AHA.İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP’nin seçim hazırlıklarını ve stratejilerini anlattı.
Türkiye, 31 Mart 2019’da gerçekleşecek yerel seçimlere hazırlanıyor. Partiler adaylarını bir bir açıklarken, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) için aday gösterdiği isim ise mevcut Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu oldu.
Canan Kaftancıoğlu’nun Şirin Payzın ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı şöyle:
Sadece siyasette değil, Türkiye’de özellikle son yıllarda yaşamın hiçbir alanında kadının adı yok. Bu siyasete de yansıyor. Ama şunu söyleyebilirim, en azından bu yerel seçimlerde İBB başkan adayımız bir erkek ama ilçe başkan adaylarımız açıklandığında ya da belediye meclis üyesi dengesine bakıldığında daha çok kadın ve gencin olacağının sözünü ilk günden itibaren veriyorum, bugün de tekrarlamış olayım. İstanbul’un üç bölgesinde en az birer ilçede kadın belediye başkan adayımız olacak.Ekrem İmamoğlu dün sosyal medyada tartışma konusuydu. “Adını bile bilmiyoruz”, “adını ezberleyene kadar seçim bitmiş olacak”, “neden daha önce açıklamadınız, geç kaldınız” gibi yorumlar vardı. Geç kaldığınızı düşünüyor musunuz? Tanınmamış bir adayın dezavantaj olduğunu düşünüyor musunuz?
Geç kaldığımızı düşünmüyoruz. Bakıldığında Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da, CHP’nin ve büyükşehir belediyesi başkan adayı profiline uygun olan bir sonuç. Neye göre sonuç? CHP’nin yaklaşık 5,5 aydır İstanbul’da yaptığı çalışmaların bir sonucu. Ekrem İmamoğlu’nu bugün İstanbullular tanımıyor olabilir ama geçen gün kendisinin verdiği röportajda da söylediği gibi, İstanbullular onu çok kısa sürede tanıyacak, tanıyıp oy vermenin ötesinde gönüllerinde yer açacakları bir aday olacaktır. Geç kalmadık, şundan dolayı geç kalmadık. Son bütün yerel seçimleri incelediğimizde CHP ilk defa adayını bu kadar kısa sürede açıkladı ve bu süre doğru bir kampanyayla, doğru bir aday ve profiliyle -bunun belirlenmesi için 5 aylık bir çalışmamız vardı- 31 Mart’a kadar tüm İstanbulluların tanıdığı, tanımakla kalmayıp “Evet ben buna oyumu veririm” dediği bir aday olacak.“Halk 15 yıldır yerel yönetimlerden memnun değil”
Aslında söylediğiniz çok doğru, Türkiye’deki seçimlerde genel seçimler ve yerel seçimlerin dinamikleri farklı, farklı olmalı zaten. Ama son yıllara bakıldığında bütün seçimler tek bir dinamik, tek bir bakışla yapılıyor. Bu da yerel seçimde yerel dinamikler yerine, merkezi politikaların seçmene sunduğu belirli kutuplaşmalar üzerinden seçmenin oy verme davranışını belirliyor. Biz Ekrem İmamoğlu adına nasıl ulaştık? Sadece araştırmalar değil. Araştırmalar bunun çok önemli bir kısmı ama örgütümüzden genelinden gelen geri bildirimler, İstanbul halkına araştırmaların dışında yaptığımız çalışmalarda şunu gördük: İstanbul’da yaşayan 15 milyon özellikle son 15 yıldır yerel yönetimlerden memnun değil. İkincisi, İBB hakikaten hizmet anlamında hem kötü yönetiliyor, kötü yönetiminin dışında İBB’nin rantı İstanbul’a değil, İstanbullulara değil farklı kanallara, hani bir şekilde ifade etmek gerekirse Saray’a aktarılıyor. Geçmişte yerel yönetimlerde AKP yönetiminde yaşayan bir vatandaşımız hizmet alabiliyor ya da sorun yaşadığında o hizmeti almak için belli kanalları bulabiliyordu. Artık İstanbul halkı yerel yönetimler anlamında memnuniyetsizliğini görüyor, bu seçimlerde İstanbullu seçmen geçmişte hangi partiye oy vermiş olursa olsun, mevcut ulusal siyasetin gerçekliğini bir kenara bırakarak, yerel dinamikleri, yerel sorunları ve o sorunların çözümlerini -sadece çözümleri değil, çözümü söyleyen kişinin bunu başarabilme ve geçmiş başarı hikayelerine de bakacak- düşünecek. Rakiplerimiz ne yaparsa yapsın, seçimi makro bir siyaset düzlemine çekmek isteseler de, bizim seçim stratejimiz ve seçim yöntemimiz, tamamen seçimi yerelde götüren, rakiplerle hiçbir şekilde bu anlamda muhatap olmayan, İstanbul halkıyla birebir muhatap olup, geçmişte yaptıklarımızın daha fazlasını tüm İstanbul’da yapabileceğimizi anlatmak olacak.Bu söyledikleriniz tamam ama halka sorduğumuzda genel olarak şöyle bir imaj var: “Aman bu CHP’li belediye zaten çalışmaz”, “CHP’li olduğu için mecburen herkes gidip onlara oy veriyor ama normalde CHP’li belediyelerin performansı AKP belediyeleri gibi değil.” Buna karşı da şunu diyenler oluyor: “CHP merkezden para alamadığı için bu halde.” Bunu sormak istiyorum, mesela Kadıköy Belediyesi iyi işliyor ama başka belediyeleriniz böyle iyi işlemiyor. Bize spesifik örnek verebilir misiniz, İstanbul’da hangi para AKP’nin cebine gitti de bunu geri döndüreceksiniz?
