HABERMAX. DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Can Atalay’ın milletvekilliğinin haksız şekilde düşürülmesi ve Anayasa’ya açıkça aykırı işletilen süreç hakkında basın açıklaması yaptı. Can Atalay’ın milletvekilliği hakkında ilk günden itibaren siyasi baskıların devam ettiğine dikkat çeken Yeneroğlu, “Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu ve Hakimler Savcılar Kurulu harekete geçmelidir. İstanbul 13. Ağır Cezanın ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri ‘Görevi kötüye kullanma’ ve ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’ suçlarını işlemektedir.” dedi.
Yeneroğlu açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Can Atalay’ın yargılanmasında ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu haksız mahkûmiyet kararı maalesef ki İstinaf ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından yine hukuksuz bir şekilde onanarak kesinleştirildi. Oysaki milletvekili seçilen ve diğer milletvekilleri gibi yasama dokunulmazlığı kazanan Can Atalay’ın yargılanması sürecinde “durma” kararı verilmesi gerekiyordu. Fakat Yargıtay 3. Ceza Dairesi bu kuralı hiçe sayarak kararı onadı. Hukuksuz bir şekilde kesinleştirilen bu karar Mecliste de okunarak Can Atalay’ın milletvekilliği de Anayasa’ya aykırı olarak düşürüldü.
Tüm bu süreçlerde Can Atalay hakkını aramak için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulundu ve Anayasa Mahkemesi Can Atalay hakkında yapmış olduğu iki ayrı başvuruda iki ayrı hak ihlali kararı verdi. Anayasa Mahkemesi ilk ihlal kararında Atalay’ın ‘seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı’ ile ‘kişi hürriyeti ve güvenliği’ hakkının ihlâl edildiğine karar verdi. Mahkeme, ihlâlin giderilmesi için kararın özellikle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine hükmetti. Kararında yapılacakları tek tek anlatan Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama işlemlerine başlanmasını, infazın durdurulmasını, Atalay’ın tahliye edilmesini ve yargılamada durma kararı verilmesine hükmetti. Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ihlâlin Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararından kaynaklandığını ileri sürmek suretiyle, kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak, Yargıtay 3. Ceza Dairesini adres gösterdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi de Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamadı ve kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Hukuk tarihimizde eşi benzeri olmayan ve yeri bulunmayan bir karar vermiş oldu.”
‘Hukuk tarihimizde eşi benzeri olmayan bir kararla karşı karşıyayız’
“Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Can Atalay kararının uygulanmaması üzerine ikinci kez hak ihlâli kararı verdi. Bu kararla AYM, ‘seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı’ ile ‘kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı’ yanında başvurucunun ‘bireysel başvuru hakkının’ da ihlal edildiğine karar verdi. Karar bir kez daha İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kararı bir kez daha, Yargıtaya gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, ikinci kez Anayasa Mahkemesinin kararına da uymadı. Yargıtayın kararı, 30 Ocak’ta TBMM Genel Kurulu’nda Anayasa’ya aykırı bir biçimde okunarak Can Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü.
Milletvekilliğinin düşürülmesi nedeniyle yapılan son başvuruda ise Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi sürecinin ‘yok hükmünde’ olduğuna karar verdi. 22 Şubat 2024 tarihinde verilen bu kararın 1 Ağustos 2024 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmasından bu yana Anayasa Mahkemesinin bu kararı da icra edilmedi.”
‘İstanbul 13. Ağır Cezanın ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin üyeleri “Görevi kötüye kullanma” ve “Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçlarını işlemiştir’
“Yukarıda kronolojik olarak da izah edilen sürecin hukuk ile izahı mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın karşı karşıya gelmesinin temel nedeni siyasetin yargıyı ele geçirmesi ve yargı organlarının da var oluş amaçlarının aksine hukuka değil siyasete hizmet eder hale gelmeleridir.
Bu çerçevede görev yapan hakim ve savcıların da Anayasa’ya ve yasalara uymayarak açıkça suç işlediği görülmektedir. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararları Anayasanın 153.maddesi gereği herkesi bağlar. İlgili madde metninden açıkça anlaşıldığı gibi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” denmek suretiyle yasa koyucu amacını açıkça ifade etmiştir. Bu Anayasa maddesi karşısında diğer mahkemelerin karşı çıkma yetkileri ve hakları yoktur.
Bu kapsamda Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görevli olan hakim ve savcılar ilgili yasal mevzuata açıkça aykırı işlemler yapmıştır. İlgili mahkemeler Anayasa Mahkemesinin ihlal kararlarına uymak zorundadır. Ancak bunun tam tersini yaparak, Anayasa Mahkemesi kararına direnmek suretiyle karara uymamak onların hukuki ve cezai sorumluluğunu doğurmaktadır.
TCK’nın 257. maddesi gereğince görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine neden olan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Görüldüğü gibi, Kanun’a göre görevin geciktirilmesi bile başlı başına suç teşkil etmektedir. Yargı organları AYM kararını tanımayarak görevlerinin gereklerine açıkça aykırı hareket etmiş, yetkisiz davranmışlardır. Dolayısıyla hem Can Atalay hem tüm kamuoyuna zarar veren bu eylemleri yerine getiren Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri suç işlemişlerdir.
Yine bunun yanında Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına uymayarak Can Atalay’ın tahliyesini de gerçekleştirmedikleri için ayrıca, TCK’nın 109. maddesi uyarınca “kamu görevinin sağladığı yetkiyi kötüye kullanarak kişiyi özgürlükten yoksun kılma suçu”nu da işlemiş bulunmaktadırlar.
Bu suçların cezasız bırakılması, somut olayın ötesinde hukuk devleti bakımından çok ciddi bir sorundur. Bugün buna müsaade edilirse, başka bir zamanda belki bambaşka konularda tekrarının yaşanmasının önünü açılmış olur. Böylesi bir yargı kaosuna, hiçbir şekilde müsaade edilmemelidir.”
‘Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu ve Hakimler Savcılar Kurulu harekete geçmeli’
“Yargıtay üyeleri açısından Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi açısından da Hakimler ve Savcılar Kurulu gerekli işlemleri acilen yapmalıdır. Hukuk devletinde hiç kimse Anayasa ve yasalardan üstün değildir. Hukuk devleti iddiasını sürdürmek isteyen bir ülkede sorumlular derhal harekete geçmeli ve Anayasa ve yasaya uymayan; adeta anayasal düzene başkaldıran yargı mensupları hakkında idari ve cezai soruşturma başlatılmalıdır.”
‘Can Atalay derhal tahliye edilmeli ve milletvekili olarak TBMM’de yerini almalı’
“TBMM de bu hukuksuzluğa ortak olmaktadır. Hukuka aykırı mahkûmiyet kararının Mecliste okunmasıyla başlayan bu suç ortaklığı şimdi de AYM kararının görmezden gelinmesiyle devam etmektedir. Anayasa Mahkemesinin son kararı gereğince Can Atalay halen milletvekilidir. Anayasa Mahkemesinin hem son hem de diğer iki kararı gereğince hem kendisine hakları bir an önde iade edilmeli hem de Can Atalay özgürlüğüne derhal kavuşmalıdır.”