Şenay Ordu, ikinci romanı ‘Bana Vera De’de, birinci romanında yaptığı gibi ana karakterine Farsça bir isim veriyor. Yazar okuyucusuyla birlikte ‘Vera’nın ‘ufkun ötesi’nde kalmış ve büyük bir trajediyi saklayan sırrının peşine düşüyor.
AHA.Aşkını kendi içinde yaşayan her insan, karşısındaki varlığın her hareketinden bir anlam çıkarır. Aşka tutunmak için her an sevdiğini düşünür ve her zaman da ona bağlanacak nedeni yaratır. Görünenin ötesindeki o kişiyi kafasında kurgulasa da durum sırlara gelince platonik âşık, gerçeği öğrenme arzusuyla yanar tutuşur. Yazar Şenay Ordu, ‘Bana Vera De’ adlı psikolojik gerilim türündeki romanında bu durumdaki bir kadının, sırrı ortaya çıkarırken kendisinin ve âşık olduğu adamın hayatını nasıl mahvettiğini ortaya koyuyor. Kadının yaşadığı yüzleşmeyi de şöyle anlatıyor Ordu: “Bir kadını en çok inciten şeyin sevdiği erkeğin başka bir kadını sevmesi değil, başka bir kadın için ağlaması demek olduğunu öğrendi. Bu hasarlı sefil ruhu daha ne kadar yaralanabilirdi?”
Gazeteci-yazar, TV programcısı, senarist Şenay Ordu 2014’te yayımladığı ilk romanı ‘Dilnişin’de pasif anne ve babası nedeniyle duygusal yaralar alarak yapayalnız bir çocukluk geçiren kahramanının bu yaralarla nasıl bir suçluya dönüştüğünü ortaya koyuyordu. Romana da adını veren ‘Dilnişin’ Farsça kökenli bir kelime ve ‘çok sevilen’ anlamı taşıyor. İkinci romanı ‘Bana Vera De’de yine ana karakterine ‘ufkun ötesi’ anlamını taşıyan Farsça bir isim veren Ordu, okuyucusunu büyük bir sırrın peşine düşürüyor.
Roman, Londra’da bir eve kapatılmış Evin’in anlatımıyla açılıyor. Evin ve kitabın sonunda ne olduğunu öğrenebileceğimiz içindeki ‘Kılçık’ın, Dost tarafından hapsedilmesinin altında yatan sebepleri yavaş yavaş okuyucusuna veriyor yazar. Yaşadığı büyük şokun ardından unuttuklarını hatırlamaya başlayan Evin, ‘hikâyelerinin, aşklarının başkahramanı, oyunun kurucusu, anlatıcısı, sürükleyeni’ Ethem’le ilişkisini, annesi ve babasının boşanmasını ve en sonunda da öğrendiği aile sırrıyla kendini yitirişini anlatıyor sırasıyla. Romanın ikili kurgusunda yazar okuyucusunu Evin’in neredeyse tam zıddı Nesteren’in hayatına götürüyor. Yazar okuyucusunu Londra’da King Edward Caddesi’ndeki bir şirketin sekreteri Nesteren’in, yönetici Refik’e olan imkânsız aşkıyla tanıştırıyor. Kaliteye ve markaya önem veren Refik’e kendini gösterebilmeye çabalarken, onu bu sevdadan ev arkadaşı ‘Black Diamond’ Belkıs vazgeçirmeye uğraşıyor. Refik’in şüpheli davranışlarından sonra aşkını sorgulamaya başlayan Nesteren, onun herkesten sır gibi sakladığı, herkesin sadece adını bildiği Vera diye bir nişanlısının olmadığını kanıtlamaya çalışıyor. Ama Refik’in de kendiyle ilgili olarak söylediği gibi, “Ben sevgilisinin varlığını inkâr edecek bir adam değilim. Ortada sana da diğerlerine de söylenmiş bir yalan yok. Sadece özelimizi korumak için anlatılması zorunlu, gerçek olmayan hikâyeler var”. Nesteren’in araştırmaları sonuç veriyor ama yazar bu noktada okuyucusunu yalnız bırakıp ters köşeye gönderiyor.
Arapçada ‘Günahtan şiddetle kaçınma hali’ anlamına da gelen ‘Vera’ kelimesi romanın ana metaforunu oluşturuyor. Şenay Ordu ‘Bana Vera De’de, günahlarının peşlerini bir türlü bırakmadığı karakterlerinin sırlarla dolu hikâyesini okuruna sunuyor. Okuyucuya ise bir solukta bitirilebilecek bir romanın sayfalarını çevirmek kalıyor.
BANA VERA DE
Şenay Ordu
Doğan Kitap, 2020
400 sayfa, 35 TL.