Kurultayımızı yasal nedenlerle salgın koşullarında yapmak zorunda kaldık. Delegelerimiz birçok risk alarak, fedakârca Kurultayımıza geldiler, oylarını kullandılar, Sayın Genel Başkanı ve Parti Meclisi üyelerini seçtiler. Seçilen bütün arkadaşlarımızı da tebrik ediyorum. İktidar hedefini ortaya koymak çok önemli. Ancak bu hedefe ulaşmak için geçmiş dönemde yaptığımız hatalardan ders çıkartmamız gerekiyor.
1989 yılında yapılan yerel seçimlerde SHP yüzde 28,7 oy aldı. Birinci parti oldu. Tüm Türkiye’de 652 belediye kazandık. Adıyaman, Ağrı, Diyarbakır, Mardin dahil 34 ili yönetmeye başladık. Ankara, İstanbul, İzmir’de yeni bir sayfa açtık. Ancak bu başarıyı iyi yönetemedik. En önemli nedeni belediye başkanlarının parti içi politikaya girmeleridir. Belediye Başkanları örgüte müdahale etmeye, delege belirlemeye başlayınca örgüt içi bazı ayrışmalar ortaya çıktı. Belediye Başkanları ve İl Örgütleri arasındaki koordinasyon kayboldu. Genel Merkez, yönetim zaafiyeti yaşadı. Hizipler ortaya çıktı. Yerel ve genel politikalara karar vermesi gereken genel merkez, belediye başkanlarının etki alanına girince, politika üretmekte de zorlandık.
Dolayısıyla en tehlikeli iş belediye başkanlarının kamu görevini bir kenara bırakıp kamu kaynaklarıyla parti içi politikaya müdahil olmasıdır. Bu ahlaken de yanlış. Siyaseten de yanlış. Daha önemlisi Belediye Başkanlığı göreviyle bağdaşmayacak bir iştir. Belediye Başkanı’nın görevi toplumun tamamına hizmet sunmak. Belediyecilik yapmak. Örgüt ve parti içi politika başka bir iş. İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarımız Sn. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş buna dikkat ettiler. Kendilerine teşekkür ediyorum. Aynı dikkati göstermeyen arkadaşlarımız da oldu. Bu gidişata engel olmak gerekir. CHP’nin belli teamülleri, gelenekleri var. Bunlar zamanın sınavından geçmiş kurallardır. Tecrübe var. Birikim var. Bu birikimi yok sayarsanız başarıya ulaşamazsınız. O yüzden özellikle Genel Başkanımız ve MYK üyelerimize büyük sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluğu yerine getirmelerini umuyorum.
Kurultay’da bir liste savaşları yaşandığı, bazı isimlerin üstünün örgütlü şekilde çizildiği konuşuluyor. Bunlar doğru mu?
Genel Başkanımızın bir tane listesi var. 80 kişilik bir liste. Ben de örgüt başkanlığı yaptım. Genel Başkanımızın listesindeki bazı isimlere itirazlarımız olabilir. Bu çok doğal. Ama neticede liste ortaya çıkınca o listeyi sonuna kadar korumak ve savunmak örgüt başkanlarının görevidir. Eğer bu liste hazırlandıktan, 4-5 saat sonra başka bir liste çıkıyorsa burada bir soru işareti var demektir. O soru işaretinin giderilmesi gerekir. Kurultay’dan sonra yapılan bazı açıklamalar toplumda büyük üzüntü yarattı. Bazı Genel Başkan Yardımcılarımız da açıklamalar yapmak zorunda kaldılar. Neticede CHP hiç istemediğimiz bir şekilde tartışılır hale geldi. Hedef İktidar dedik, bir program ortaya koyduk. Ancak bunların konuşulması da bu parti içi tartışmalar nedeniyle mümkün olmadı. Bunun da bir bedeli olmalı. CHP markası üzerine titrememiz gerekiyor. Sayın Genel Başkan’ın yaşananları değerlendirerek, aksiyon alacağını düşünüyorum.
MYK’da önemli bir değişiklik olacak mı?
Çalışma arkadaşlarını seçmek Sayın Genel Başkanımızın takdirindedir. Elbette bir değerlendirme yapacak. Başarılı gördüğü arkadaşlarla yola devam edecek, daha başarılı olacağını düşündüğü isimler varsa bunları ekleyecek. Türkiye’nin çok kritik sorunlarla karşı karşıya olduğu bir dönemdeyiz. Ekonomide, sağlık alanında, her alanda ciddi bir buhran yaşanıyor. Bu dönem çok dinamik, çok etkin bir çalışma biçimine ihtiyacımız var. O yüzden ben de dikkatle yeni MYK üyelerimizi bekliyorum. Büyük bir sorumluluk üstlenecekler. Hepsine şimdiden yüksek başarılar diliyorum.
Hükümetin Koronavirüs ile mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hükümet mücadele etmiyor ki değerlendirelim. Hükümetin içerisinde Sağlık Bakanı hepimiz görüyoruz bir çaba ortaya koyuyor. Ancak hükümetin farklı kanatları, ekonomik, siyasi gerekçelerle bu mücadeleyi adeta baltalıyor. Turizm sektörü para kazansın diye YKS tarihi değiştirildi. Kurban Bayramı’nda çok tehlikeli şekilde hayat serbest bırakıldı. Ortaya çıkan manzarayı hepimiz görüyoruz. Bunların hepsi engellenebilirdi. Sahte bir normalleşme algısı ile toplum sağlığı riske atıldı.
Sadece Ankara Tabipler Odası, 488 sağlık çalışanının koronavirüse yakalandığını açıkladığı gün tüm Türkiye’de 1000 vaka açıklarsanız bu işin inandırıcılığı da kalmaz. Gerçek rakamlar en az 6 kat fazla. Tüm Türkiye’de vaka sayıları patlamış durumda. Urfa’dan, Ankara’dan çok korkunç haberler alıyoruz. Yoğun bakım üniteleri ağzına kadar dolmuş durumda. İstanbul’da hastalık hızla yayılıyor. Pompalanan “normalleşme” algısı yüzünden vatandaş da güvenlik önlemlerini azalttı.
Neticede gümbür gümbür İtalya’nın yaşadığı acı tecrübeyi yaşamaya doğru gidiyoruz. Uzmanlar ne yapacaklarını şimdiden şaşırmış durumdalar. Koronavirüsün aşısı, ilacı bulunmuş değil. AKP’nin ekonomik sebeplerle yürüttüğü vurdumduymaz, umursamaz politikalar cinayet kadar ağır bir suçtur. Yüzlerce insan ölecek.
Bakın 5 ayda 5000 insan hayatını kaybetti. Ayda 1000 kişiyi öldüren bir terör örgütü ne kadar vahşiyse, bu hastalığa kayıtsız kalmak da aynı oranda vahşidir. Korona ile de aynı sertlikte, ödünsüzlükte mücadele etmek gerekir. Eylül ayından sonra durum çok daha vahim olacak. O yüzden hükümete her şeyi bir kenara bırakıp, halk sağlığını korumak için gereken her tedbiri alma çağrısı yapıyorum. Bunu bile yapamıyorlarsa zaten o koltukları bıraksın gitsinler. Millet bir çözüm bulur. Özgür Tuğrul- Yurt İzmir
Kaynak-CHP İSTANBUL Milletvekili Gürsel Tekin