O kadar çok spesifik örnek var ki. Şöyle söyleyeyim İBB’nin konsolide bütçesinei İBB’ye yapılan yatırımlara ve şu an yapılmak istenen yatırımlara baktığımızda, bu yatırımların hiçbir şekilde halkla bağlantısı yok.
CHP’li belediyelerde seçmen memnuniyetsizliği hiçbir şekilde AKP belediyeleri gibi düşmüş durumda değildir. Gerçek, hakikat bir tanedir. Ortada yorumlar, algılar, bu gibi şartlandırmalar oluyor. Bakın bir AKP’li belediye yüzde 44’le aldığı belediyedeki memnuniyet oranını yüzde 24’e düşürmüş ve bunlar büyük şehirlerin maddi destekleri olduğu halde. Bir kere İstanbul, İstanbul’dan yönetilmeli. Bu konuda hepimiz hem fikiriz. İstanbul’un 39 ilçe belediye başkanı vardır.“171 km metro zar zor yapıldı, 510 km metro parası harcandı”
Elbette yönetilmiyor. En son Arnavutköy’de, Beykoz’da imara açılan arazilerin imara açılma onayı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verildi.
Yerel yönetimler nedir? Oradaki halka hizmet için bulunurlar. Büyükşehir Belediyesi’nden kendi belediyelerine kaynak aktarmalarına rağmen CHP’li belediyelere hiçbir kaynak aktarılmamasına rağmen, kendi imkanlarıyla CHP’li belediyelerden memnuniyet oldukça ve çok daha fazla yüksek. Örneğin, 2014’teki seçim vaatlerini hatırlıyorsunuz, 400 km metro yapacağız dediler, ki yapılmalı, daha fazlası yapılabilmeli, bugün geldik 2018’i bitiriyoruz, 171 km metro zar zor yapıldı. Arada ölenleri, iş kazalarını, iş güvenliği alınmamasını bir kenara bırakıyorum. Kaynak burada devreye giriyor, bu metro inşaatları için tam 510 km metro parası harcandı. Daha da acı ve trajik olan Kadir Topbaş görevinden alındığında yerine atanan belediye başkanı bir açıklama yaptı, “Pahalı verildiği için metro ihalelerini iptal ediyoruz” dediler, daha sonra araya ne girdi bilemiyoruz, iptal ettikleri metro ihaleleri yine aynı firmalara verildi.
O kadar iyi çalışıyoruz ki, İstanbul’un kendi kaynaklarıyla İstanbul halkının sorunlarının nasıl çözüleceğini, hiç ekstra kaynak yaratmadan, çok rahat biliyoruz. Burada kişiler değil, kenti hangi anlayışla yönettiğiniz kısmı etkili oluyorHerkese sorsanız İstanbul’un en büyük problemi nedir diye, trafiktir, betonlaşmadır, yani bunlar ilk sırada gelen çevre meseleleridir. CHP’nin genel vaatleri mi olacak somut vaatleri olacak mı? Yani şuna şu parayı harcayıp şu problemi halledeceğiz gibi şeyler.
