresizlik kabir taşı yazdırma imkanı da olmaz. O vatanın bağrına zalimlerin kışkırttığı Ermeni Taşnak çetelerinin katlettiği mazlum şehidi sahipsiz mezar olarak yerleşir. Oğlu bahtsız İsmail, genç delikanlı olur. Arife diye bir güzel genç kızı sever engeller vardır, yetimdir aynı zamanda fakirdir. Gençler biri birini sever lakin nişan düğün nasip olmaz. Zaman geçer kızı başkasına verirler. Yetim İsmail kara sevdadan ölür. Baba, oğul, dede aynı mezarlıkta şimdi huzur içinde uyuyor.
BİZE ÖNEMLİ BİR GÖREV DÜŞMEKTEDİR
Onlar görevlerini yaptı şimdi bizim görevimiz o şehit kabrini ibret mezarı olarak onarmak ortaya çıkarmaktır. Arzular Kabaköy belediyemiz bu hassasiyet gösterecek umut ediyorum. Belediye başkanımız Sayın Çetin Rıza Tanış beye şehide mezar yaptırmak nasip olur. Bu şehitlere onur borcumuz saygımız vefamızdır. Harşit’in, Çoruh’un ve Kelkit’in bentlerine takılan iffet abidesi kızlar ve gelinlerin namusu bizim şeref ve onurumuz; Onların kemikleri nehir yatağının değişmesi ile toprağın altında hangi bahçeye bostana misafirdir kim bilir? İşte o ruh ve gerçekler en büyük milli direnç kaynağımızdır. Nice katliam öyküleri gün ışığına çıkmayı bekliyor Ermeni müfterilere karşı bu mazlum ceddimize şehitlere boynumuzun borcudur. Bu gerçeklere vakıf olmak bayrak sancak gibi sallamak duyurmaktır. Rabbim tüm ölmüşlerimize rahmet eylesin.
Sabri ŞENEL