O kadar somut vaatlerimiz olacak ki. Yaklaşık 10 aydır sadece büyükşehir belediyesini nasıl kazanacağımızı değil, kazandıktan sonra nasıl yöneteceğimizi de planlıyoruz. Seçmenler şunu bilsinler ki, adayımızın kampanyasıyla birlikte İstanbul’da asla kavgaya girmeden, seçim sürecini kutuplaştırmadan, tek gündemimiz İstanbul olarak, hatta İstanbul’un 39 ilçesi için ayrı ayrı sorunları nasıl çözeceğimize, hangi bütçelerle yöneteceğimize ve büyükşehiri nasıl yöneteceğimize dair somut vaatlerimiz olacak. Tüm vaatlerimizi de sürelendireceğiz, sözünü verdiğimiz tarihte de yerine getireceğiz.dediÖzellikle CHP seçmeninde bir yılgınlık var, son seçimlerde herkes çok umutlandı, CHP Ankara’yı kıl payı kaybetti geçen sefer, son Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce’nin adaylığı… CHP seçmeni “artık yeter, bir daha sandığa gitmeyeceğim” diyor. Seçmeni nasıl motive edeceksiniz?
İstanbul’da sözünü vereyim, İstanbul’da seçmen ister CHP seçmeni olsun, ister diğer partilere oy veren seçmenler olsun, öyle bir kampanya yürüteceğiz ki, seçmen şu duyguyla sandığa gidecek: Geçmişte bir takım öfkelerimiz, sandığa gitmeme duygumuz olmuştu ama biz bu defa kent için, kendimiz için ve sonrasında da geleceğimiz için sandığa gitmeliyiz duygusunu seçmene vereceğiz. 24 Haziran’dan sonra hakikaten seçmende bir öfke oldu, hepimiz öfkelendik çünkü umudumuz çok büyüktü. Umudun büyüklüğü öfkenin de büyüklüğünü getirdi ama insanda en kolay umuda dönüşen duygu da öfkedir. Öfke nedir, bir beklentinin işaretidir. Biz o öfkeyi gerek merakla, adayımızın profiliyle, adayımızın yapacağı çalışmalarla ama en önemlisi de bizim örgütümüzün o inanmışlığıyla aşacağız. Biz bu defa kent için sandığa gitmeliyiz duygusuyla İstanbul’daki bütün seçmenler sandığa gidecek. Her seçim çok önemli, çok kıymetli son şans diyoruz ama şunun altını çizmek istiyorum: Benim masamda dosyalar var ve bir kez daha, altını çizerek söylüyorum, AKP zihniyetiyle yönetilen İstanbul’da kent kalmıyor. Bu seçim, bizlerden ziyade bu kent için son çıkış diyorum, İstanbul’un, kentin son kurtuluşu için bütün vatandaşlar sandığa gitme sorumluluğunu kendinde hissedecektir.Herkes diyor ki bu bir yerel seçim değil, yerel seçimden de büyük. Burada sadece İstanbul’un değil, şehirlerin geleceğini değil, Türkiye’nin geleceğini, ekonominin geleceğini, demokrasinin geleceğini oylayacağız. Sizin de duygunuz bu mudur, böyle mi düşünüyorsunuz?
Bu yerel seçimlere giderken benim ana duygum kent aşkıdır. Kent aşkı derken İstanbul’un yalnızca turistik yerlerinin değil, 39 ilçesinin de çeperlerine aşığım. Bu seçimlere giderken benim duygum, İstanbul’un tarihiyle, coğrafyasıyla, insanıyla bu kenti kurtarmak. Bu kenti kurtardıktan sonra insanı, geleceği, doğası da kurtulur, ondan sonra diğerleri konuşulur.
Ne yazık ki kente yapılan ihanetlerin kabarık dosyası çok fazla. İl Başkanı olduğum andan itibaren gerek büyük şehirden geçen, kimi zaman Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan geçen bütün dosyalar elimizde. Burada görünen o ki, yeşil alanların sadece rant ve hırs uğruna Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bir imzasıyla imara açıldığını görüyoruz. Kente bundan daha büyük bir ihanet yapılamaz.
1 milyon metrekare alan şu an açılıyor.
Geçen günlerde “Biz dikey mimari yerine yatay mimari yapacağız” dediler. Siz zihniyetinizi değiştirmedikçe ne yaparsanız yapın. Aslında yatay mimari dedikleri de Arnavutköy’de imara açtıkları alan oluyor, Beykoz’da imara açtıkları alan oluyor. Etiler’deki polis okulu yemyeşil bir alan, orası kamusal alan olsun diye çok uğraştık hatta İBB’de başta bunu istedi. Ancak ne yazık ki, teyit etmediğim için isim vermiyorum, bir bakanın yakını zengin olacak diye oraya rezidans yapılıyor.
Elimizde şu anda İBB’nin buraları imara açtığı, rant ekonomisi yarattığı, İstanbul’u şantiyeye çevirdikleri alanlara dair 200 küsür dosyamız var. Keşke İBB’ye “deprem toplanma alanları neresi” diye sorulsa. Keşke “askeri alanlar şu an ne yapılıyor” diye sorulsa. Cevapların alınmayacağını biliyoruz ama keşke bunu sadece biz değil vatandaşlarımız da görse. Çünkü bütün askeri alanların imara açılması için çalışmalar yapılıyor.
Daha acı bir şey söyleyeyim, Kemerburgaz’da oldukça geniş bir yeşil alan, bırakın imara açılmayı, imara açılmadan önce bir medya kuruluşunun sahibi tarafından kredi kullanılarak satın alınıyor, daha sonra da imara açılıyor. Böyle bir doğa katliamı tarif edilemez.
Eskiden doğruyu söyleyen 9 köyden kovulurdu. Bu iktidarda hakikati ya da doğruyu söylediğinizde gerek hukuk yoluyla gerek başka yollarala cezalandırılıyorsunuz.
Bu memlekette bana, Ahmet Şık’a bu söylenmişse, herkese bu söylenebilir. Duymak istemediklerini söyleyen herkese bunu söyleyebilirler. Kendileri Fethullah Gülen’le birlikte bu memleketi parsel parsel satarken, biz bunun karşısında durup bunun mücadelesini veren insanlardık. Onların ne söylediği değil, bizim ne yaptığımız önemli.
Rakibin kim olduğuyla hiç ilgilenmiyoruz. Biz adayımız ve İstanbul halkıyla ilgileniyoruz. Binali Yıldırım istemese de aday çıkmak zorunda kalacak, biz adayımızın karşı cenahı tedirgin ettiğini görüyoruz.
Biz İstanbul’da bu yerel yönetim anlayışından memnun olmayan bütün seçmeni çekebileceğimiz düşünüyoruz. Bu seçimde göreceksiniz, biz yıllardır AKP’ye oy vermiş seçmenleri de çekeceğiz. Bu seçimleri ne yapmak isterlerse istesinler, bir kimlik ve kutuplaşma siyaseti dışına çıkarıp, hizmet, hep birlikte bir İstanbul ütopyası kurma ve İstanbul’da yerel seçimleri hakikaten olması gerektiği gibi yerel zeminde tartışacağız, konuşacağız. Bütün seçmenleri çekeceğimize inanıyoruz.
Biz bütün seçmenle paslaşacağız, yani İstanbul’da da diğer illerde de tabanda, çok uzun süreli çalışmalar olduğu için, seçmen bu yerel seçimlerde zaten bir araya gelmiş, taban ittifakı denen şeyi kurmuş. Yani diğer partilerle ekstra bir paslaşmaya gerek olmadan biz bu seçimi götüreceğimizi düşünüyoruz. Çünkü İstanbul’da Kürt de yaşıyor, Türk de yaşıyor, Laz da yaşıyor, Ermeni de yaşıyor. Dolayısıyla İstanbul’un sorunlarının çözümü üzerinden ben bütün seçmenlerin yan yana geleceğini görüyorum.
Anketler hepimizin malumu o günün fotoğrafını çekiyor. Dolayısıyla benim son günlere dair elime ulaşmış bir anket çalışması yok ama katılıyorum. İstanbul seçimleri başa baş bitecek bir seçim olacak. Ama bugünden gördüğüm, kurguladığımız ve çalışmasını yaptığımız stratejiyle ipi göğüsleyen biz olacağız.
Karşımızda da artık kadro sıkışıklığı yaşayan bir parti var, yılgınlık vs. gibi şeyler de devreye girecek. Baktığımızda, bizim fırsat aralıklarımızın çok daha fazla olduğunu görüyoruz.
Eğer CHP kazanırsa 31 Mart akşamı İstanbul’da seçimin hiç kaybedeni olmayacak, tüm İstanbullular kazanacak.
KAYNAK-GERÇEK GÜNDEM